Umudumuz felaketten daha büyük
Bugün “Asrın Felaketi”nin 8. günü. Acımız, mâtemimiz her saniye büyüyor...
Bizim işimiz iyilerle; kötülere bela
okumuyoruz, önce her şeye Kâdir olan Allah’a sonra da devletin yetkili
kurumlarına havale ediyoruz.
İlkinin 65 ikincisinin ise 45 saniye
olduğu açıklanan 110 saniyelik Kahramanmaraş merkezli 7,7 ve 7,6 şiddetli depremlerde
Adana, Osmaniye, Hatay, Kilis, Gaziantep, Şanlıurfa, Adıyaman, Malatya ve
Diyarbakır enkaz altında kaldı.
“Millî Mücadele”
ve “Kurtuluş Savaşı” seferberliği
için gecenin gündüze karıştığı 7 gün boyunca Türkiye tek yürek oldu. Yurdun dört bir yanından milyonlarca
insanımız deprem bölgesine yardıma koştu, ağır hasarlı yaraları, enkaz altında
kalan canları kurtardı.
*
En çok da enkaz altından canlı
çıkabilen çocuklar büyük bir ders vererek, kirlenmiş ruhlarımızı arındırdı.
Bedenleri toza bulanmış halde hayata yeniden “merhaba” derken nasıl insan olunuru, hâl dilleriyle, kısa kısa
cümlelerle yeniden hepimize öğretti. Gördüklerimiz, duyduklarımız karşısında
kin, nefret ve husumete dair ne varsa hepsi siliniverdi. “İnsanoğlunun gözünü ancak toprak doyurur”u enkaz altında toza bulanmış bedenleriyle öyle
bir anlattılar ki; bu dersi hiçbir öğretmen veremez. Bunca zaman enkaz altında
olan bizim doymak bilmeyen hırsımız, tamahkârlığımızmış meğer.
*
131. saatte mucize kurtuluşun
ardından, “Söyle bakalım, su mu
istersin, çikolata mı?..” sorusuna karşılık, “Çok güzel bir abla geldi. Yemek verdi, su içirdi. Benimle oynadı.
‘Merak etme kurtulacaksın’ dedi. Siz gelince gitti...” cevabıyla herkesi
gözyaşlarına boğan 7 yaşındaki İrem Bağrıaçık umutları bir kez daha yeşertti...
Bütün bunlar olurken, “Lâ tahzen!..” (Üzülme) diyordu yerin
metrelerce altından çıkarak minicik bedenleriyle yeniden doğan Zübeydeler, Ahmet
Erenler, Hazal Günerler, Halid Ali Talhalar, Sezai ve Şengül Karabacaklar,
Melisa Ülküler, Aliye Dağlılar... ve daha nice isimsizler umudu müjdeledi...
Umudun, mucizenin simgeleri oldu...
Biz umutsuzluğa kapılıp hıçkıra
hıçkıra ağlamaya dururken, onlar en zor zamanda nasıl dik durulur, nasıl kul
olunuru bir âyet sarihliğiyle kalbimize nakşetti. Bu derslerle ruhumuzu her
daim diri tutabilir miyiz, bilmiyoruz. Bunca acı gerçeğe rağmen tekrar gaflete
dalar mıyız, kestiremiyoruz. Fakat şu kesin; tanıklık ettiklerimiz, bizi
silkeledi, sarstı ölümlü bir varlık, aciz bir kul olduğumuzu yine, yeniden bir
kez daha hatırlattı.
*
Ve sizlere müteşekkiriz üşümeyi, uyumayı, yemeyi, yorulmayı
unutan, elini değil canını enkazın altına süren kahramanlar...
Kimileri hiç tanımadığı, yolunu
bilmediği illerin yoluna düşerken, kimileri hayalini kurduğu şeyi alabilmek
için kumbarasında biriktirdiği harçlığını paylaştı...
Kimileri “Allah-û Ekber, Allah-û Ekber, Allah-û Ekber...” nidâlarıyla enkazın
altındakilere olduğu kadar üstündekilere de bir ses, bir nefes, bir ümit
oldu...
Kimileri kulağından küpesini, kolundan
bileziğini sıyırıp seferberliği destek verirken, kimileri gözyaşlarıyla
ıslattığı dualarını gönderdi...
Kimileri enkazları tırnaklarıyla
kazarak bir cana nefes olmak için ter dökerken, kimileri sahra hastanesine
yetiştirilen hem bedeni hem de kalbi yaralılara şifâ dağıttı...
Kimileri mobil- sahra aşevlerinde
ekmeğini, suyunu paylaşırken, kimileri evsiz yurtsuz kalanlara evini, otelini
açtı...
Tüm Türkiye “Asrın Felaketi”ne karşı “Asrın
Dayanışması”nı sergileyerek dost düşman herkese gösterdi.
Hülasa; bir kez daha zorda, darda
kalanlara iyiliği elimizle, dilimizle ve kalbimizle dualarımızı seferber ederek
tek yürek olduk. Bir kez daha umudumuzun
felaketten daha büyük olduğunu gösterdik.
*
Dün itibariyle ilan edilen 7 günlük Millî Yas bitti. Fakat
normalleşmek için her gün enkaz altıdan çıkan cansız bedenlerle haftalarca
sürecek “Asrın Mâtemi”yle
başbaşayız. “O Rus bu ABD” demeden herkesin iyiliğini de kötülüğünü de bir
kenara not etmeliyiz. Şimdi düştüğümüz yerden değil, yıkıldığımız yerden milletçe
ayağa kalkmalıyız. Hayata kaldığımız yerden, yaşananlardan ders çıkartarak
devam etmeliyiz.
147 bin 934 depremzede başka illere
tahliye edilirken, “Asrın Felaketi”nin
7. gününde yapılan açıklamalara göre hasar gören bina 24 bin 921’i, yaralı sayısı
80 bin 278’e, can kaybı 29 bin 605’i buldu. Bu sayının daha da artmasından
endişe ediliyor.
Rabbim vefat edenlerimize rahmet,
yaralılarımıza acil şifâ, acılarımıza sabr-ı cemil ihsan eylesin.
HÂMİŞ:
Tahrik timleri, depremlerin yaşandığı
bölgedeki etnik çeşitliliği istismar ederek, devlete karşı kışkırtarak kaos
çıkarmak için tetikte bekliyor, fırsat verilmemeli. Ev ve işyerlerine dadanan
yağmacılara, nebbaşlara, temel ihtiyaç maddelerinin fiyatlarını fırlatanlara
göz açtırılmamalı. Son yıllarda “Üretim
Ekonomisi”nde yol almaya başlayan Türkiye yaşanan deprem felaketiyle “Beton Ekonomisi”ne dönmemeli. Aksi takdirde
kriz ağırlaşır, yaraları sarmak zorlaşır.