Ümitvar Olacağız
Yolunda gitmeyen, canımızı sıkan çok şey var. Elbette her şey dört dörtlük değil. Zaten öyle olması da beklenemez. Neticede bir dünya cennetinde yaşamıyoruz. Böyle bir yer de sanırım mevcut değildir zaten. Zihnimizde kurduğumuz dünya cenneti ütopyadan öte bir şey değil. İdeal olanla yaşanan arasında her daim büyük bir fark var.
Evet zulüm olmasın, açlık olmasın, yoksulluk olmasın, savaşlar olmasın, terör olmasın. Tabii ki bunların hiçbirisi istenen şeyler değil. Elbette insanlar refah ve bolluk içinde yaşasınlar, insan hakları ayakta tutulsun, yeryüzünden zulüm kalksın, savaşlar sona ersin. Tabii ki insan olarak temel dileklerimiz bunlar. Ama böyle bir dünya için ne türden bir çaba içindeyiz? Bir gayretimiz, bir mücadelemiz var mı?
Çoğumuz, iş lafa gelince mangalda kül bırakmıyoruz. Bolca konuşuyoruz ama iş icraata gelince ortada yokuz. Konuşmayı, eleştirmeyi, kınamayı, yorum yapmayı çok seviyoruz. Ama iş aksiyon kısmına gelince biraz fazla konformistiz. Sıcak yorganlarımızın altından kafamızı çıkarıp sahaya inmekte güçlük çekiyoruz. Konformizm öyle sarıp sarmalamış ki pek çoğumuzu, etrafımızı kuşatan dünyevi rahatlıklar çoğu zaman hakikati görmemizi engelliyor.
İdeolojiler ayaklarımıza takılmış birer pranga. Ortak iyiyi, temel hakikati görmemiz için birer mani teşkil ediyorlar. Herkes için iyi olanı kovalamak yerine birimizin ya da bir kaçımızın iyisi için mücadele ediyorlar. Oysa ki insanlık ailesinin ortak sorunları var. Bu sorunlar sonuçta din, dil, ırk ayırt etmiyor. Kötülük kitlesel olarak yayılıyor, yayıldığında mezhep, meşrep seçmeden yıkıp geçiyor. Örgütlü kötülüğe karşı kolektif iyiliği yaymayı başaramıyoruz.
Paramparça bölünmüş vaziyetteyiz. Lime lime edilmişiz farkında değiliz. Oysa ki müşterek noktalarımız ihtilaf noktalarımızdan çok daha fazla. Mesela en temelde insan olmaklığımız unutulmuş gitmiş. İnsan olmaktan başka ortak paydalar arıyoruz. Oysa açlık, yoksulluk, adaletsizlik, zulüm, terör gibi ortak sorunlar aslında bütün insanlığın sorunu. Bugün bana, yarın sana! Bugün Afrika’daki, Yemen’deki açlıktan kendimizi sorumlu tutmuyoruz ama yarın bütün bu sorunlar bizzat kucağımıza geldiğinde biz nereye ve kime müracaat edeceğiz?
Zor bir dünyada yaşıyoruz. Maddenin insandan daha değerli olduğu, bir damla petrolün bir damla kandan çok çok daha kıymetli olduğu bir dönemden geçiyoruz. Maddi güç karşısında insanın ve insan canının bir ehemmiyeti yok. Para, altın, petrol, doğalgaz, insanlıktan, merhametten, adaletten, şefkatten daha değerli. İnsanoğlunun maddi menfaat için göze almayacağı çılgınlık neredeyse yok gibi. Toplu katliamlar, savaşlar ve soykırım…. Artık insanlık çığırından çıkmış vaziyette.
Ama bütün bunlara rağmen ümitvar olacağız. İnsanlık ailesi adına ümitvar olacağız. İnsanlığın geleceği adına ümitvar olacağız. Bir zerre iyilikle binlerce karanlık bulutu defedeceğimize dair inancımız asla tükenmeyecek. Karanlığa bir mum da biz yakacağız. Yaktığımız tek bir mumun zamanla ne kadar kıymetli olduğunu anlayacağız. Karanlığa sövmektense bir mum yakarak az da olsa etrafa ışık saçmanın ne kadar kıymetli olduğunu anlayacağız. Minik her bir gayretin bir süre sonra ne büyük bir iyilik hareketine dönüşebileceğini göreceğiz.
Etrafımızda iyi şeylerin de olduğunu, her şeyin kötüye gitmediğini, bazı şeylerin de iyiye gittiğini görmek zorundayız. Aksi halde tamamıyla karamsar bir dünyada, kapkara düşüncelerle, ümitsizlik içinde boğulup gideceğiz. Bu bize yakışmaz. Bizler ümit dininin mensuplarıyız. Her şeyin yerle yeksan olduğu bir zeminde baharı müjdeleyen çiçeklerin bir bir tomurcuklandığını gören ve baharın hiç de uzak olmadığını bilen bir neslin temsilcileriyiz.