Ülkücüler
Memlekette ilk tanıdığım ve sıklıkla ziyaret ettiğim iki kitapçıdan birisinde dinî eserler satılıyordu. Hemen bitişiğindeki kitabevinde ise daha ziyade millî kitapları bulabiliyordum. Ben ikisine de uğrar, raflarını keskin gözlerle tarar, bazı kitapları seçer, alır ve okurdum. Bahsettiğim ikinci kitabevinde, Cavit Ersen, Mustafa Necati Sepetçioğlu ve Necdet Sevinç’in eserleri dikkatimi çekmişti. Yıllar sonra İstanbul’a geldiğimde ilk görüşmek ve tanışmak istediğim yazarlar arasında bu üç usta kalem de vardı. Yakından tanıdığım bu mümtaz merhum yazarlarımızla görüşmüş, röportajlar yapmıştım. Dinî ve millî eserleri beraber okumanın çok faydasını gördüm, hâlâ bu dengeyi korur, gözetir, severim. Herkese de tavsiye ederim.
PKK henüz başımıza bela edilmemişken “Apocular” diye bir fitne grubu, memlekete salınmıştı. Bir gün o satılıklardan birisi, arkadaşlarına beni göstererek ‘Ülkücü’ olduğumu söylemişti. Hâlbuki böyle bir durum yoktu. O vatansızların bu sıfatlandırmasına hep şükrettim. Demek ki, hainler, yurdunu ve milletini seven herkesi ‘Ülkücü’ görüyordu. 12 Eylül Darbesi öncesiydi. Ülkücü kardeşlerimizin attıkları şu sloganı çok sevmiştim: “Kanımız aksa da zafer İslam’ın.” Sürekli olmasa da arada bir Hergün gazetesini alır, okurdum.
İstanbul’da Edebiyat Fakültesi’nde okurken “başörtüsü zulmü” başlamıştı. Birçok hanım talebe, eğitiminden mahrum bırakılıyordu. O yıllarda dinî gruplarla birlikte meseleye en çok sahip çıkanların başında Ülkücü dostlarımız vardı. Fakültenin karşısındaki mescitte buluşur, çare bulmaya çalışırdık. O milliyetçi grubun lideri,şimdi bir üniversitemizde profesör, öğrenci yetiştiriyor.
15 Temmuz ihanetini gördük. Bir başka vatansız güruhun insanlarımıza saldırılarına şahit olduk. Çoluk çocuğumuzu katleden, halkımıza kıyan o ihanet örgütüne karşı ayağa kalkıp şahlanan, direnen ve hainleri hüsrana uğratan yiğit gençlerimizin içinde yine Ülkücüleri gördü herkes. Diğer imanlı gençlerle birlikte kahramanca meydanlara indiler, şehit kanlarıyla sulanmış bu mübarek ülkeyi,harici ve dâhili düşmanlara teslim etmediler.
Ortadoğu’da hesabı bozulan, Afganistan’dan kaçarak karizmayı çizdirenve dünyada itibarı yerlerde sürünen ABD, “Ülkücüler”in terör örgütü olup olmadığını soruşturuyor. Hadi ordan hadsizler! Siz kimin terörist olduğunu gayet iyi bilirsiniz ve zaten onlarla aşna fişnasınız. Dünyanın terör örgütü kabul ettiği PKK’yı nasıl himaye ettiğinizi, FETÖ’cülere nasıl kucak açtığınızı herkes görüyor. Zira bunlar “sizin çocuklarınız.” Elbette bu eli kanlı teröristlere sahip çıkacaksınız. Ancak şerefli, haysiyetli Ülkücülere çamur atamazsınız. Bu, sizi aşar. Azeri Türkleri’nin muhteşem atasözünü duyun: “Yel kayadan ne aparır?”
Bu konuda ilk ciddi tepki Ülkücülerin Lideri ve MHP Genel Başkanı sayın Devlet Bahçeli’den geldi. Bahçeli, “ABD yönetimi bir yanda suç işlerken, diğer yanda insanlık vicdanına ve uluslararası hukuka tamamıyla kast eden bir ilkelliğin ve iradesizliğin pençesindedir. Terörizme destek verenler, en az teröristler kadar mesul, melun ve mendeburdur.” Bu yürekli ve tarihî cevap, hormonlu ülkeye atılmış Osmanlı şamarı, Türk tokadıdır. Dışişleri Bakanlığı da, ABD Temsilciler Meclisi’nin Ülkü Ocakları aleyhine kabul ettiği tasarıyı, ‘endişe verici’ buldu ve kınadı. ABD Ülkü Ocakları Başkanı Adil Alper Yiğiterise “Kararın arkasında FETÖ var.” diyerek olayı net biçimde ortaya koydu.
Terör odaklarını desteklediği için BM’de sanık sandalyesine oturması gereken ABD, utanmadan ve arlanmadanTürkiye’de devletine ve milletine bağlı güçlü bir grubu, Ülkücüleri hedef alıyor. Niçin? Çünkü bu emperyalistlerin ‘çocukları’ olmadıkları ve keyiflerine göre hareket etmedikleri için! Bunu hazmedemediler. Ülkücüler, hiçbir zaman yerli ve millî duruşlarını bozmadılar.
ABD baltayı yine taşa vurdu. Türkiye’nin belkemiği ve çimentosu olan, vatanına sevdalı, bayrağına âşık, ezanına hürmetkâr bir kutlu nesle çattı. Buna hiç şaşırmadım. PKK ve FETÖ’yü himaye eden bir devlet, elbette Ülkücüleri sevemez. Bu, eşyanın tabiatına aykırı. Zehre alışan, baldan tat alabilir mi? Dilerim dünyanın her yerinde gözden düşen Amerika’nın yöneticileri, hatalarını anlar, terör örgütlerinin hamiliğinden vazgeçer. Aksi takdirde hem NATO’nun hem de ABD’nin geleceğitehlikeye düşer. Türkiye’de bugün bu ülkenin ‘müttefik’liğine kimse inanmadığı gibi ABD karşıtlığı neredeyse yüzde 90’lara vardı. Unutmasınlar ki, Ülkücü dedikleri kesim, sınırlı bir grup değildir. Türkiye’de 85 milyon Ülkücü vardır. Evet, “Hepimiz Ülkücüyüz.” Yetmez, Çinliler ve Hintlilerden sonra en kalabalık nüfusa sahip olan ve dünyanın her yerinde yaşayan “300 milyon Türk de Ülkücü”dür. Bu ihtardır, böyle bilinsin!