TYB Ankara Şubesi Şairler Meclisi'nden şiir ziyafeti
Gündemin artık tamamen bir dedikodu kazanına, muhabbetlerin birer söz düellosuna dönüştüğü günleri yaşıyoruz. Bu suni ve iğrenç gündemin çarkına su taşıyan müfteri, riyakâr, manipülatif, algıcı, toplum mühendisliği yapan ve karşısındaki herkesi aptal yerine koyan gayretkeşleri gördükçe tiksiniyoruz.
Gün geçmiyor ki değerlerimize düşman
olan birileri buldukları ve hatta kendi elleriyle inşa ettikleri hedeflerden
üzerimize kin ve nefret kusmaya görsünler. Bir bakıyorsunuz titrinde Dr.,
Prof., artist, sanatçı, siyasetçi, iletişim uzmanı vs. yazan nice kerli felli
insanlar milletimizin kutsal değerlerine hakareti bir çağdaşlık ölçüsü sayarak,
şeytanın bile aklına gelmeyecek metotlar keşfederek içlerindeki zehri
buldukları her platformda ulaştıkları her kulağa zerk ediyorlar.
Bir virüs gibi yayılan fıtrat
düşmanlığı ve hakkı inkârcılık adeta gözle görülmeyen infrasonik ses dalgaları
gibi duvarları aşarak hanelerimize ve evlatlarımıza kadar sirayet ediyor,
huzurumuzu tehdit ediyor, bu da ayrı bir dert…
Bir tarafta körpe zihinleri iğdiş
ederek, onların bilinçaltına sözüm ona çağdaş ama gerçekte çağların ötesinde
kalmış illetli fikirlerini, asırlık kinlerini, dünyevi nefretlerini, müzmin düşmanlıklarını
yerleştirerek kendi yabancılaşmalarına yoldaş olacak, kendileri gibi fıtrat
düşmanı yeni nesiller inşası derdine düşenler tecavüzkâr bir biçimde arzı endam
ediyor.
Beri tarafta bir suspusluk, bir
çekingenlik, bir adamsendecilik, bir itimatsızlık, bir kendine güvensizlik
almış gidiyor. Olduğu gibi görünemeyen ancak göründüğü gibi de olamayan,
taşıdığını sandığı değerlerden fersah fersah uzak, hakka hakikate bigâne,
eyyamcı, kendimci bir güruh ise ibre ne tarafa dönerse o tarafa koşmak için
pusuda bekliyor.
Kimileri de böyle bir derdi
olmadığından mıdır, “bi şey olmaz” markalı aymazlığından mıdır bilinmez, sessiz
kalmayı tercih ediyor. Kimileri elinden geleni yapma derdinde.
Velhasıl müzmin din ve millet
düşmanı kindarlar ile bilerek veya bilmeyerek kendi dinine düşmanlık eden sözde
dindarlar arasında kaldık. Allah sonumuzu hayır getire!
Bu kirli ve gürültülü gündem, bizi
de kendi iç sesimize sığınmaya mecbur ettiğinden bu günlerde şiire, edebiyata
ve kitaba daha da sıkı bir şekilde sarıldık. Bu amaçla geçtiğimiz cumartesi günü TYB Ankara
Şubesinin düzenlediği 2022 yılının son
Şairler Meclis’i programına katıldım. Program öncesi Şube Başkanı Mehmet
Sait Uluçay, Muhammed Işık, Hamit Gök, Sibel Umur Özdemir, Şerife Badısaba ve
Mehmet Poyraz ile kısa da olsa hasbihal ettik, birbirimize hal hatır sorduk.
Program, TYB Ankara Şube Başkanı
Mehmet Sait Uluçay’ın konuşmasıyla başladı. Uluçay, yılların birikimiyle
yaptığı veciz konuşmasında “İnsan ruhunu ve aklını canlı tutan, ona ritim veren
ve besleyen en temel edebiyat türü şiirdir. Şiir sadece duygunun dili değil,
aklın da dilidir. Şairler gönlümüze kimi zaman hoşnutluk, kimi zaman melal
bırakırlar.” dedikten sonra edebiyatımıza mal olmuş birçok ismi yâd etti.
Samimi bir ortamda gerçekleşen
programda birbirinden kıymetli şairlerimiz biz dinleyicilere enfes bir şiir
ziyafeti sundular. Programda; Bahri Sabancılar “Ben, Bent, Bende”, Banu Sancak
“Göğsümdeki Nar” , Betül Fırat “Şanlı Bayrağım, Doğan Bekir Baran “Pir”, Hamit
Gök “Çarmığın Çocukları”, İbrahim Eryiğit “Kalbimin Aydınlık Yer”, İsmail
Bozkurt “Şair ve Şiir”, Kezban Eldemir Gültepe “Gençliğimi bıraktım”, Mehmet
Sait Uluçay “Sen Yoksun”, Sibel Umur Özdemir “Sevdalıyım Sana Türkiye’m”, Sıtkı
Caney “Nehirler Boyunca ve Kumandan’a” Şemsettin Kuzeci “Ben Büyüdüm Baba,
Uyanmadı”, Şerife Badısaba “Emanet”, Tahsin Sağlam “Kırk Yaş”, Talip Işık “Kayıp
Düşler”, Yavuz Öztürk “Yaşamak” ve son olarak programın sunucusu Ebubekir
Karasu da “Kalbim Aklımı Geçe” şiirini okudu.
Programın sonunda şube yöneticileri
şairlere katılım belgesi takdim ettiler.
Şiirle geçen o bir saatlik kısa süre
bile bizi gündemin hayhuyundan uzaklaştırdı. Bir iksir gibi bedenimizi ve
ruhumuz dinçleştirdi. Uluçay’ın da dediği gibi ruhumuzu ve aklımızı
canlandırdı, kalbimiz dünya üzerinde hâlâ birbirlerini seven, güzel bakan,
güzel gören ve güzel söz söyleyen insanların olduğunu görerek yepyeni ve
capcanlı bir ritimle atmaya başladı. Bu yeni ritmin adı umut ve sevgiydi.
Şiirin kalbimize hitap eden dili, aklımızın da şifrelerine çözerek onu karamsar
bir evrenden umut dolu bir aydınlığa çıkarmayı başardı.
Öyle ya şiir bu. En kötü
günlerimizde Yunus’un, Mevlana’nın, Akif’in, Necip Fazıl’ın, Arif Nihat’ın,
Orhan Şaik’in diliyle yolumuza ışık olup, bize cesaret vermemiş miydi?
Bu güzel program için TYB Ankara
Şubesine, kıymetli başkanı M. Sait Uluçay’a, emeği geçenlere ve kıymetli
şairlerimize bir kez daha teşekkür ediyorum.