Ülkenin asıl sahibi bizleriz
GEÇTİĞİMİZ hafta, İslam dinine göre boşanma konusunu ele
almıştık. Bu yazımız hayli ses getirdi.
Bir milyonu aşkın İmam Hatip mezunumuz var. Yaklaşık 250 bin,
diyanet, ilahiyat, milli eğitim ve
medrese mensubumuz var. Sayıları yüzbinlerle ifade edilen sakallı çarşaflı
tarikatçılarımız ve onların holdingleri ve televizyon kanalları var.
Bir kısmı İslam’ı sömüren pek çok siyasimiz de var.
İslam’a; hayat düzeni olarak bağrını açarak demokratik
devrimler yapabilecek milyonlarca bilgisiz ve bilinçsiz geleneksel Müslümanımız
var.
Var ama eğitimi, ekonomiyi ve hukuku geçtik. Müslümanca
evlenemiyor, boşanamıyor ve miras taksimi bile yapamıyoruz. Biz azınlık değil, ülkemizin
asıl sahibiyiz… Bu gerçeği unuttuk mu?
Buradan ilgililere çağrı yapıyorum; Birileri “benim
ateizmim, deizmim/laikliğim derken, hiç değilse biz de “benim dinim”
diyebilelim.
Hükümete ve Büyük Millet Meclisi’ne Çağrımdır.
Yarım asırlık mücadelemizle aşılan başörtüsünü Anayasaya
almakla yetinmeyelim. Yeni atılımlar da gerekiyor.
Anayasa’ya ruhumuzdan değerler katalım,
Yüreğimizi buraya yöneltelim.
İŞTE TEKLİMİZ
Müslümanlar için:
İslamî iman esaslarına dayalı ve bilmî temelli eğitim
sistemi…
Faize ve borca dayalı para düzenine kapalı, İslamî bir
ekonomik yapı…
İslâm temelli evlilik, boşanma ve miras hukuku…
Laiklerin tercihlerine tahammüllüyüz. Putlaştırılan laik
düzen, ona tapanlar için devam edebilir.
Tek yönetim altında çok hukukluluk yeniden keşfedilmeyecek.
Böylesi haklar örneğin Osmanlı’da vardı. İslâm ve müslüman karşıtı İngiltere’de
ve Kanada’da halen var.
Ey Ben de Müslümanım diyenler! Allah’ımızdan, vicdanımızdan
birbirimizden ve diğer insanlardan utanalım. Hiç değilse unuttuğumuz Cehennem
azabından korkalım.
Biz imanımızla çatışan düzenin payandası değiliz. İslâmî ve
demokratik haklarımızı kullanma ve alma zamanıdır.
NİÇİN İSLAMÎ EĞİTİM, EKONOMİ VE EVLİLİK-BOŞANMA HUKUKUNA
TALİP DEĞİLİZ?
Yaşadığımız toplumda bir taraftan İslâm’ın hayatı yöneten
örneğin sosyal-ekonomik, ceza, miras ve boşanma yasaları görmezlikten geliniyor.
Müslümanlar bu vadide lâik hukuk ve geleneksel fıkhın insan
doğası ile çelişen ve çatışan baskısı altındadır. Üstelik Müslümanın;
laikleşerek dinden çıkan düzeninde Kur’ân merkezli İslam’a göre boşanma hakkı
da yoktur.
Şimdi sorabiliriz…
Laik düzenle yasaklanmış boşanma konusunu bilmenin
hayatımızda ne rolü olabilir?
Biz Müslümanız, olmalıdır. Olmaması için cehalet, korkaklık,
Allah’tan korkmazlık ve utanmazlık dışında ne sebep var?
Sorumlular Kimlerdir?
İslam’ın hayata yön veren kuralların yanı sıra boşanma
yasalarımızı da dışlayan ve bizi laik devrimlerle buna icbar ve razı eden
mütecaviz kadroları biliyoruz. Onları suçlayalım tamam da….
Asıl sorumlu günahkâr Müslümanlardır… Bizden önceki
dönemlerde yaşayan alimlerimizin bir bölümüdür, babalarımızdır ve bizleriz.
Çünkü kurallarını Allah’ın koyduğu boşama ve boşanma
yasalarımızı önce müçtehitlerimiz bağlamından kopardı. Allah’ın kitabında açık
ve seçik olan boşanma ölçüleriyle oynandığı için Allah verdiği nimeti elimizden
aldı.
Seküler boşama kanunu ve 6284 sayılı yasayı da başımıza bela
sardı.
Ben kendi adıma insana saygısız ve hakları kısıtlayıcı olan
yürürlükteki ilkel ve ruhsuz boşanma sistemine karşıyım.
Rabbimin koyduğu ölçülere talibim.
Ey Ben de Müslümanım diyenler! Allah’ımızdan, vicdanımızdan
birbirimizden ve diğer insanlardan utanalım. Hiç değilse unuttuğumuz Cehennem
azabından korkalım. Biz imanımızla çatışan düzenin payandası değiliz.
İslamî ve demokratik haklarımızı kullanma ve alma zamanıdır.
Bitirirken…
Uçaklar adalet taşıyamıyor, altın uçlu kalemler gerçekleri
yazamıyor. Teknolojiler eşitliği sağlayamıyor. Laboratuvarlarda erdemler
üretilemiyor. Felsefi sistemler ölümün karanlıklarını aydınlatamıyor.
Üstelik işgaller, savaşlar, terörler ve ekonomik sömürüler
devam ediyor.
Bunun için eğitim, ekonomi, miras, evlilik-boşanma ve de
diğer bütün alanlarda Rabbimize yönelmeye ve Onun yasalarını yaşamaya muhtacız.