Ülkenin ve Ümmetin geleceği İçin...
Üstad Necip Fazıl Kısakürek'in ifadesiyle "Türk'ü Madde planında kurtardıktan sonra ruh planında helak edici" son devreyi atlatarak, her zevalin ardından bir Kemal devri gelir sözünün hakikatini gerçekleştirme ümidimiz ve bu ümidi kırmaya çalışan iç ve dış güçlerin saldırısı altında geçiyor günlerimiz.
Halep'ten, Gazze'ye, Doğu Türkistan'dan Irak'a bütün İslam Coğrafyasında şehirlerin talan, çocukların katlediliş haberleriyle başlıyor günümüz. Ve bu haberler, Anadolu'nun bağrında patlayan bombalarla devam ederek günü geceye, geceyi zifiri karanlığa çeviriyor çok uzun bir zamandır.
Bir yanda özlenen günlere ulaşma ümidini diri tutarken, diğer yanda ateş düşen ocakların yangınını söndürme çabasıyla suya yetişme çabası içerisinde dertlenen samimi insanlar.
Düşman binbir maskeli, bir PKK yüzüyle vuruyor, bir Daeş. Bir Fetö oluyor ülkeyi işgal etmek için saldıran bir Amerika. Rusya olup uçaklarıyla bombalar yağdırıyor tepemizden, sonra İran olup bebeklerimizin kanını pazara çıkartıyor. Bakıyorsunuz Çin oluyor Türkistanlı kardeşlerimizi ateşe atan sonra Siyonist İsrail çetesi Gazze'yi talan eden.
Akif'in
"Çehreler başka, lisanlar, deriler rengarenk;
Sade bir hadise var ortada: vahşetler denk.
Kimi Hindu, kimi yamyam, kimi bilmem ne bela"
mısralarında olduğu gibi, Avrupa'dan Amerika'ya, Rusya'dan İran'a, İsrail'den Çin'e kadar küfür, Müslüman katletme müşterekliğinde aynı safta birleşebiliyor.
Bütün bu saldırılara ragmen "Yüz üstü çok süründün ayağa kalk Sakarya" nidasıyla Kaşgarlardan Sarayeva'ya, Akmescid'den Cakarta'ya kadar ayağa kalkmaya çalışıyor Müslüman coğrafya. Saldırı varsa direnişte var..
Sancılanan dünyanın doğum sancısı mı ölüm sancısı mı çektiği neticesinden anlaşılacak olsa da biz "Allahın vaadini" gerçekleştirme memuriyetini, fiili ve kavli dualarımızla boynumuza vurulan prangalardan kurtulmaya çabasıyla göstermeye çalşıyoruz.
İşte bu noktada pranganın asıl olarak bedenimize değil ruhumuza ve anlayışlarımıza vurulduğunu görmemiz gerek. "Doğru düşünce olmadan doğru düşünce faaliyeti olmaz." Diyor Mütefekkir Salih Mirzabeyoğlu. Hayata ve hadiselere bakış açımızı doğru zemine oturtabilmenin yolu idrakimize vurulan prangalardan kurtularak gerçekleşecek inşallah.
Gündemle alakalı yanıyla değerlendirip daha müşahhas-somut olaylar üzerinden ele alırsak: Fetö mücadelesinden, bu hengameyi fırsat bilen Kemalistlerin oyunlarını görmeye, Lozan hesaplaşmasından Fetö davalarının AHİM yoluyla Türkiye'yi düşüreceği duruma, Amerikan destekli PKK koridorundan,
"her millet kendi encamını tayin etme hakkına sahiptir" hikayesiyle BM'nin Türkiye'yi bölmek için alabileceği bir karara kadar, "sistem içinde kalarak sistemle mücadele etmenin" bir yere kadar olduğunu ve bizi boğmak için kullandıkları düzene alternatif bir sistem inşa etmemiz gerektiğini görmeliyiz. Ümmet coğrafyasında yapılmak istenen yeni emperyalist paylaşım savaşı, bizi önüne katıp çok hızlı bir şekilde sürüklemek istiyor. Ya kendi yönümüz çizerek kendimizle beraber ümmetin de geleceğini belirleyeceğiz yahut sele kapılıp gideceğiz.
Rabbim bu necip milleti muhafaza etsin!