ÜLKEMİZDE ALKOL TÜKETİMİ
Gazetelerde çıkan haberlere göre içinde bulunduğumuz yılda, 2013'e göre bira tüketimi düşmüş. Nüfusa oranla artacağı bekleniyorken bu şekilde düşüşü çok olumlu bir göstergedir. Tabi bunda alkole karşı alınan tedbirlerin yeri büyüktür.
Neydi o tedbirler? 18 yaşından küçüklere alkollü içki satışının önlenmesi, televizyon ve diğer medya organlarında reklamların yasaklanması, öğrenci kantinlerinde ve mezuniyet kutlamalarında alkollü içkilere yer verilmemesi gibi bütün dünyanın gelişmiş ülkelerinde uygulanan ve maalesef Türkiye'de tatbiki geç bile kalınan önlemler bunlar.
Bu tedbirleri aldığı için hükümetimize teşekkür ediyoruz.
Şimdilerde yeni bir haber basında yer aldı. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından hazırlanan bir rapor, Türkiye'nin alkol tüketiminde Avrupa'daki en düşük orana sahip olduğunu ortaya koydu. WHO'nun Türkiye için hazırladığı raporda, alkol tüketimine ilişkin Türkiye verilerine ve yapılan düzenlemelere yer verildi. Son yıllarda alkol tüketiminin artmasına rağmen, küresel ortalamayla karşılaştırıldığında halen düşük olduğu belirtildi. Raporda, alkolün sebep olduğu hastalıkların; obezite tütün gibi engellenebilir risk faktörlerinin sebep olduğu hastalıklar ile karşılaştırıldığında Türkiye'deki tüm hastalık yükünün küçük bir kısmını oluşturduğu ifade edildi.
Yani kısacası alkolün sebep olduğu hastalıklar Avrupa ülkelerinde sağlık sektörüne büyük yük oluştururken ülkemiz düşük alkol tüketimi ile bu yükten korunmaktadır.
Yine raporda, alkol tüketiminde Türkiye'nin kişi başı yılda 1,5 litre ile Avrupa'daki en düşük orana sahip olduğu vurgulanarak, nüfusun yüzde 83'ünün hiç alkol kullanmadığının altı çizildi. Bilindiği gibi diğer Avrupa ülkelerinde kişi başına alkol tüketimi 8, hatta 9 litreyi bulmakta.
PARALEL BABASI
Yakın bir dostumla görüşürken komiser olan oğlunun paralel örgüte mensup olduğunu söyledi ve şu soruyu yöneltti:
"Oğlum görevinde dürüsttür. Küçük paralara kendini kesinlikle satmaz. Bunun devlete, millete ne zararı var ki? Hükümet neden bunların üzerine gidiyor anlayamıyorum."
Dostum paralel değildi. Ancak paralele yapılan operasyonları anlayamıyordu. Kendisine sordum: "Tamam. Oğlun dürüsttür. Tebrikler. Ancak diyelim falanca önemli bir kurumda inceleme yapıyor olsa ve kendisine o kurumun paralel hareket için zararlı olduğu ve batırılması gerektiği söylense oğlun ne yapar? Üstelik hile ile, sahte evraklarla, hangi yolla olursa olsun böyle yapılsın diye paralel emir gelse tavrı ne olur? Dürüstlükten, doğruluktan sapar mı?"
Dostum başını eğdi ve "Gelen emri aynen uygular, ben öyle olduğunu düşünüyorum" diye cevap verdi.
Dostuma verdiği bu cevapta tehlikenin büyüklüğünü görmesi gerektiğini söyledim, sesini çıkarmadı.