Üç sosyolog
Toplum ve insanların etkileşimi üzerine çalışan sosyolojinin konuları, toplumsal araştırmalar ile bireyler arasındaki ilişkilerden küresel sosyal işleyişlerine kadar geniş bir alandır. İnsanların neden ve nasıl bir toplum içinde yaşadıklarına odaklanıp çalışan kişiye de sosyolog denilmektedir. 19. yüzyılın ilk çeyreğinde gelişen sosyoloji diğer bilim dallarına göre genç sayılır.
Bu girizgâhtan bahsetmemizin
sebebine gelince; geçtiğimiz hafta içinde belediyeciliği alt/üst yapı veya
inşaat olarak görmeden kültürel yapımıza katkı sağlayan Zeytinburnu
Belediyesi’nden gelen ‘Hüsamettin Arslan Kitabı’ ile ilgili bir yazı
kaleme alacaktım ki Prof. Dr. Orhan Türkdoğan ve Alev Alatlı’nın
vefat haberleri gelince üç değerli sosyologla ilgili düşüncelerimden damıtılmış
kısa bilgiler arz ederek onları rahmetle yâd etmek istedim.
Asım Öz’ün hazırlığını üstlendiği ve
mükemmel bir kitap olarak ele aldığım ‘Hüsamettin Arslan Kitabı’nda hocamızın
eserlerinden ve konuşmalarından seçilen metinlerle hocamız hakkında
düşüncelerini kaleme alan entelektüel yazarlarımızın yazılarından başka bir
yazımızda söz ederiz inşallah.
Çoğumuzun kitaplarından aşina
olduğuna inandığım Orhan Türkdoğan hocamızla görüşmemiz 11 Temmuz 2008
günü TBMM’de Üstün Hizmet Ödülü verildiğinde olmuştu. Diğer ödül
verilenlerinde özgeçmişlerinin yer aldığı ödül kitapçığının basımı
tamamlandıktan sonra haberlerde değerlendirilmesi için TBMM İletişim
Başkanlığına takdim etmiştim. Bir süre sonra telefonda Feridun Keşir başkanın
“Buradaki fotoğraf Orhan Türkdoğan değil” uyarısının peşinden ona ödül
verilmesini teklif eden milletvekillerinin takdim ettikleri dosyadaki vesikalık
fotoğrafa baktıktan sonra kendisini arayıp “Bize verdikleri bu” dedim
ama içime kuşku girmişti.
Ödülünü almak için Ankara’da
misafir edeceğimiz Türkdoğan’ı hava alanında karşılayacak görevliye basılan
kitapçıktan vererek göstermesini tembihledim. Personelin resmin kendisine ait
olmadığını söylediğini belirmesi ile tepemden ter akması gecikmedi. Kitapçığı
tekrar basmanın vakit alacağını düşünerek Feridun Keşir’in odasında yapılan
istişare ardından Orhan Türkdoğan’ın fotoğrafını kitaptaki ölçüsüne ve
renk uyumuna dikkat ederek kuşe kâğıda bastıktan sonra sayfadaki hatalı resmin
üzerine tek tek yapıştırarak geceyi geçirmiştik. Ertesi gün TBMM Üstün Hizmet Ödülleri, TBMM Tören
Salonu'nda, TBMM Başkanı Köksal Toptan, TBMM Başkanvekili ve Kültür,
Sanat ve Yayın Kurulu Başkanı Nevzat Pakdil, bakanlar, TBMM
Başkanvekilleri, Divan üyeleri, milletvekilleri, ödül alan kişi ve kuruluşları
aday gösteren illerin vali ve belediye başkanları ile ödül alacak kişi ve
davetlilerinin katıldığı törende kitapçıkta yapılan rötuştan benimle
çalışanlar dışında hiç kimsenin haberi olmamıştı. Türkiye
Cumhuriyeti Devleti ve milletine ulusal ve uluslararası düzeyde üstün
hizmetlerde bulunanlara, Türkiye'nin tanıtımına katkı sağlayanlara, halkın
refahı, eğitimi, mutluluğu ve sosyal gelişimi için yararlı hizmetlerde
bulunanlara verilen ödülünü alırken Türkdoğan, “600 yıllık Osmanlı'nın mirasına konan Türkiye
peçe, bıyık, sakal, Ergenekon anarşizmi içinde dönüp duruyor, alabora
içindeyiz” sözleriyle dikkat çekmişti.
Alev Alatlı’nın felsefe, politika, ekonomi,
ilahiyat ve sosyoloji gibi bilimleri edebiyat alanında birleştiren, çağın
problemlerini evrensel bakış açısı ile ele alan modern Türk romancılığının önde
gelen isimlerinden olduğunu söyleyebiliriz. Onu daha çok televizyon
programlarındaki söyleşilerinden biliyordum diyerek bazılarınızı hayal
kırıklığına uğratmış olabilirim. Ancak doğrusu bu. Sohbetleri daha çok hoşuma
giderdi rahmetlinin.
Anılmak duadır diyerek bu
vesileyle üç değerli mütefekkirimize rahmet diliyorum ve’s-selam.