Üç güzel bir arada…
Bir seri konferans için bir eğitim ve öğretim yılı içinde ülkenin yarısını dolaştım. Kırk tane şehir gezdim. Zaten hayran olduğum Anadolu’ya bu sefer âşık oldum. Mardin’in tarihine, Afyonkarahisar’ın mermerine, Zonguldak’ın karaelmasına, Ardahan’ın kalelerine, Mersin’in kültürüne, Kahramanmaraş’ın şairlerine, Muğla’nın efesine ve daha onlarcasına…
Her şehirde onlarca hatıram birikti. Eski dostlarımla karılaştım. Eskileri yâd ettik. Kitaplara sığmayan yeni dostlarım, yeni dostluklarım oluştu. Güzel insanlar gibi güzel olaylarla karşılaştım. Her biri bir hikâye olacak anılarım oldu. Ancak bir tanesi var ki sıralamada belki de hatıralarımda başta gelir. Çünkü üç tane güzel olayı aynı mekânda peş peşe yaşadım.
Konferanslar için iki günlüğüne Antalya’ya gitmiştik. Kepez ilçesinde bir okula gidecektik. Havaalanından beni alan mihmandarım ile birlikte yola koyulduk. Bana okulun Kepez Anadolu İmam Hatip Lisesi olduğu söylendi. Okula doğru yola çıktık. Yol boyunca hem sohbet ediyor, hem de Antalya’nın güzelliklerini seyrediyordum.
Okulun bahçe kapısından içeri girince birinci güzelliği orada yaşadım. Çünkü okulun adı Prof. Dr. Raşit Küçük Anadolu İmam Hatip Lisesiydi. Raşit Küçük benim üniversiteden hocamdı. Peygamber (as) aşığı ve Sünnet-i Seniyye ihyacısı bir hoca. Hadis ve İslam Ahlakı alanlarında öğretim üyeliği görevinde yüzlerce lisans öğrencisi, onlarca yüksek lisans ve doktora öğrencisi yetiştiren medeniyet inşacısı bir eğitimci. Yaşadığı dönemin büyük âlimlerine yetişmiş ve saygın hocalardan istifade etmiş bir âlim. İnsanın hayatta kendisine düstur edinmesi gereken esasların Kur’an ve sünnet olduğunu her fırsatta nasihat eden, Kur’an ve sünnetin bütünlüğünün önemini de davaya dönüştürmüş bir öncü. Duygulandım ve buğulandı gözlerim. Çünkü bize bu hasletleri ile örnek olan bir hocamızın adının verildiği bir okulda ben konferans verecektim.
Okulun kapısından girince ikinci güzelliği yaşadım. Çünkü okulun idarecisi benim üniversiteden arkadaşım Bülent Koçoğlu’ydu. Çeyrek asır geriye gittim. Öğrencilik yıllarım gözümün önüne geldi. Hayatımın en güzel yıllarıydı o yıllar. Hasretle gurbetin, özlemle gözyaşının, dostlukla muhabbetin, Türkiye’nin İstanbul’la harman olduğu yıllar. Geçmişle geleceğin kesiştiği yerdi İstanbul. Geçmişle geleceğin birleştiği yerdi İstanbul. Yeni dostlukların ve yeni hayatların başladığı yerdi İstanbul. Bir anda yirmi beş yıl geçti gözümün önünden. Neler kazandık ve neler kaybettik. Bir kez daha duygulandım ve bir şeyler koptu yüreğimden.
Konferans salonuna girince üçüncü güzelliği yaşadım. Salonda üç yüz öğrenci vardı. Benden önce başlayan bir programın üstüne gelmiştik ve programın devamında da benim konferansım olacaktı. Aslında program öyle ayarlanmıştı. Okulda baskın bir arama yapılmış ve öğrencilerin çantalarına bakılmış. Normalde öğrencilerin çantalarında bulundurulması yasak olan malzemeler aranır ve bulunduran öğrenciler ya uyarılır veya cezalandırılır. Biz öğrenciliğimizde böyle gördük ve böyle yaşadık. Hatta öğretmenlik yıllarımızda da uygulama böyleydi. Ancak bu okulda durum farklıydı. Antalya’da Prof. Dr. Raşit Küçük Anadolu İmam Hatip Lisesinde “Bugün Hiç Okudun mu?” projesi kapsamında öğrencilerin çantalarında telefon veya zararlı madde değil okuma kitabı araması yapılmış. Kimin çantasında okuma kitabı bulunursa ona ödül verilecekmiş. Tahmin edilen sayı üç yüz öğrencide olsa olsa en fazla otuz olur diye düşünülmüş ve ona göre de hazırlık yapılmış. Ancak yapılan aramada 300 öğrencinin 150’sinde okuma kitabı bulununca söz verilen hediyenin hepsine verilmesi hâsıl olmuş. Hediyeler salonun önünde sıralı bir vaziyette dizilmiş ve sahiplerini bekliyordu. Tekelioğlu İl Halk Kütüphanesi ile ortaklaşa yapılan çalışma sonucu okulda düzenlenen törenle 150 öğrenciye plaketleri ve yeni okuma kitapları hediye edildi. Üçüncü kez duygulandım ve bir heyecan doldu yüreğime.
Vefayı, dostluğu ve başarıyı gördüm Prof. Dr. Raşit Küçük Anadolu İmam Hatip Lisesinde. Geçmişe saygım ve geleceğe ümidim arttı.