Tusaş'a Yapılan Saldırı
Bilindiği gibi geçen hafta Çarşamba günü PKK terör örgütü Ankara’da Türk Havacılık ve Uzay Sanayi’sine saldırı düzenledi. Bu saldırının zamanlamasını dikkate aldığımızda PKK terör örgütünün silah bırakmayacağını anlıyoruz.
Zira MHP lideri Sayın Devlet
Bahçeli’nin Salı günü tarihi öneme sahip Meclis grup toplantısında ‘’Öcalan
örgütü lağvettiğini meclis’ten açıklasın’’ çıkışı sonrasında bu saldırı
gerçekleşti.
Tıpkı 90’lı yılların
başında dönemin Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın ‘’Kürt sorununu siyasi yolla
çözelim’’ önerisinden sonra, Bingöl yolunda silahsız 33 erin şehit edildiği
gibi. Tıpkı çözüm sürecinde kaza süsüyle olay yerine çağırılan polisealçakçakurulan
pusu ile şehit edildiği gibi.
Geçmişte yaşanan bu acı tecrübelerden
sonra, Sayın Bahçeli’nin tarihi çıkışını görünce, ‘’acaba süreci sabote
etmek için PKK’ya tekrar terör eylemi yaptırırlar mı?’’ diye endişelenmiştik.
Bu endişemizi geçen
haftaki yazımızın son paragrafında şöyle dile getirdik: ‘’Önümüzdeki süreçte
Türkiye’ye yönelik önce terör saldırıları, ardından toplumsal kargaşa çıkartma
girişimleri başlatabilirler.’’ Daha yazımızın mürekkebi kurumadan aynı gün
öğlenden sonra, TUSAŞ’aalçakça saldırdılar.
‘’Arap Baharı’’ ile hem
Suriye’de hem de Irak’ta devlet otoritesi zayıflayınca PKK’yı güçlendirdiler.
Gerçi PKK’nın Suriye’deki varlığı yeni değildi ama Türkiye’nin ‘’komşularla
sıfır problem’’ projesinden sonra,Suriyetehdit olmaktan çıkmıştı. ‘’Arap
Baharı’’ sonrasında Suriye tekrar tehdit olmaya başladı.
PKK’nın ipini elinde
tutanlar, medyalarında İŞİD’i bahane ederek terör örgütüne hem silah hem de
istihbarat desteği sağlıyorlar. Önce İŞİD mensuplarını, kafa kesen, kadınları
câriye olarak satan, insanları diri, diri yakan dehşet saçan mahluklar olarak
dünya kamuoyuna gösterdiler. Ardından aynı medya kaynakları PKK’lı teröristleri
de melek gibi gösterdiler.
İŞİD’i nefretin nesnesi,
PKK’lı teröristleri de iyilik meleği gibi gösterdiler. Böylece PKK’lı
teröristleri,İŞİD’lemücadele etmiş gibi göstererek
prestijini yükseltiler. Tabi İŞİD’i bahane ediyorlar onların asıl düşmanlığı
İslam ve Türkiye’dir.
Özellikle 7 Ekim’den
sonra, İsrail’in Filistin’e yönelik başlattığı saldırıları çıktığımız bütün
kanallara ‘’bu mesele sadece Hamas ile İsrail’’ arasında bir mesele olmaktan
çok bölgesel bir dizaynın bir parçası’’ olduğunusöylemiştik.
Ne yazık ki gelişmeler de
öngörümüzü teyit etmektedir. Zira İsrail’in yayılmacı ve saldırgan politikaları
PKK terör örgütüne alan açmaktadır.
Ancak PKK’ya açılan her
alan en başta Kürtlerin felaketi olacaktır. Zira İsrail’in temel amacı Fırat’ın
kenarına yerleşmektir. Fırat’ın kenarında en çok Kürtler yaşamaktadır.
Eğer bir gün İsrail bu
amacına erişirse, bugün Filistinlilere hangi vahşeti yaşatıyorsa, aynısını
Kürtlere yaşatacaktır. O zaman Kürtleri İsrail’e karşı kim koruyacak? Avrupa
mı? Amerika mı? Bunu PKK terör örgütüne sempati duyan Kürtlerin düşünmesi
gerekir. Her zaman vurguladığımız gibi mesele ciddi ve derindir.