Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
22 Haziran 2018

Ülkemiz, 'çölleşmeye fazla duyarlı' ülkeler arasında

Yaşamın kaynağı olan toprağın tükenebildiğini ancak yeniden üretilemeyeceğini belirten Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, bu yıl aynı güne denk gelen Toprak Bayramı ile Dünya Çölleşmeyle Mücadele Günü dolayısıyla konuyla ilgili önemli hususlara değinerek alınması gereken önlemleri paylaştı.

Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) tarafından yapılan açıklamaya göre 2050 yılına gelindiğinde, dünya genelinde gıda talebinin yüzde 70, gelişmekte olan ülkelerde ise bu talebin yüzde 100 oranında artması bekleniyor. Artan gıda talebi, tarımsal üretim sistemleri üzerinde eşi görülmemiş bir baskıya neden olacak. Toprak ve su kaynakları artan rekabetle birlikte risk altına girecek. Bu nedenle toprak ve su kaynakları için sürdürülebilir tarım uygulamaları, özel ilgi ve iyileştirme eylemleri son derece önemli. Kısıtlılıkların üstesinden gelmek ve yüksek risk alanlarındaki kaynak yönetimini geliştirmek için çeşitli seçenekleri analiz etmek gerekli. Uluslararası iş birliği ve kalkınma politikalarına ülke olarak dahil olmamız bu kısıtlamaların üstesinden gelmemize yardımcı olacaktır.

Yüzölçümü 78,06 milyon hektar olan ülkemizin, 37,9 milyon hektar toplam tarım alanı varken, işlenen tarım arazisi 23,4 milyon hektardır. Ülkemizde tabii çöl bulunmamaktadır. Ancak coğrafi konumu, iklimi, topografyası ve toprak şartları arazi tahribatına ve kuraklığa karşı hassasiyeti artırmakta, bu durum çölleşme ve kuraklıktan en fazla etkilenen ülkeler arasında yer almasına sebep olmaktadır.

Ülkemizdeki çölleşmenin başlıca sebepleri; toprak erozyonu, hatalı tarım uygulamaları ve arazi kullanımı, kimyasal gübre ve ilaçların bilinçsiz kullanımı, hatalı sulama teknikleri sonucu tuzlanma, ormansızlaşma, aşırı otlatma ve üst toprağın kirlenmesi sayılabilir. Bunların yanında her geçen gün çoğalan nüfusun tabii kaynaklara gittikçe artan talebi ve baskısı çölleşmenin en önemli sebebidir.

Kentsel yapılaşmanın, iyi nitelikli araziler üzerinde yoğunlaşması, tarım yapılan alanların daha düşük nitelikli arazilere doğru kaymasına yol açmıştır. İyi nitelikli üretken araziler üzerinde kurulan sanayinin, tarıma göre ekonomiye katkısının daha fazla olması, istihdam edilen kişi sayısının yüksekliği düşünülerek oluşturulan politikalar, maalesef verimli tarım arazilerinin de elden çıkmasına sebep olmuştur.

Ekolojik olarak hassas olan alanlarımızda başta bitki örtüsünün tahribi ile tabii dengenin bozulması, toprak ve ana materyalin aşınmasına yol açmaktadır. Bu durum Konya, Iğdır illeri ile Güneydoğu Anadolu Bölgesi olmak üzere Türkiye'nin bütün bölgelerinde arazi bozulumuna ve çölleşmeye sebep olmaktadır.

Ülkemiz, iklim koşulları, yer şekilleri, toprak özellikleri, bitki örtüsü ve insan etkileşimi gibi nedenlerle 'Dünya Çölleşme Tehlikesi Haritasında', 'çölleşmeye fazla duyarlı' ülkeler arasında yer alıyor. Bu nedenle ülkemizde çölleşme ile mücadele ve kuraklığın etkilerini azaltmada acil tedbirlerin alınması zorunludur.

Ayrıca miras yoluyla küçülerek parçalı halde olması ekonomik olarak tarımsal faaliyet yapılmasını güçleştirmekte ve önemli miktarda tarım arazisinin tarımsal faaliyetlerinin dışında kalmasına sebep olmaktadır. Tarım arazilerinin daha verimli kullanımı için sadece parçalanmanın önüne geçilmesi değil parçalanmış arazinin birleştirilmesi, ekonomik kazanç elde edilecek büyüklüğe ulaştırılması da gereklidir.

Bu topraklar atalarımızdan miras değil, gelecek nesillerin bize emanetidir.(Afrika atasözü)