Uç beyi ermiş adam Bahaeddin Özkişi
Aslında iyi yazarlar bedenen olmasa da ruhen her zaman aramızda yaşıyorlar. Bahaeddin Özkişi de o bahtlı yazarlarımızdandır.
Bahaeddin Özkişi, Türkiye’de yetişmiş iyi yazarlardan ve soylu aydınlardandır. “Türk romanının ermiş adamı”, edebiyatımızın millî sınırlarını koruyan ve taçlandıran “uç bey”lerindendir.
BAHAEDDİN Özkişi, yıllar önce bir tartışma ile gündeme gelen bir yazar. Ama o tartışmadan çok önce hakkında yazılan yazılar, yapılan tezler, düzenlenen toplantılar ve gerçekleştirilen röportajlar vardı.
Köse Kadı, Uçdaki Adam ve Sokakta isimli romanlarından ve Göç Zamanı adlı hikâye kitabından tanıdığımız merhum Bahaeddin Özkişi yaşasaydı bugün tam 90 yaşında olacaktı. Aslında iyi yazarlar bedenen olmasa da ruhen her zaman aramızda yaşıyorlar. Bahaeddin Özkişi de o bahtlı yazarlarımızdandır.
Fatih’te dünyaya geldi
1928 Haziran’ında İstanbul Fatih’te dünyaya gelen Mehmed Bahaeddin Özkişi’nin nüfus kaydında doğum yeri Manisa görünüyor. Demirci Nakşî hocalarından Hacı Hâlid Efendi’nin torunu, Fatih dersiâmlarından Ömer Lütfi Efendi’nin oğludur. Dedesinin babası Ömer Efendi, Bağdat’tan büyük mutasavvıf Mevlâna Halid’den vazife alarak manevi bir işaretle Demirci’ye yerleşti. Pederi Hacı Hâlid Efendi’nin vefatı ile on altı yaşında Bursa Medresesi’ne kaydolan Ömer Lütfi Efendi, daha sonra İstanbul’a gelip okudu. Balkan ve Birinci Cihan harpleri dolayısıyla tahsili uzun sürdü. Dinî ilimlerde kendisini geliştirdi, ilmihâl yazdı. Manevî iklimi çok bereketli olan bir ailenin evladı olarak dünyaya gelen Bahaeddin Özkişi’nin çocukluğu, varlıklı olmayan ancak kanaatkâr yapıya sahip bir ailede geçti.
Hak âşıklarının buluşması
Mutasavvıf Hak âşıklarının toplandığı evleri, küçük Bahaeddin’in yetiştiği, piştiği, olgunlaştığı bir mektep oldu. 20. Yıl İlkokulu’nu (şimdiki Ahmet Rasim İlköğretim Okulu) 1939’da, Karagümrük Ortaokulu’nu 1942’de, Sultanahmet Sanat Enstitüsü’nü 1946’da bitirdi. Askerlik görevini 1947’de Erzurum’da yaptı. Bir süre Haliç Tersanesi’nde ustabaşı olarak çalıştıktan sonra Almanya’da Elektrik Ark Kaynak Okulu’nda okudu, kaynak öğretmenliği konusunda ihtisas yaptı. 1951 ile 55 yılları arasında Devlet Havayolları’nda oto makinisti; 1956’dan vefatına kadar da İstanbul Teknik Üniversitesi Makine Fakültesi’nde Kaynak Atölye Şefi olarak çalıştı.
Peyami Safa Ödülü
Yazarın ilk eseri, 1959’da yayınlandı. Bir Çınar Vardı adıyla Vakit Matbaası’nda basılan eser, yirmi dokuz kısa hikâye ve bir ithaf olmak 30 bölümden meydana geliyor. Bu metinlerin bir kısmı deneme niteliğinde ve oldukça kısadır. Özkişi, 1970-75 yılları arasında roman ve ilk hikâye kitabının dışındaki diğer hikâyelerini, yeniden elden geçirip ilavelerle Göç Zamanı adlı kitapta topladı. 1975’te basılan kitap, Türk Milli Kültür Vakfı’nın Başarı Ödülü’ne lâyık görüldü.
Tamamlanmayan roman
Özkişi’nin tarihimizden bir dönemi işlediği Köse Kadı romanının ilk baskısı 1974’te, ikinci cildi olan Uçtaki Adam 1975’te basıldı. Aynı yıl yayınlanan Sokakta isimli romanı “Peyami Safa Roman Yarışması”nda başarı ödülü aldı. Yazarımızın eşi Fatma Özden Hanımefendi, yazarın son olarak Anadolu’da Âhi Teşkilatı’nı konu edinen bir romanın ilk 30 sayfasını yazdığını, ancak tamamlayamadığını ifade ediyor.
Uç Beyi ermiş adam
Bahaeddin Özkişi, Türkiye’de yetişmiş iyi yazarlardan ve soylu aydınlardandır. “Türk romanının ermiş adamı”, edebiyatımızın millî sınırlarını koruyan ve taçlandıran “uç bey”lerindendir. Doğu tefekkürünü ve Batı düşüncesini iyi bilen, insanımızın millî ve manevî değerlerine vâkıf olan yazar, titiz, coşkulu, gelenekten beslenen hassasiyetiyle Türk’ün imanını terennüm edebilmiş mükemmel bir hikâyeci ve kumaşı sağlam romancıdır. Dürüst ve temiz bir karaktere sahip olan Özkişi, her yazdığı için kendisini muhasebeye çeker, “Büyük hesap gününde suçlu düşmeyeyim” derdi.
Haliç Tersanesi günleri
Haliç Tersanesi’nde çalışırken karşılaştığı değişik tipler ve yaşadığı ilginç olaylar, zehirli ortamlarda ekmek parası kazanan küçük çıraklar, mahallede toplanan semt sâkinlerinin yaşayışları ve kişilikleri, Özkişi’de derin izler bırakır. İyi bir gözlemci olan sanatkârımız, kayda değer bulduğu her kişiyi ve hadiseyi yazmaya başlar. Ortaokul yıllarından itibaren sarıldığı kaleme 1950’lerden sonra asılır. 1960-65 yılları arasında Akbaba dergisinde mizahî hikâyeleri neşredilir.
Devam et evladım
1969 yılında evlendiği eşi Fatma Özden Hanım’ın desteği ve Ahmet Hamdi Tanpınar’ın tavsiyeleri ile hikâye yazmaya devam eder. Tanıştığı edebiyat ustalarından Tanpınar, kendisini teşvik eder. Huzur yazarı, evindeki bir toplantıda yazdıklarını dinlediği Bahaeddin Özkişi’ye, “Devam et evladım. Sen on tane Sait Faik edersin.” diyerek hevesini artırır. Bunun üzerine Özkişi, hikâye yazmaya fasılasız devam eder.
Bizi anlatan eserler
Yazarın ilk romanı Köse Kadı’da sürükleyici bir anlatım, akıcı bir üslûp ve titiz bir dil hâkimdir. Sık sık değişen olaylar arasında çok sağlam mantık bağları kurulmuştur. İlk romanda Köse Kadı, İstonli Belgrat Kalesi’nde kaybolmuştu. Uçtaki Adam’da Köse Kadı’nın hayatının bilinmeyen yönleri aydınlığa kavuşmakta, ayrıca bir başka serhat kurdu Paşaoğlu ortaya çıkmaktadır. Özkişi, sevip saydığı, aynı semti paylaştığı, sık sık ziyaret edip tavsiyelerini aldığı rahmetli Sâmiha Ayverdi’nin isteği üzerine tarihimizi romanlaştırmaya karar verip Köse Kadı’yı ve devamını yazmaya başlamıştı.
Maket evlerle tarihi yaşatmak
Bahaeddin Özkişi, ecdadına bağlı, tarihine düşkün ve medeniyetine hayran bir aydındı. Oturduğu, yaşadığı mekânlara aşk derecesinde bağlıydı. Her geçen gün yitip giden, bozulup kaybolan İstanbul’un durumuna üzülüyor, beton yığını hâline gelen güzide şehri, içi kahrolarak seyrediyordu. Buna elinden geldiği kadar direnmek, karşı koymak istedi. Eski güzelim ahşap evleri, hiç olmazsa maketlerini yaparak yaşatmak istedi. Fotoğraflarını çektiği konakları, sokakları, çeşmeleri maketlerine yansıttı.
Yazı yazmaya ara vermeden devam ederken, bir yandan cam üzerine tezhip çalışmalarıyla uğraştı, bir taraftan da eski İstanbul evlerinin maketlerini üç boyutlu ve dört cepheli olarak yaptı. Sanatkârımız, aynı zamanda “cami–pazar–medrese” merkezli şehir tasarımlarının ilk işaretlerini veren seçkin sanatçılar arasında yer alıyor.
10 Kasım 1975 tarihinde Hakka yürüyen sanatkâr, bugün Edirnekapı Şehitliği Sakızağacı Aile Mezarlığı’nda yatıyor. Cenazesini İskenderpaşa Camii’nin imamı merhum Mehmed Zahit Kotku Efendi, Fatih Camii’nde kıldırdı. Yıkanışı ve defninde, o günkü İstanbul Müftüsü merhum Abdurrahman Şeref Güzelyazıcı da hazır bulundu. Vefat ettiği sırada tek çocuğu Zeynep dört yaşındaydı. Daha sonra evlenen kızından bugün Elif, Sena ve Mehmed Bahaeddin adlarında üç torunu bulunuyor. Vefatının 43’ncü, doğumunun 90. yılında onu rahmetle anıyor, ‘Kabri nur, ruhu şâd, mekânı cennet, menzili mübarek olsun’ diyoruz.
SEVENLERİ ONU HAYIRLA ANACAK
Kısmet olursa Yeni Dünya Vakfı’nda düzenlenen “Bâbıâli Enderun Sohbetleri”nin bu haftanın konusu, “Bahaeddin Özkişi, Hayatı, Eserleri, Fikirleri ve Hatıraları” olacak. Aile fertleri, dostları, hakkında tez hazırlayanlar, sevenleri ve okuyucuları, bir araya gelip yazarımızı muhtelif cepheleriyle anlatacaklar. Herkesin davetli olduğu anma toplantısı, 8 Kasım Perşembe günü saat 18.00’de başlayacak.