Umre ile imar olmak
Umredeyiz… Umran yurdundayız… Yani Ümmü’l-Kura’dayız… Umut peşindeyiz… Ufuk
arayışındayız…
Aşkınlık iklimindeyiz… Arınma derdindeyiz… Adanma yolundayız…
Arzuların egemenliğinden nasıl kurtulabiliriz? Azad olabilme azmi ile
seferdeyiz…
Umre kelimesinin sözlük anlamlarından biri de malum, imar etmektir… Tamir,
tamirat, mamur ve umranda aynı kökten gelmektedir… Bayındırlaştırmak,
geliştirmek manalarını içeriyor…
Evet, umre ve imar ilişkisi…
Neyin imarı? Nasılbir imar?
Umrecilerin umre ile imarı nasıl gerçekleşebilir?
Kuşkusuz her kulun, hayatın akışı içerisinde kaçınılmaz olarak imara,
tamire, tamirata, tadilata ihtiyacı var…
Dört başı mamur Müslüman olmak istiyorsak imar ve ıslah kaçınılmazdır…
Yorulan, yıpranan, yamulan,yıkılan yanlarımızı onarmak… Çürüyen, çözülen, çirkinleşen,
çuvallayan yönlerimize çözüm bulmak… Paslanan, pörsüyen, parçalanan
taraflarımızı toparlamak… Eskiyen, eriyen boyutlarımızı elden geçirmek için…
Yenilenmek, yeniden toparlanmak, yeni hedeflere yoğunlaşmak için umre doğru bir
adres…
Vahiy ikliminde demlenme, durulma, dirilme ve disipline olmak çağın en
büyük gereksinimi… Aksi takdirde modern zamanların kirletici, karartıcı,
kötüleştirici, kahredici kötülüklerine nasıl karşı koyabiliriz?
İmha, ifsad, iğfal salvolarına karşı imar, ihya, ıslah ve inşa
siperlerimizi güçlendirmek durumundayız…
Şavtı kaymış, ayarı bozuk yaşamlara yönelik siz söyleyin yeni bir
resetleme, rektefe, revizyon, reform, restorasyon zaruret arz ediyor… Tabii ki
bunun Rabbani kıstaslara göre olması zorunlu…
Arızalı işlerimizi, marazlı hallerimizi, illetli ilişkilerimizi, küflü ve
kasvetli kalplerimizi, kirli ellerimizi, kinli sinelerimizi, kem bakışlarımızı
imar ve ıslaha tabi tutmamız gerekiyor…
Ne zaman? Umre mektebinde… Mekke günlerinde…
Kâbe’nin sadeliğinden ilham alarak sonsuzluk ikliminden esinlenerek yeni
bir yapılanmada daha fazla gecikmemek lazım…
Evet, yeni bir imar yasasına ihtiyaç var… Hira kriterlerine dayalı… Kâbe
standartlarına uyumlu… Nebevi ilkeleri önceleyen Hz. Muhammed (sav) onaylı bir
imar yasası…
Köhne sistemlerle, külüstür malzemelerle gelişmenin ve güzel bir geleceğin
mümkün olmadığı belli…
Kentsel dönüşümden önce toplumsal İslami değişimin aciliyet arz ettiği
gözler önünde… Bu alanda gecikmenin vebalini kimler çekecek?
Çatırdayan aile yapımız, kardeşlik duvarındakiçatlak, nifak ve şikak hayra
alamet değil…
Yozlaşan yapılarımız, tel tel dökülen değerlerimiz, çöpe dönen emeklerimiz…
Peki, ne yapmamız gerekiyor?
Enkaz başında oturrup ağıt yakmak mı, gözyaşı dökmek mi gerekiyor?
Hayır!..
İmarsız, özensiz, düzensiz yaşamlara yeni format atmamız icap ediyor…
Ruhumuzdaki parçalanmayı, nefislerimizdeki azgınlaşmayı, akıllarımızdaki
açmazları, kalplerimizdeki yetmezliği, iradelerimizdeki acziyeti sonlandıracak
bir müdahaleye ihtiyaç var…
Ben buna imar diyorum, siz ister arınma, ister tezkiye, isterse tezkiye
deyiniz…
Ruhun imarı, nefsin ıslahı, kimliğin inşası, hayatın ihyası ertelenemez
sorumluluğumuzdur…
Bugün ruhunu imha edenler imaj peşinde…
Kalbini kaybetmiş, karizma derdinde, düşük karakterli kişiliklerden
bahsediyorum…
Bozuk niyetlere, kötüdavranışlara, çarpık ve çirkin gidişata yönelik
tamirat ve tadilatı erteleme hakkımız yok…
Mamur insanlarımız yeni umranların vizyonunu sunacak…
Tevbe, takva, tevazu ve tefekkür temelli yapılanmalarımızla geleceğe emin
adımlarla yürüyebiliriz…
Şimdi gerçekten bizi imar edecek umrelere hazır mıyız?
Bu kıvamda bir umreyi yapabilecek donanım ve derinliğe sahip miyiz?
Vicdanımız temizse, fıtratımız bozulmamışsa, Mizana olan inancımız yerli
yerindeyse pekâlâ mümkün…
Ancakumursamaz, uyuşuk, ‘’uydum kalabalığa’’ cı aymazlar her gün umre yapsa
bile ne fayda?
Ne mutlu umre ile kendini imar edenlere!