Dolar (USD)
32.58
Euro (EUR)
34.65
Gram Altın
2521.77
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

06 Eylül 2016

Üç yol ve sonuçları

İnsanoğlu kendi isteğiyle bu aleme gelmediği gibi kendi isteğiyle de bu alemden gitmiyor. Çünkü hayatı ve içindeki her şeyi yaratan ve veren Allah olduğu gibi ölümü de yaratan elbette Allah'tır.

İnsana muhteşem bir cihaz olan akıl verildiğinden geldiği ve gideceği yerlere ibretle bakmalıdır. Çünkü hak ile batılı seçme yeteneği vardır.

Evvela insan yokluktan varlığa nasıl çıkmıştır sorusuna cevap bulmalıdır. Yokluktan bir meni hücresi olarak ana rahmine girdikten sonra aklın aciz kaldığı bir değişime uğrayarak orada dokuz ay tekamül ettikten sonra dünyaya bir insan olarak gelmesi ne kadar garip ve muhteşem bir mucizedir. Tabii bütün bu merhaleler Allahın rahmet ve kudretiyle olmaktadır. Şuursuz, kör ve sağır tabiat ve tesadüfün eseri değildir ve olamaz. Nihayetsiz bir ilim, her şeyi bilen ve gören bir kudret sahibinin eseri olabilir.

İnsanın bütün cihazları anne karnın da o bu aleme göre tanzim edilmiştir. Ana karnındaki tekamül tamamlandığından insanın orada yaşaması imkansız hale gelmiş, mutlaka oradan çıkarılıp dünyaya ve sonrada ahiret yurduna intikal etmesine dair program

hazırlanmıştır.

Bu alemde gayesiz yaratılmayan mahlu00fbklar açıkça gösteriyor ki: insanında mutlaka bir gaye için yaratılmış olduğu yüz yirmi dört bin Peygamber ve İlahi kitaplarda bildirilmiştir. Yolumuz yokluktan anne rahmine oradan da dünyaya ve oradan da ahire te yönlendirilmiştir.

Bundan sonra ise ancak iman ve ferasetle anlayabileceğimiz yollar vardır.

Bir yolcu yolculuğu esnasında üç levha ile karşılaşsa acaba hangisini tercih edecektir.

Birinci yol bulunduğu memleketten daha harika bir yere gideceğine dair o yolun başına bir levha konulsa,

İkinci yol bu yoldan gidenler hapishaneye girer diye bir levha konulsa,

Üçüncü yol ise bu yoldan gidenler idam edilir diye bir levha konulsa,

Bu üç seçenekten elbette aklı başında olanlar ne hapishaneye nede idama razı olurlar, selametli olan birinci yola girmeyi tercih ederler.

Bu dünya da Allaha ve onun emirlerine göre hareket edenler tıpkı ana karnından nasıl kıyas kabul etmez muhteşem olan bu dünyaya gelmiş iseler, ölümden sonra da bu dünyadan daha güzel ve daha saadetli ahi ret yurduna gideceklerdir. Çünkü birinci sefer bizi anamız doğurmuş, kıyamet kopunca da dünyamız toptan ve çok sancılı bir doğum yaparak bizleri ahiret alemine izni ilahi ile bırakacaktır.

Evet birinci yol; ehli iman için zahiri olan bir ölümle ölümsüzleşerek, daha güzel daha bir aleme gidecektir. Çünkü; insan Allaha iman ve itaatin sonucu olarak, İlahi bir vaat olan cennetle müjdelenmiştir. Nasıl ki imtihanı başarıyla tamamlayanlara mükafat verilir, aynen onun gibi bu dünya imtihanında başarı belgesini alanlar bu dünyada emsali olmayan bir hayat onları beklemektedir. Allah bu hususta bizleri yalnız bırakmamış Peygamberler ve gönderdiği kitaplar vasıtasıyla bu imtihanın şartlarını bildirmiş, iman ve itaatle birlikte günahı kebire yi işlememek kaydını koymuştur.

İkinci yola girenler günahlarla bulaşık hale geldiklerinden cezalarını çekinceye kadar ilahi hapishaneler de kalacaklardır. Dünyada suç işleyenler hapishaneye girdikleri gibi Allaha karşı suç işleyenlerde elbette cezasız kalmayacaktır. İşlenen suçlara göre cezalar bitince hapishaneden tahliye edileceklerdir. Aynı zamanda dünyada kendilerine emanet olarak verilen cihazları bozdukların dan onların da tamir edilmesi lazımdır. Bu tamir, İlahi hastanelerde hastalığın durumuna göre yapılacaktır. Tabii ilahi hastane buraya benzemez . Oradaki tedavi şekli çok ağırdır.

Amma üçüncü yol ise idamı ebedi yoludur Allaha şirk koşmak inkar etmek gönderdiği emirleri kabul etmeyerek nankörlük yapanlar büyük bir hela ketin içine düşerler, sonra da dehşetli bir cehennem azabından sonra idam edileceklerdir.

Ancak yukarda arz ettiğim bu levha yolların başında yazılı olarak konulmamıştır. Kur'anı Kerim ve Peygamberimiz bizlere bu yolları anlatmaktadır. İman, ilim, ahlak ve ferasetle bu yolları birbirinden ayırt edemeyenler, iç alem de şeytanla işbirlikçi olan nefislerine mağlup ve ahlak dışı bir hayata yöneldiklerinden kendilerini büyük bir tehlikenin içine atarlar. Bazıları da daha ileri giderek her zerresi bile mucize olan bu alem sanki kendiliğinden olmuş gibi tabiat ve tesadüfe havale ederek küfranı nimet edip, ebedi bir cehennemi intaç eden azim bir çukura düşerler.

Evet bu üç yoldan başka yol yoktur, hayat kısa dünyamız sonuçsuzdur. Dar bir kabir ve çukura girmek mukadderdir. Ya sonrası ? Bu alemi kuran kim ise kuralları da o belirlemiştir. Bizim olmayan bir alem de misafir olduğumuzu anlamak zorundayız. Misafir olduğu yerde hiçbir şeye sahip çıkamaz geldiği gibi gitmek zorundadır.

Ölümle her şeyini ve hatta vücudunu dahi kaybedenlerin, sanki ebediyen bu dünya da kalakmış gibi hareket etmeleri nasıl bir aldatmacadır.

Abdulkadir İkbal