Ümmetin Zulmetle İmtihanı
Şimdi; korkulu, kaygılı ve kanlı gözlerinden bir feryat koparıp, kalbinin titreyen hüznüyle birlikte kalbime yaslasamu2026 Yanında olsam. Alnındaki tertemiz ölümden öperek özür dilesem göğündenu2026 Anlayabilsem acını, ellerindeki alı yüzüme sürüp ağlayabilsemu2026 Şimdi en azından son nefesine su taşıyabilsemu2026 Senin için Rahman'a candan yakarabilsem.
u2026
Seneler önce vahşet ve kıyım resimlerinin sıklıkla paylaşılmasını doğru bulmadığını, toplumun bir süre sonra bu görüntülere aşinalık kazanıp duyarsızlaştığını; diğer taraftan bazı hastalıklı ruhların sapkınlık çıtasını bu görüntülerle artırabileceğini söylemişti hocam. Zaman içerisinde bu tezini daha çok tekrarlanmak zorunda kalacağını bilmeden anlayamamıştım sözlerini ilk etapta fakat hikmetini de sorgulamamıştım.
Başta sosyal medya olmak üzere pek çok platformda otomatiğe bağlanmışçasına u2013aynı form ve sözlerle- neşredilen ve büyük kısmımız için artık yüreklerde küçücük bir ürperti uyandırmaktan öteye gidemeyen akıllara ziyan resimlerin arasında yürümeye çalışırken, çok kıymetli bir şair ve yazarın, yaşadığımız çıkmazın hülasasını birkaç cümleyle arz eden paragrafına rastladım. Özetle;
İdama götürülen Hallac-ı Mansur'un müezzine "yalancı" diye haykırmasını, kendisine yöneltilen şaşkın bakışlar arasında bir kayayı "Allah-u Ekber" nidasıyla eritmesini ve "şayet müezzin samimi olsaydı ayağının altındaki minare erirdi" demesini rivayet eden bir tefekkür davetinden sonra, İslam coğrafyasının uğradığı felaketlere karşı layıkıyla hüzünlenmeyi bilemediğimizi, samimiyetle yapılan duaların içinden geçtiğimiz mübarek günler hürmetine geri çevrilmeyeceğini anlatıyorduu2026 Yüreğim üzerine, uzak beldelerde varlık savaşı veren annelerin ve çocukların iflah olmaz yaralarını en ziyade hissettiren bir kor yağmuru düşürdü okuduğum cümleler; çünkü Haktı, haklıydı, Allah için çekilen bir acıdan kopmaydıu2026
Bizler evet; zaferlerle süslenmiş soylu ve şanlı bir tarihin talihsiz evlatlarıyız. Beyhude kaygı ve kavgalar arasında kimliğimizi, öz değerlerimizi, duyarlı kalbimizi kaybederken "nerede yanlış yapıyoruz?" sorusunu yolda bıraktık. Kayan bir panoya iliştirilen farklı renkler, cisimler ve desenler olarak görmekten öteye gidemediğimiz acı ve zulümler silsilesi de kalplerimize samimi ve berrak birer dua bırakmaya muvaffak olamıyor. Uyurken, yemek yerken, hayata doludizgin gülerken boğazımızda duramayan acı; küffarın canım çocukların gözbebeklerine bıraktığı korkudan, sadece bir bedeni değil nesli de yok etme gayesiyle ateş alan silahlardan, hasret habercisi bombalardan daha mı az acı?
Mademki bir vuslatın hicret ile başladığını bilen ruhlar için doğru tekdir; o halde neden hiç değilse aynı sevdaya gönül verenler olarak saflarımızı sıklaştıramıyoruz? Üzerimizdeki uyuşturulmuşluk ve uyutulmuşluğu fırlatıp atmak ve fikrin besmelesiyle yola revan olmak için hiç mi mecalimiz kalmadı?
Korkunun elleri, imanın göğsüne vuruyor. Karanlık sokaklarda sendeliyor merhamet. Hassasiyetin buğulu gözlerinde can veriyor insanlıku2026 Vefa ihsan bekliyor.
Selam ile