Ücret artışları ve fiyat kontrolü çatışması
Faizler artmaya, enflasyon yükselmeye devam ediyor. İşsizlik
oranı %8,5 seviyesine gerilerken yurtiçi talep yüksek seviyelerde kalmaya devam
ediyor.
Teorik olarak faiz oranının enflasyonun üzerinde olması
gerekir. Yani reel faizin pozitif olması gerekir ki hanehalkı gelirinin
harcamadığı kısmı yani tasarrufları artırsın. Böylece toplam talep azalsın ki
bu durum enflasyonun düşmesini sağlasın.
Ancak bakıldığı zaman %42,5 seviyesinde olan merkez bankası
politika faiz oranına karşılık yaklaşık %62 seviyesinde yıllık enflasyon oranı
yaşanmaktadır. Bu durumda reel faiz negatif olduğu için talep daralması
istenildiği gibi azalmıyor.
Talep daralmadıkça enflasyonla mücadele beklendiği gibi
gerçekleşmiyor.
Yani vatandaştaki düşünce tam olarak şu; “Bugün aldığım bir
ürünün fiyatı ödeyeceğim faizden daha fazla artacak. Bu nedenle ben bugün bu
alış verişi yapmalıyım.”
Talep daralması olmadıkça enflasyonda düşüş istenildiği gibi
düşmeyecektir. Talebi daraltan bir diğer unsur da işsizlikteki artma olacaktır.
%8,5 seviyesinde olan işsizlik oranı üretimin devam ettiğini ve talebin yüksek
olduğunu gösteren bir diğer önemli veri olarak görülebilir.
Sanayi üretim endeksine bakıldığında faiz politikasının
sahaya yansıması görece görülmektedir. Aylık bazda üretimlerde yavaşlama
görülse de tek etkenin faiz politikası olmadığını da belirtmek gerekir.
Özellikle Çin’in piyasaya girmesinin etkisinin de olduğunu belirtmekte fayda
var.
Enflasyonda yavaşlamayı olumsuz etkileyen bir diğer unsur
ücretlerdeki artış olarak söylenebilir.
Asgari ücret görüşmelerinin başlamasıyla birlikte birçok iş
yeri şimdiden fiyat artırımlarına başladı. Döviz kurundaki artış bahanesi
azalınca iş yerleri asgari ücret gibi farklı bahanelerle fiyat artırmaya devam
ediyor.
Tüm bu yaşananlar da göstermektedir ki faiz artırımı
enflasyonun düşmesi için “sihirli bir değnek” değildir. Faiz artırımı
politikasını kutsal bir unsurmuş gibi aylarca vatandaşın zihnine kazıyanların
artık liberalleşme adımlarının atılması gerektiğini, “Batı” menşeili söylemleri
artık daha gür sesle dillendirmeye başladıklarını görüyoruz. Ancak faiz
politikasının tek başına yeterli olmayacağı aslında başından beri belliydi.
Yaşanan ekonomik sorunlar karşısında sadece faiz
politikasına odaklanmak yerine, çeşitli ekonomik değişkenleri ve alternatif
çözüm yollarını göz önüne almak önemlidir.
Faiz politikasının yanı sıra, maliye politikalarının da
etkili bir şekilde kullanılması gereklidir. Özellikle kamu harcamalarının
yönetimi, vergi politikaları ve bütçe dengelemeleri ekonomik dengenin
sağlanmasında önemli bir rol oynayabilir. Bu noktada, mali politikaların esnek
bir şekilde uygulanması ve ekonominin ihtiyaçlarına göre şekillendirilmesi
gerektiği vurgulanmalıdır.
Çin'in piyasaya girmesinin yanı sıra, uluslararası ticaret
dengesi ve döviz kuru politikaları da ekonomideki dengeyi etkileyen
unsurlardır. Ticaret politikalarının gözden geçirilmesi ve döviz kuru
istikrarının sağlanması, ekonominin daha sürdürülebilir bir yapıya kavuşmasına
yardımcı olabilir.
Asgari ücret artışlarından kaynaklanan fiyat artışlarına
karşı etkili bir fiyat kontrolü mekanizması kurulmalıdır.
Vatandaşların ekonomik politikalar hakkında daha iyi
bilgilendirilmesi ve katılımının sağlanması, ekonomik reform süreçlerini
destekleyebilir. Bu süreçte şeffaf ve etkili bir iletişim stratejisi, toplumun
ekonomik değişimlere daha olumlu bir şekilde yanıt vermesini sağlayabilir.
Bu önerilerin birleştirilmesiyle, ekonomideki
dengesizliklerin daha etkili bir şekilde ele alınabileceği düşünülmektedir.
Ancak, her bir politika değişikliğinin uzun vadeli etkilerini değerlendirmek ve
ekonominin karmaşıklığını anlamak, sürecin başarılı olması için önemlidir.
Faiz politikasının, enflasyon ve talep üzerindeki etkileri
düşündüğümüzden daha karmaşıktır. Faiz artışları, reel faizin pozitif hale
gelmesine katkı sağlamalıdır ki hanehalkı tasarrufları arttırsın ve talep
daralmasına neden olsun. Ancak, mevcut durumda %42,5 olan politika faiz oranı,
%62 seviyesindeki enflasyon karşısında negatif bir reel faizi işaret
etmektedir. Bu durumda, talep daralması beklenen düzeyde gerçekleşmemekte ve
enflasyon kontrol altına alınamamaktadır.
Bununla beraber kamu harcamalarının etkin bir şekilde
yönetilmesi, vergi politikalarının ekonomik dengeye uygun hale getirilmesi ve
bütçe dengelemeleri gibi maliye politikaları, ekonomik dengenin sağlanmasına
katkı sağlayabilir.