Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
12 Şubat 2022

Tutunmak

Bir boşlukta kalkmak zordur. Boşluk kabul etmez kâinat. Hareket hâlindedir her şey. Bu hareketlilik var oluşu sağlar. Böylece sarılırız bir yere, bir kalbe. Dayanır, direniriz umut bağladıklarımız için.

Dünyaya gelen ve burada kalıp bir gün ya ansızın ya da birden gidecek insan tutunmak ister. Gideceğini bile bile tutunmak ister insan. Bazen kaybedeceğini bilse de tutunma isteği kaybolmaz insanın. Kime, neye ve nasıl tutunuruz? Niçin tutunuruz? Tutunan insanın kazancı nedir, tutunamayanın kaybı nedir? Ölüm hakikatini bilerek nasıl tutunuruz, nereye kadar tutunuruz? O kadar çok boşluk var ki. Bu boşluklar içinde adım atıyoruz.

Bizi bağlayan değerlere göre hareket ederiz. Bir şehirden başka bir şehre göçmek zordur. Yaşadığımız şehre alışmışsak ve bir düzenimiz varsa kolay kolay başka bir yere gidemeyiz veya gitmeyi göze alamayız. Gitmek için hayal de kursak kalmak ağır basar.

Sevdiklerimiz bir yerde kalmaya sebeptir. Bir yerden ayrılmak için orada sevdiklerimizin ve bizi sevenlerin kalmaması gerekir. Kalmak, direnmek, sarılmak somut olduğu kadar soyut anlamlar da içerir. Bir evden, mahalleden, şehirden taşınmak gözle görülebilir ayrılmalardır. Bir yerde uzun yıllar kalmak ve orada tanınan bir sima olmak da somut bir durumdur. Görülebilir tutunma türleridir bunlar. Daha çok gönüllerde yer edinebilmek, bir dostun kalbinde tutunmak esastır. Çünkü asıl tutunmak da budur. İzahı mümkün olmayan ama içimizde ne kadar boşluk varsa onu dolduran her değer tutunabilmek için şarttır. Bu değerleri nerede buluruz? Sarıldığımız değerler nelerdir? İnsanoğlu yalnız gelir dünyaya ama yalnız yaşaması zordur. İşte insanın hayatı için sarılacağı değerler, dostlar, sevgililer olmalıdır. Onlar için var gücüyle direnir. Bu direnme sadece yaşamak için değildir, güzel ve erdemli yaşamak içindir.

Gezgin ruhlar vardır. Özgürlüğüne düşkün ruhlar. Onların özü gürler. Bir dağdan, bir kayadan fışkıran sular gibidir. Coşkun ve deli akarlar. Suyun geçtiği her yer yeşerir. Güzelleşir. Böyle insanların geçtiği yerlerde de güzellik ve hareket vardır. Diyorum ki kendime, ruhuna tabi ol. Coşkun sular gibi aksın. Durma önünde. Ruhun için esaret olmasın bedenin. Tutunacağı, sığınacağı, sarılacağı, kalacağı yeri bulsun. Orada sarılacağı ruh eşini bulsun. Bir ağacın toprağa sarılan kökleri gibi sarılsın, kalsın orada. Biliyorum, kolay değil bu. Kolay olmayacak kalmak, direnmek… Bir kalbe ne olursa olsun tutunmak gerektiğine inanıyorum. Direnmek zor ama onun yerine sabır daha içten ve derin bir kelime. Bu yönüyle sadece beklemek değildir sabır. Sabır, duayı barındırır içinde. Teslim olmaktır da. Tabiî ki sonsuz güce teslim olmak…

Bir yara gibi tutunan hasretler vardır kalbimizde. Bu hasretler ağrıtır; sabrımızı zorlar ve bu sebeple geceleri soğuk terler basar bedenimizi. Islanırız ama uslanmayız, uçarı hayaller peşinde koşan bir çocuk oluruz. Yaramızı gizleriz, ona sarılır ve tutunuruz. Sezdirmeyiz.

Bir eli tutmakla başlayan tutunmalar da vardır. Eller bir kalbin sıcaklığını, diğer kalbe aktarmak için yol olur. Avucumuzda kalır çoğu özlem. Isınır, bekler durur avuçlarda özlemler. Avuçlarımızda tutunan dualarımız umudumuzu artırır. Babasının elinden tutan çocuk hayata tutunur. Sevdiğinin elini avucunda tutan birisi öleceğini bilse de tutunmuştur artık. Çünkü asıl tutunma kalptedir.

Neden bu kadar önemlidir bir eli tutmak ve kana kana öpmek? Biliyorum, benim tutunmalarım merhemsiz yaralar gibi. Yine de İlhan Berk’in dizeleriyle bir eli tutma ve bir kalbe tutunmak vakti. “aşk ki küçük dağ köyleridir/diyordum, yüzünle çıktığım/uzat ellerini, küçük sürgünüm/uzat bana/el eledir çünkü aşkla ölüm.”