Uçuruma giden küresel ısınma
Son zamanlarda özellikle ülkemizi de derinden yaralayan yangınlar, seller, toprak kaymaları manşetlerden ve ekranlarımızdan düşmüyor. Cennet vatanımızın her köşesinden acı haberler alıyor ve yürekleri dağlayan çığlıklar duyuyoruz. Provokatif muhalefet ve bölücü kesimler her felaketten olduğu gibi bu acı olaylardan da bizzat iktidarı suçlu ilan ediyor ve gösterdikleri tüm çalışmaları göz ardı ederek hükümet düşmanlığından kaynaklanan iftira atma özellikleri ile halkı galeyana getiriyorlar. Bizi bize düşman ediyorlar.
Acı bir olay
yaşandığında birilerini suçlamak kolay ve meşakkatsiz bir yoldur, ama
hakkaniyete sığmaz. Bu kadar ciddi konular üzerine yazıp çizerken her şeyden
önce bölgemizin ayrıntılı bir envanterini çıkarmamız konuyu tüm yönleri ile
araştırmamız ve sonuçtan emin olarak haberler yazmamız yayımlamamız gerekir.
Sosyal medyada nefret politikalarına son verip, dürüst ve adaletli vatandaşlık
yapmamız şarttır.
Orman
yangınlarının çıkmasının birçok sebebi vardır. İklim değişimi nedenli havanın
olduğundan kurak ve sıcak olması, yıldırımlar yani doğal nedenler, yangını
besleyen ve yayılmasını hızlandıran doğal koşullar, insan ihmali ve hataları ya
da ruhlarına kan değen devlet haini kişilerin başlattığı bilinçli yangınlar
yani sabotaj…
Bu satırı
bir önceki yazımdan anımsayacak okuyucularımız muhakkak vardır. Bu yazımda
orman yangınları ve benzeri birçok felaketin sebebi üzerinde durmak istiyorum.
Günümüzün
gerçeği ve insanlığın eseri, uçuruma giden dünyanın hastalığı küresel ısınma.
Üzerinde yaşamımızı sürdürdüğümüz kürenin adı dünya ve bu dünyanın en büyük
düşmanı biz Ademoğluyuz…
İklim
değişikliği ya da küresel ısınma, karbondioksit gibi ısıyı tutan gazların
atmosferde artmasıyla oluşan ve atmosfere salınan sera gazlarının neden olduğu
düşünülen sera etkisinin sonucunda da Dünya üzerinde yıl boyunca kara, deniz ve
havada ölçülen ortalama sıcaklıklarda görülen artış nedeniyle dünyanın iklimin
değişmesidir. Başka bir anlatımla, “küresel ısınma” bütün dünyada sıcaklığın
sistematik bir şekilde artması. Küresel ısınmaya bağlı olarak diğer iklim
öğelerinin de değişmesi( yağış, nem, hava hareketleri, kuraklık, yangın, sel)
gerçekleşmekte olan ekolojik afetlerin en tehlikelisi olarak kabul edilmekte…
İklim
kavramımızın kısa açıklaması, dünyanın ortalama sıcaklığının artmasıdır yani
ateşinin olması gerekenin üzerinde olması!
Dünyamızda
her geçen gün kutuplardaki buzullar eriyor, deniz suyu seviyesi yükseliyor,
büyük afetler dünyanın kaçınılmaz bir gerçeği olmaya başlıyor.
İnsanlığın
atmosfere açtığı yok etme nitelikli delik her giden gün devam eden kanamalı bir
yarayı anımsatıyor bana. Sera gazlarının miktarını azaltmak bir çözüm
yoludur. Daha az fosil yakıt kullanmak
ya da fotosentez sırasında karbondioksit kullanan bitkilerin sayısını
kullanarak sera gaz miktarının artmasının önüne geçilebilir.
Kurtulmak,
çocuklarımıza torunlarımıza gelecek tüm nesillere miras bırakacağımız dünyamızı
daha yaşanabilir kılmak yine biz insanların elinde. Bu uğurda çalışmalar
yapılmıyor değil. Kurumlar, vakıflar ve örgütler kuruluyor, göz önünden
başarılı çalışmalar yapılıyor ve dünyayı uyandırmak için canla başla uğraş
veriliyor. Yetersiz destek, küresel dünyanın bencil ülkelerinin (başta ABD
bulunmakta) üzerine düşeni yapmaması aksi yönde eylemlerde bulunması verilen
tüm çabaların sonuca ulaşmadan tekrardan atmosfere karışmasına neden oluyor.
Artık siyasi
aktör haline gelen örgütlerin dünyayı kurtarma projeleri olan iklim anlaşmalarından
en önemlisi Paris İklim Anlaşması’dır.
Paris İklim
Anlaşması; Paris Anlaşması bir sihirli değnek değil fakat uluslararası
işbirliğini tesis eden bu ölçekteki tek araç. Bu metni onaylayan ülkelerin
verdikleri taahhütler dünyayı bugüne kıyasla 2.6 derece daha sıcak bir gezegen
yapacak. Oysa artışı en kötü ihtimalle 2 derecenin altında tutmamız gerekiyor.
Bu yüzden ülkeler taahhütlerini iyileştirmeliler.
Küresel
emisyonların yüzde 50’sinden Çin, ABD, AB ve Hindistan sorumlu. Türkiye, en çok
emisyona sahip 20 ülkeden biri.
Küresel
ısınmanın karşımıza çıkması beklenen birçok çeşidi daha mevcut, bunlar kimimiz
hatta hepimiz için kaçınılmaz son teşkil ediyor. Küresel ısınma önemli geri
dönüşlerle her köşe başından karşımıza çıkabilir. Ortalama sıcaklığın artması
denizlerin yükselmesine ve çöllerin çoğalmasına neden olurken kuraklığın
artması tarımın sonunu getirebilir yani insanlığın sonunu…
Küresel
ısınma son elli yılda önem kazandı, iş işten geçmişti demek acı ama gerçek.
Elli yılda işe yarar bir çözüm ve ısınmayı durdurma gibi bir ilerleme olduğunu
söylemekte doğru olmaz. Yokuş aşağı freni patlayan arabayı andırıyor durumumuz…
Sonumuz
hayrola.
Yazıma bir Kızılderili
atasözü ile son vermek istiyorum: “Son ırmak kuruduğunda, son ağaç yok
olduğunda, son balık öldüğünde beyaz adam paranın yenmeyen bir şey olduğunu
anlayacak.”