Ucuzlatmanın dengelenmesi
Rusya’nın Ukrayna’yı işgali tüm dünya gündeminde yer alan başlıca konu olarak her yerde konuşuluyor.
Öyleki insanlar ülkelerindeki sorunları bile unuttular.
Türkiye’de 28 Şubat gündemi hiç bu kadar geri plana
düşmemişti.
Ayrıca 28 Şubat’ta 6 muhalefet partisinin açıkladığı
Güçlendirilmiş Parlamenter Sisteme Geçiş Mubatakatı bile o kadar çalışmaya
karşılık verecek bir etkiden uzak bir ilgi gördü.
Ukrayna-Rusya meselesinin çıktıları hem mevcut iktidarı hem
de gelecek iktidarları oldukça yakından ilgilendiriyor.
Turizm, tarım, enerji başta olmak üzere aksamalar
yaşanabilecek birçok alanda milyonlarca çalışanın mağdur olabileceği bir
durumla karşı karşıyayız.
Türkiye Modeli ile ortaya koyulan yeni sistem sonucunda
tatilcilerin rotasını Türkiye’ye çevirmesi beklense de toplamda 12 milyona
kadar turistin geldiği coğrafyaların hâli haklı olarak gelecek planlarında
önemli bir yer tutuyor.
İnsani boyutu dışında ele alsak da insani boyutunun
getireceği belki yıllarca sürecek kin tohumlarını yok etmek ise hiç de kolay
olmayacak.
Karşılıklı bağımlılık denilen bir yaklaşımda iki ülkenin
birbirlerinin ihtiyaçlarını giderecek iş birliği ile düşmanlıklarını arka plana
atması esas alınır.
Ukrayna ve Rusya’nın Türkiye ile ilişkisi karşılıklı
bağımlılık yaklaşımına uygun olsa da iki devletin birbirleri arasındaki
ilişkinin bu noktaya gelmesi epey zaman alacak gibi...
Rusya’nın tek taraflı yaklaşımla tüm itirazlara rağmen
işgale girişmesine kafa karışıklığı ile cevap veren Batının tozlarını
silkeleyip SWIFT adımını atması ve yaptırımları ileri taşıması tüm dünyada bir
dalga meydana getirdi.
Şu an Rusya’nın ortaya koyduğu zulme karşı giderek tek ses
olan bir dünyaya doğru yöneldik.
Bu ses ilerleyen zaman diliminde Rusya’ya yönelik tepkinin
ticarete yansımasını da beraberinde getirecektir.
Bazen güçlü olmak yetmez.
Herkes birleştiği zaman gücünüz bir anda cüce kadar kalır.
İşte şu aralar bunu yaşıyoruz.
Çin’i ve muhalefeti dizginlemek için çıktığı yolda ilerleme
hızı yavaşlayan Rusya’nın başına gelenler daha başlangıç.
Pazertesi günü Ruble yüzde 30’dan fazla değer kaybetti.
Rusya Merkez Bankası, yabancı müşterilerin Rus varlıklarında
satış emirlerine engel getirdi.
Yani çıkanlar çıktı kalanların çıkışını engelleyecek sermaye
yasağı getirildi.
Bu işleri daha da kötü yapacak.
Avrupa Birliği’nin, Rusya Merkez Bankası ile tüm işlemleri
yasaklaması ile de itibarı düşen Ruble’yi kurtarmak isteyen Rusya Merkez
Bankası faizi 9,5 puandan bin 50 baz puan yükselterek yüzde 20'ye çıkardı.
Türkiye ise çevresindeki sorunları yönetme anlayışının
yanında ekonomisini ileri götürecek adımları da atacak basireti gösterebiliyor.
Bunun yansıması 2021 yılındaki büyümenin yüzde 11 olarak
gerçekleşmiş olmasıyla görüldü.
Tabii ki bu rakam kendi başına birşey ifade etmiyor.
Esas mesele enflasyon ile mücadele ederek gelir
dağılımındaki adaleti sağlamak olmalı.
Ama her şey sırayla...
Türkiye’nin 2021’deki büyümede yüzde 19,7'lik artışla sanayinin
en büyük payı alması Türkiye Modelinde ön görülen yaklaşımı karşılarken tarımda
düşüş yaşanması gelecek için büyük kaygılar barındırıyor.
Gelişerek büyümek gerileyerek büyümekten daha kıymetli.
Ucuzlatılmış hizmeti, ithalat bağımlılığını gidererek tolare
etmemiz gerekiyor.