Tuzak!
Emperyalist şer odakları tuzak kurmayı çok iyi biliyorlar. Özellikle bilginin ve haberin manipüle edilmesinde oldukça başarılılar. Tersten algı üreterek, internet ve görsel medyayı, basılı medyayı kendi kirli emelleri için etkin şekilde kullanarak profesyonelce kitleleri zehirliyorlar. Bu beyinleri uyuşmuş kitleler bir süre sonra aynı ezberleri okuyup durmaktan öteye gidemiyorlar, beyinleri adeta felç oluyor.
Mesela bazen hiç de bizim gündemimizde olmayan, esasında bizim meselemiz olmayan bazı fikirleri çeşitli gazete, dergi ve kitaplar aracılığı ile önümüze yem olarak atıyorlar, yıllarca bizi kendi içimizde tartıştırmayı başarıyorlar, kendileri öbür tarafta sessiz sedasız esas işlerine odaklanıyorlar, kirli emellerini gerçekleştiriyorlar. Biz ise esas meseleye odaklanmaktan, sütre gerisinde olup biteni anlamaktan aciz şekilde olup biteni seyrediyoruz. Kısacası birileri “cambaza bak” derken öbür taraftan türlü hokus pokuslarla insanlığı zehirlemeye devam ediyor.
Mesela Yahudilik ve masonlukla ilgili yüzlerce kitap yazıldı bütün dünyada. Türkiye’de de hatırı sayılır miktara ulaşmıştır. Bu kitapları yazan bir sosyetik cemaatin aslında masonluğa muhalif gibi görünerek öbür yanda siyonizme ve masonluğa hizmet ettirildiği yakın zamanda görüldü. Bir şey ne kadar çok eleştiriliyor ve gündeme getiriliyorsa o şey toplumun gözünde daha da büyüyor ve daha gizemli hale geliyor, bir süre sonra kerameti kendinden menkul bir yapı haline geliyor, kanıksanıyor.
Bir başka örnek daha verelim. Türkiye’nin son 30 yılında entelektüel camiada tartışılan konulara bir bakın. Batılı bazı entelektüellerin ortaya attıkları çürük tezleri bizim aydınımız da onlarca yıl tartıştı. Kitaplar yazıldı, makaleler yazıldı, konferans ve paneller yapıldı. Adamlar önümüze yemi atıyorlar biz de şaşkın balık gibi hemencecik koşuveriyoruz. Oysa ki, mesele bizim meselemiz değil. İşin en vahim tarafı ise şu: Bütün bunlar üzerinde konuşmaktan ve yazmaktan kendi meselelerimiz üzerinde kafa yormuyoruz, enerjimizi başkalarının attığı tuzaklara harcıyoruz. Bu ülkede, Fukuyama’nın “Tarihin sonu” ve Huntington’un “Medeniyetler Çatışması” tezlerinin tartışıldığı kadar aile sorunumuz, eğitim sorunumuz, gençlik ve kültür sorunumuz tartışılmadı, üzerinde fikir ve proje geliştirilmedi. Peki gelinen nokta ne? Kadın cinayetleri, yüksek oranlarda boşanmalar, parçalanan aileler, sanattan kültürden bihaber yetişen gençler, inancından, kültüründen tarihinden kopuk nesiller…
Tabi bunu söylerken bu batılı tezler üzerinde hiç düşünülmesin, yazılmasın demiyorum. Sadece bunlar üzerinde çok fazla enerji harcamaya gerek yoktu, asli sorunlarımızı ıskaladık diyorum. Şimdilerde de yeni moda şu: Dünyayı Rotschild gibi büyük aileler yönetiyor, bunlar şöyle şöyle kirli emeller peşindeler, batıda ve Türkiye’de şu türde ezoterik örgütler var bunlar toplumu zehirliyor! Bilderberg şöyle, CİA böyle… Masonlar şöyle, Alman vakıfları böyle!..
Tamam da kardeşim sen ne yapıyorsun sen? Evet doğru, bu emperyalist, siyonist, ezoterik örgütler, kapalı yapılar, istihbarat kurumları Türkiye’nin aleyhine çalışıyor, Müslümanların aleyhine çalışıyor. Tamam da senin faaliyetin ne? Sen bütün bunlar karşısında ne yapıyorsun? Devlet olarak, hükümet olarak, belediye olarak, STK olarak, köşe yazarı, aydın olarak, hatta aile reisi olarak sen ne yapıyorsun? Hangi taşın üzerine hangi taşı koydun bana ondan bahset! Çoluğuna çocuğuna, şehrine, mahallene, okuluna, camine, hanene, arkadaşına sahip çıkmıyorsun, kalkıyorsun masonun kirli emellerinden, CİA’nın senaryolarından bahsediyorsun! İşte bizi yıllarca bu taktikle oyaladılar. Bu şekilde gidersek daha yıllarca da oyalamaya devam edecekler. Önümüze daha nice tuzaklar atacaklar! Velhasıl uyanık ve gayretli olmak gerek. Kendi günahlarımızı, eksikliklerimizi, tembelliklerimizi başkalarının sırtına yüklemekten artık vazgeçmek zorundayız.