Ümmete adanmış hayatlar!
Muratcan Kaya, Yusuf Taha Göktaş, Tarık Kesekçi ve Kaan Tığlı Şehadete Yürüdü!
Türkiye değil!
Dünya dört gencin etrafında kenetlendi. Fatih Camii avlusu her kesimden, her
cemaatten, her cemiyetten ve her kurumdan yüzlerce insanın kenetlendiği bir
şehitler kervanına tanıklık etti.
Bu elim kazayı
duyduğumuzda ümmetçe hüzne büründük. Ümmetin her bir ferdi gözyaşlarına
boğuldu.
Bizde bu
anlamda dört gencimizin ortak buluşma noktası İHH İnsani Yardım Vakfına baş
sağlığına gittik. Aradan günler geçmesine karşın İHH Genel Merkezinin onlarca
misafire ev sahipliği yaptığına tanıklık ettik.
İHH başkan
yardımcısı Hüseyin Oruç Beyin bizi karşılayıp konuk odasına davet edip kısa bir
baş sağlığı temennisi ardından kazanın oluşu hakkında biraz istişare ettik. Biz
istişare halinde iken Deniz Feneri Derneği yönetim kurulu, başkan Mehmet Cengiz
ile beraber geldiler.
Gençlerin fedakâr
ve ihlaslı hizmetleri konuşulurken vefatlarının ardından sadece Türkiye’yi
değil medeniyet coğrafyamızdaki ülkelerin dahi kazaya duyarsız kalmadıklarını
fark edince birden ilk defa Nureddin Yıldız Hoca efendiden dinlediğim bir
hadisi şerif hatırıma geldi.
B’setten
(peygamberlikten) önce bir beldede Hristiyanlık yaşanırken firavunun sarayında
yaşayan yaşlı bir büyücü kendisinin ölümünden sonra yerini alacak bir büyücü
yetiştirmek için zekavetini fark ettiği bir genci eğitime tabi tutar…
Genç bu
eğitimlere gider gelirken bir rahiple tanışır ve saraydan gizli olarak o
rahipten eğitim alır ve tek Allah’a iman eder. Büyücü bunu fark edince rahibi
öldürtür ve gencinde öldürülmesi için gemiye bindirerek açık denize götürerek
denize atmak isterler.
Genç “Ey
Rahibin Rabbi bana ancak sen yardım edebilirsin” der. Ve bir dalga gelir gemi
batar ama genç gemi parçalarına tutunarak kıyıya çıkmayı başarır.
Doğruca saraya
gider. Firavun genci görünce nasıl kurtulduğunu sorar. Genç her şeyi anlatır.
Bu kez genci bir askeri müfreze ile yüksekçe bir dağa gönderir ve orada
öldürülmesini emreder.
Dağa çıkılınca
genç aynı duayı yapar. Ve bir zelzele olur gençten başka herkes ölür. Genç yine
saraya döner. Firavun şaşkınlık içerisindeyken genç firavuna “Eğer beni
öldürmek istiyorsan beni yüksekçe bir tepeye çıkarıp tüm şehir halkını seyre
davet et. Sana vereceğim yay ve okla bu gencin Rabbi adına diyerek beni okla.
İşte o zaman beni öldürebilirsin.”
Firavun tüm
şehir halkını toplar. Bir direğe genci bağlar. Ve “bu gencin Rabbi adına”
diyerek oku gence atar. Genç oracıkta şehit olmuştur.
Yeni doğum
yapmış bir anne ateşin kenarında kucağında bebesi tereddüt eder. Çocuk “korkma
anne atla orası cennetten bir gül bahçesidir” der. Ve anne atlar.
Bu gencin
vefatıyla yaptığı hizmet, beş bin kişinin imanının kurtulmasına yaptığı katkı
hayatta iken değil ölümüyle gerçekleşmişti.
İHH gönüllüsü
bu dört kardeşimizin hayır yolunda vefatları şehadetin bir nevi olarak
milyonlarca Müslümanın tek yürek olmasını, düşünce, hizmet ve İslam anlayışlındaki
farklılığı unutturarak kenetlenmelerine, aynı avluda omuz omuza cenaze
namazında buluşmalarına vesile olmuştur.
Ülkemizin
dışındaki birçok İslam Ülkesinin sivil toplum temsilcileri bu gençlerin
şehadetlerinin kendi gençlerine ilham kaynağı olduğunu ifade etmeleri
gençlerimizin hayır yarışlarının Rablerince makbul olduğunun bir işareti değil
midir?
Hele ziyaret
esnasında Tarık Kesekçi’nin annesi Beyhan Kesekçi’nin Temmuz 2019 tarihinde
kardeşimizin günlüğüne yazdığı yazının bir bölümünde “Tarık’ım bilirsin,
pırlantamsın benim… Ümmete evlat yetiştirmekti derdim. Asımın nesliydi özlemim.
Senin başarın, nefsim için değil biliyorsun. Ümmete adadım seni…”
Evet, Hanne
annemizin doğacak erkek yavrusunu kiliseye adaması ve doğan yavrusunun kız
olmasına rağmen kızı Meryem’i kiliseye adaması, Yemen Meliki Meliki Tubba
Esad’ın tahtı bırakıp bi’setten 700 yıl öncesinden bugünkü Yesrib’e gelip ilk
evi inşa edip bir odasını son peygambere tahsis etmesi tam da böyle bir şeydi.
Eğer Asım’ın
neslini arıyorsanız. Musab Bin Umeyr’leri yetiştirmek istiyorsanız sizlerde
birer Hanne annemiz ve Meliki Tubba Esad olmalısınız. Çünkü onlar var olduğu
için Meryem annemizden İsa (as) dünyaya geldi. Eba Eyyüp El Ensari (ra) Meliki
Tubba Esad olduğu için deve kapısında çöktü.
Ne kutlu o anne babalara ki ümmetin etrafında kenetlendiği ve şehadete hayır yolunda
gülümseyerek ulaşan genç Musab Bin Umeyr’lere sahipler.
Onlar bunun
farkındaydı. Şehitlerini İman dolu göğüsleriyle dimdik ayakta karşıladılar.
Muratcan Kaya’nın sözü yere düşmedi. “Söz veriyorum Fatih Camisini gün gelecek
dolduracağım.” Sözü yere düşmedi.
Ve binlerce
ümmet evladı ile yavrularını Rablerine uğurladılar. Onlar artık ümmete mal
olmuş anne babalar oldular…
Bu vesile ile
ümmete adanmış ömürlerin şehadetlerinden dolayı ümmetimize baş sağlığı
diliyorum.
Ruhları için
El-Fatiha!