Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
12 Kasım 2020

Uluslararası dengeler ve ülkeler

Dünyanın merkezinde bazıları başka başka isimler verseler de uluslararası güçler ve dengeler vardır. Hâkim güç ister bu taraftan ister şu taraftan olsun uluslararası güç ve dengelerin yaptıklarının gerçek oluşunu değiştirmez.

Uluslararası dengeler yıllar yılı ülkeler ile dünya ile alakalı kararlar alırlar. Ne yapıp edip aldıkları bu kararların olması için ellerinden geleni yaparlar. Dünyaları da yaksa içindekileri de kül etse onlar için önemli olan aldıkları kararlar ve çıkarlarına uygun sonuçlarıdır.

Bu dengeler adil değilse “Hakkı” değil “kuvveti” üstün tutuyorsa dünya zaten yangın yerine dönmüştür. Tüm veriler incelendiğinde dünya şu an tam da böyledir. Hangi ülke savaşıp zayıflayacak veya yok olacak hangi ülke barışta kalıp ya müstemleke ya yarı bağımlı yaşayacak, hangileri zengin olacak hangileri fakir kalacak onlar için pervasızca ve çok kolayca uygulanacak bir iştir.

Şöyle bir soru da akıllara gelebilir. Zaten gelmiştir. “Bu dengeler haşa Allah mıdır?” Elbette ki değildirler. Zaten bu mümkün değildir. Ancak kendilerini öyle büyük görürler ki büyüklüklerini Allah’ın yerine koyup ilahlıklarını ilan ederler. Ve bu iddialarından dolayı kuvvet benimse her istediğimi yaparım derler.

Bu dengeler sizin ülkenizin güçlü olmasını ve kalmasını istiyorlarsa ortak bir kararla sizin önünüze kırmızı halılar sereceklerdir. Ancak sizin ülkenizi büyük bir engel olarak görüyorlarsa sizi yok etmek için hep beraber ellerinden geleni yapacaklardır.

Yakın zamanda Afganistan, Bosna, Irak, Suriye gibi ülkelerin ve milletlerinin yaşadıkları bu tezimizi çok iyi açıklar. Irak ve Suriye’nin şu an yaşadıkları bu durum için iyi birer örnektirler.

Öncelikle size ait veya size bağlı bir coğrafyayı karıştırıp sizi sıkıştırır sonra bunların hakkını vermemişsiniz deyip tekrar orayı karıştırıp oraya bir şekilde konuşlanırlar. Oradan size saldırılar başlatıp sizinle savaş haline geçip sizi ya zayıflatır ya da yok ederler. Tarih kitaplarından Osmanlı tarihinin 1850 yılına ve devamı yıllara gidin ve bakın. En neticede Paris Antlaşmasını göreceksiniz. Bu örnek de bu durumu yine çok iyi izah edecektir.

Birlik ülkenizin başına bu gibi belaların gelmemesi için lazımdır. Bu gibi belalar gelmeden birliğinizi kurup eğer rüzgâr sizden yana esiyorsa yelkenlerinizi doldurup yol alın. Eğer rüzgâr sizden yana değil de tersten esiyorsa kurduğunuz birlik sizi ayakta tutacak yegâne varlığınızdır.

Birlik öyle basitçe ve çabukça çok kısa bir sürede değil ülkenin uzun yıllarını alacak çok üstün bir gayret ve ter ile kurulur. Binlerce, yüzbinlerce hatta bazen abartısız milyonlarca unsuru, yapıyı kurmanız ve çalıştırmanız gerekecektir. Bu unsurların aralarında çatışma olmaması, birbirlerini yiyip tüketmemeleri için ortak hedef ortak hayalde buluşturmanız en ideal olandır.

Bunun en güzel örneğini ordular ve yapılan binalar verebilir. Komutanlar hedef Hayfa iken bir kısmı Hanya’ya bir kısmı Yanya’ya sefer başlatırsa ordu dağılır. Ordular; aynı idealde, yekvücut, daima ileri görüşlü ve daima bir zincirin halkası gibi birbirlerine tutkun çalışırsa o ülke muhafazası ayakta kalır.

Yine milletiniz ve kurumlarınız bir binanın yapı taşları gibi olmalıdır. Binaların yapı taşlarında temeller, kolonlar, kirişler, tuğlalar, çatılar koruyucu güçlerdir. Hepsi binayı korumak ve binayı ayakta tutmak için vazifelerinin gerektiği kadar iş görürler. Neticede hem böyle ordular hem de böyle binalar ayakta kalabilirler.

Birlik de bir ordu gibi bir bina gibi sapsağlam ve aynı amaç ve hedefte olmalıdır. O yüzden ülkenin ilacı, kâmil bir birliktir. En mühimi de birlik kurulması için tam, topyekûn, devamlı bir mücadele ve eğer birlik kurulu ise birliğin kalitesini arttırmak için takatinin sonuna kadar müthiş bir gayret göstermektir.