Uluslararası Diyarbakır Sempozyumu
1 gün değil, 5 gün değil, 10-20-50-100 gün değil,
1 kere değil, 3 kere değil, 10, 100 kere değil.
Diyarbakır Lisesi öğrencisi olduğum 1975'ten beri 42 yıldır:
Diyarbakır karıştı. Karşıt görüşlü öğrencileru2026
Kürtçü sol fraksiyonlar arasındaki silahlı çatışmadau2026
Diyarbakır'da meydana gelen patlamada 7 kişi hayatını kaybetti.
Diyarbakır'daki olayda 140 kişi gözaltına alındı.
Diyarbakır'daki saldırıda 11 polis yaralandı.
Diyarbakır-u2026 Karayolunda yola döşenen mayının patlaması sonucu 3 asker şehit düştü.
Diyarbakır'a bağlı u2026 ilçesinde 2 memur kaçırıldı.
Diyarbakır'da u2026 ton Hint keneviri ele geçirildi.
Diyarbakır'da meydana gelen kapkaç olayının fail(ler)i yakalanamadı.
Diyarbakır Valiliği gösterilerin yasaklandığına dair açıklama yaptı.
Diyarbakır Dicle Üniversitesinde çıkan olaylardau2026
Diyarbakır Dicle Üniversitesi karıştı.
Dicle Üniversitesi FETÖ'nün Kandil'i.
Diyarbakır Dicle Üniversitesi'nde yolsuzluk.
Diyarbakır Dicle Üniversitesi Rektör'ü tutuklandı.
u2026
Yukarıdaki haberlere bir hafta içinde televizyon kanallarında, gazete sayfalarında, radyolarda, komşularda rastlamışsınızdır. Sanki herkes el ve dil birliği etmiş Diyarbakır'ı karalıyordu, 80 yıl sürdü yetmedi devam etti.
Bir kerecik olsun hırsızlık yapan u2026 müdürü Diyarbakır'a sürgün edildi,
Tacizci idareci Diyarbakır'ın ilçesine sürgün edildi gibi haberleri veren yayın organı olmadı. Çünkü Diyarbekir en başta, Diyarbekirlilikten çıkarıldığı gün gözden de çıkarılmıştı. Diyarbekir Diyarbakır edildiği günden beridir musibetler bırakmadı bu aziz şehrin yakasını.
Çünkü bu şehrin ismini değiştirenler aynı zamanda ülkenin kaderine de hükmeden güçlerin saldırılarına açık hale getirmişti Diyarbakır'ı.
Oysa Türkiye'de 1950'li yıllara kadar Diyarbekir Türkiye imalatında, ticaretinde ilk 10'a giren bir şehirdi. "Bakır"laştırılan kentin iletişim hatları gibi bu kente reva görülen muamele de en çok "demir" üzerinden oldu, bilerek ve taammüden. 2000'li yılların başında da durum bu minvaldeydi.
Bilenler bilir, tarih boyunca kimi öncü şehirler kadim medeniyetlere beşiklik etmiş, bölgesinin merkezi kentleri olmuşlardır. Bir olay olduğunda, bir konuda önemli bir tercih yapıldığında bölgenin bütün şehirleri o merkezi şehrin ne yapacağına bakar ve kararlarını ona göre verirler. Diyarbekir böyle merkez bir kenttir. Bir önceki dönem başbakan olan Ahmet Davutoğlu "Mürşid Şehir" diyordu Diyarbakır için, aynen öyle, tam bir mürşid gibidir Diyarbekir.
On yıllardır bu şehir kapkaç, hırsızlık, gasp, sonra ise terör, şiddet, olay, mayın, bomba ile birlikte anıldı. İşin daha üzüntü verici yanı ise bu aziz şehre bu olumsuzlukların reva görülmesiydi.
Oysa 5. Harem olma özelliğine sahip, medeniyetlere beşiklik etmiş bir şehir Diyarbakır. Şanına yakışır bir şekilde anılmayı çok görenlerin mahçup olması yakın olsa gerek.
Artık şehrin üzerinde dolaşan karabulutların dağılma zamanı. Duyarlı bir vali, uyumlu ve b/ilmi esas alan rektör, koordinasyon ve sorumluluğun gereğini yerine getiren ekip olunca helva yapmak ve bu helvayı afiyetle yemek kolay oluyor.
İşte bu anlamda çok önemli bir çalışma:
Uluslararası Diyarbakır Sempozyumu
2-5 Kasım 2016 tarihleri arasında Diyarbakır'da düzenlenecek olan Diyarbakır Sempozyumu Uluslararası niteliğe sahip.
Diyarbakır Valisi Hüseyin Aksoy ve Dicle Üniversitesi Rektörü Prof. Talip Gül başkanlığında gerçekleşen toplantıya davetliydik. Toplantının konusu bu sempozyumdu.
Sayın Valinin konuştuğu kürsünün hemen arkasındaki duvarda kocaman harflerle;
138 ASIRDIR AKAN BİR NEHİR,
33 MEDENİYET BİR ŞEHİR yazılıydı.
İşte bu şehre yakışır sempozyumun hummalı çalışmasını Diyarbakır aşığı ve şehri çok iyi bilen Diyarbakır Vali Yardımcısı Taner Bircan ile yine şehrin evladı, bilim adamı Dicle Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Eyüp Tanrıverdi üstlenmişler. Sempozyum Yürütme Kurulu, onlarca bilim adamından oluşan Bilim Kurulu ve projelerin ustası Mustafa Temel 1 ay boyunca durmadan, dinlenmeden Diyarbakır diyecekler.
Arkeolojiden tutun çevre ve atık konusuna, dezavantajlı kesimin ihtiyaç duydukları hizmetlerden tutun mimarlık, eğitim ve sağlığa, inançtan lojistike, tarım, markalaşma, spor, yaşam kalitesi gibi konulara varana kadar 27 başlıkta bildiri-tebliğ bu sempozyum için tercih edilmiş. Anlayacağınız Diyarbakır için ne lazımsa gözden kaçmamış.
Toplantıda Diyarbakır Valisi Sayın Hüseyin Aksoy'a sordum, bu sempozyum için kardeş dillerden de bildiri ve tebliğ kabul edilecek mi? Cevap, "elbette ki kabul edilecek, Dil ve Edebiyat başlığımız içinde bu kardeş dillerde kurulun uygun gördüğü tebliğ ve bildiriler de kabul edilecek" idi. Bu güzel cevaptan öte, cevabın veriliş şekli mutluluk vericiydi. Sayın Vali tereddütsüz ve bilhassa bölge halkının en çok konuştuğu Kürtçe ve Zazaca bildirilerin bulunmasından mutluluk duyacağını hissettirdi. Henüz seçilen Sayın Rektörün de farklılıkları zenginlik olarak gören anlayışta olması sempozyumun daha yararlı, Diyarbekir gibi kadim bir şehre yakışır olacağını gösterdi. Şehrin en önemli dinamiklerinin bu sempozyum için büyük çaba ve gayrette olduğunu görmek yarınlara dair umutlarımızı arttırdı.
Sayın Vali, "Dışarıdan gelen misafirlerimizi iki gün boyunca şehrin bütün tarihi yerlerini görmelerini planladık" derken sempozyumun sadece bize katkılarını değil, gelen misafirlere de bir şeyler katmasını dile getirmiş oldu.
Şimdi sıra Uluslararası Diyarbakır Sempozyumu için sözü olanlarda. Kurul sizlerden gidecek bildirilerinizi bekliyor. Diyarbekir'e dair sözüm var diyenler buyursun.
Hayırlı ve başarılı olsun