Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

Ümmet Düşüncesi Olarak Hüseyni Duruş

Irak ve Suriye'de çok önemli gelişmelerin yaşandığı günlerden geçiyoruz. Bugünlerde DAİŞ'i, Musul ve Rakka'dan çıkarmak için büyük operasyon hazırlıklarının yapıldığını okuyor, her an geniş çaplı askeri hareketlerin yapılabileceğini öngörüyoruz. Musul operasyonu ve devletler arası gerilimler gündemimizde büyük yer tutmasına rağmen, coğrafyamızı bekleyen bir başka büyük tehlikenin olduğunun farkında olmalıyız.

Ortadoğu, tarih boyunca birçok mezhep çatışmasına sahne oldu. Şii-Sünni gerilimi, Ortadoğu'nun kadim sorunudur. Tarihsel derinliğe sahip Şii-Sünni geriliminden dolayı, ümmet, millet ve beşeriyet olamadık. İslam coğrafyası, mezhep çatışması oyunlarıyla parçalandı, sömürgeleştirildi, birbiriyle çatıştırıldı ve Müslümanlar birbirine düşman hale getirildi. Bugünlerde, uzun bir süre devam etmesi planlanan yeni bir mezhep savaşı senaryosunun uygulamaya konulduğunu görüyoruz. Mezhep çatışması oyununa karşı yeni bir bilince, anlayışa ve kavrayışa ihtiyaç duyuyoruz. Muharrem ayının bu aziz günlerinde Hüseyin'i ve Kerbela'yı andığımız ve anladığımız şu anda kadim çatışmalarımızdan sıyrılıp yeni bir atılım yapmaya ihtiyaç vardır. Hüseyin'i ve Kerbela'yı yeni bir idrakle anlayarak anmalıyız.

Kerbela'yı, Hüseyin'i ve Muharrem'i dar mezhepsel sınırlar içinde anlamak doğru değildir. Hüseyin'in ve Kerbela'nın, dar kimliklerin ötesinde ümmete ve beşeriyete açılan evrensel bir anlam ve değeri vardır. Kerbela ve Hüseyin'in evrensel bir okumasına her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyuyoruz.

Tarih boyunca Müslüman toplulukların sahih anlamda Adem Beşeriyeti, Muhammed ümmeti ve İbrahim Milleti olmasına engel olan bir cahili ideoloji vardır. Bu cahili ideolojinin adı Yezidizmdir. Yezidizm, iktidar uğruna insanı, itikadı ve İslam'ı yozlaştırmanın adıdır. Yezit, saltanat uğruna bütün İslam coğrafyasını zulümle, baskıyla ve silahla köleleştirmeye kalkan bir tirandır. Kendisine biat etmesini isteyen Yezidist otoriteye karşı Hz. Hüseyin'in şu tutumu, karşılaşılan tehlikenin korkunçluğunu göstermektedir: "Müslümanlar, Yezit gibi bir hükümdara duçar olduğunda artık İslam'la vedalaşmak gerekir." İslami, itikadi, insani ve ahlaki değerlerin ortadan kaldırıldığını ve yozlaştırıldığını fark eden Hz. Hüseyin, Yezidizme karşı bir çıkış, umut ve direniş oluşturmak istedi. Hz. Hüseyin'in İslam'ı, ümmeti ve insanlığı korumak için yapmış olduğu bu çıkışa karşı Yezidizm, Kerbela'da tarihin en büyük katliamlarından birini yaparak insanlığa karşı büyük bir suç işledi. Kerbela soykırımı, İslam tarihinde hiç unutulmayan ve acısı hiç dinmeyen büyük bir faciadır.

Hz. Hüseyin ve beraberindekiler, Kerbela'da şehit edildi. Muharrem'in onuncu günü, sadece Hz. Hüseyin'in şehadet günü değildir. Muharrem'in onun gününde Kerbela'da Hz. Hüseyin'in şahsında ümmet ve beşeriyet şehit edilmiştir. Yezidizmin vahşeti, Kerbela'da bitmedi. Yezidizmin orduları Şehirlerin Anası olan Mekke'ye yöneldiler. Üç ay boyunca Mekke'yi kuşatan, yakıp yıkan ve yağmalayan Yezidist güçler, Kabe'yi bile yıkacak kadar vahşileştiler. İktidar uğruna Ka'be'yi yıkan Yezidizm, aslında ümmetin ve insanlığın sahih merkezini yıkmıştı.

Kerbela soykırımı, yüzlerce yıldır bütün Müslüman toplumlarda derin bir travmaya, yasa ve mateme neden olmuştur. Hz. Hüseyin ve beraberindekilerinin kaybından dolayı yaşanan acı, hiç dinmemiştir. Kerbela soykırımında karşımıza iki karşıt pozisyon çıkmaktadır. Birinci pozisyonu Yezidizm şeklinde ifade edebiliriz. Yezidizm, İslam'a ve insana dair her şeyin iktidar ve hegemonya için araçsallaştırılması, istismar edilmesi ve yozlaştırılması halidir. Yezidizm, ortaya bir Emevi Cahiliyesinin çıkmasına neden olmuştur. İkinci pozisyonu ise Hüseyni Duruş olarak ifade edebiliriz. Hüseyni Duruş, tevhid, adalet ve barışı korumak ve yaşatmak için her türlü fedakarlıkta bulunma halidir. Hüseyni duruş, bir adanma halidir. Hüseyni duruş, Emevi Cahiliyesine karşı İslam'ın fıtri aydınlığının güçlü bir şekilde devamını sağlamıştır.

Kerbela hakkında şimdiye kadar farklı kaynaklardan bize ulaşan değişik bilgilere sahip bulunmaktayız. Kerbela'ya dair herkesin kendi kafasında bir epistemolojisi bulunmaktadır. Yüzlerce yıldır Kerbela matem, yas ve acı olarak duygu dünyamıza hakimdir. Bilgi ve duygu olarak Kerbela ve Hüseyni Duruş konusunda çok yoğun tecrübelerimiz olmasına rağmen, bir konuda çok ciddi açığımız ve açlığımız bulunmaktadır. Kerbela'daki Hüseyni Duruşu ümmetin evrensel zihniyeti ve düşüncesi haline getiremedik. Tevhit, adalet, barış ve özgürlük değerlerine dayanan Hüseyni duruş, zihniyet ve düşüncemiz haline gelmediği için ümmet ve beşeriyet olmayı başaramamakta, sürekli mezhep çatışmalarıyla birbirimizi ortadan kaldırmaya devam etmekteyiz. Ümmet ve insanlık olmak için Hüseyni Duruşu evrensel düşünce ve zihniyet haline getirme şeklinde çetin bir meydan okuma önümüzde durmaktadır.