TUSAŞ Saldırısındaki Dost(!) İzi.
Bugün sizlere Sayın Bahçeli’nin açıklamalarına dair düşüncelerimi
anlatmaya devam edecektim lakin yaşanan gelişmelerden dolayı bugün konumuzla
bağlantılı olsa da başka bir hususu yazmam gerekti.
Çarşamba günü Türkiye Uzay ve Havacılık Sanayii (TUSAŞ) bir terör
saldırısına maruz kaldı. Saldırıda 5 kişi hayatını kaybetti, 1 ağır 22 kişi de
yaralandı. Allah vefat edenlere rahmet eylesin, yaralılarımıza da hayırlı
şifalar versin.
Öncelikle kimler tarafından yapıldığına bakmaksızın diyebiliriz ki bu
saldırı NATO’daki müttefiklerimizden(!) bazılarının onayı, bilgisi, desteği
hatta teşviki olmadan gerçekleştirilemez. Bu dost(!) ve müttefikler(!)
Türkiye’nin hiçbir alanda bağımsız olmasını arzu etmeyen devletlerdir. 80 yıl
boyunca kendilerinin ileri karakolu, askeri üssü haline getirdikleri ülkemizi
idari anlamda da kendilerine tamamen bağımlı bir ülke yaptılar. Son yıllarda
her alanda tam bağımsızlığını ilan eden ülkemizi yine eski haline getirmek
isteyen bu devletler Türkiye’ye karşı vekâlet savaşları başlattılar. FETÖ’sü,
PKK’sı, DEAŞ’ı, DHKP’leri bu devletlerin içimizdeki elemanları idi. Bu dost(!)
ülkeler terör örgütleri üzerinden Türkiye’ye kanlı mesajlar vererek “Ya boyun
eğeceksin ya da elemanlarımızla sana saldırmaya devam ederiz” dediler.
Uzatmayayım,
Türkiye ne zaman barış, demokrasi, kardeşlik ve insan hakları alanında
hayırlara vesile olan bir adım attıysa karşımıza terör örgütleri çıktı. Bu
terör örgütleri silahlarını, lojistik desteklerini, mühimmatlarını NATO’dan
aldı. Yani bizim üyesi olduğumuz, herbir karış toprağımızın savunmasını
üstlenmiş olan NATO terör örgütlerini üzerimize salıyor. NATO’nun mevzuatı,
kuruluş amacı üyelerinin birbirine saldırmasına mani olduğu için bu devletler
vekil güçlerle bize saldırıyorlar.
TUSAŞ saldırısı da tam olarak böyle bir saldırıdır.
Şu ana kadar kesinleşmese de saldırının PKK tarafından
gerçekleştirildiği muhtemeldir. Hem de PKK’nın silah bırakmasından öte
lağvedilmesi gündemdeyken...
Şayet saldırıyı PKK’nın gerçekleştirdiği kesinleşirse durum değişir.
Saldırıyı gerçekleştirenin PKK olduğu kesinleşirse bu, örgütün Öcalan ve DEM
Parti’ye isyan bayrağı açtığı anlamına gelir. Bu menfur saldırı Öcalan ve
DEM’in aldıkları inisiyatifi örgütün tanımadığı anlamına geliyor.
Ayrıca bu saldırı aracılığıyla,
PKK hem Öcalan’ı dinlemeyeceğini hem de Kürtler için zerre kadar hayır
istemediğini ilan etmiş olur. Bu ilandan sonra Kürtler’in PKK’ya bakışlarında
bir değişiklik olup olmayacağını göreceğiz.
Evet,
Zerre-i miskal kadar akıl taşıyanlar bilirler ki bu saldırı adı henüz
konulmamış süreci istemeyen, Türkiye’nin birlik ve beraberliğinden rahatsız
olan güçler tarafından organize edilmiştir. Bu kesin ama kesin olan bir şey
daha var:
Devlet aklı muazzam çalışıyor.
Bakınız,
Saldırıdan hemen sonra açıklama yapan MHP lideri Sayın Devlet Bahçeli
öyle bir kardeşlik vurgusu yaptı ki fitne-fesat peşinde koşanlara müthiş bir
kapak-cevap oldu. Sayın Bahçeli, “…Hiçbir hain ve hasmane
hesap tutmayacak, hiçbir kanlı ve kalleş proje milli birlik ve kardeşliğimizin
karşısında tutunamayacaktır. Kiralık katilleri sahaya sürenler, terörizmi
karanlık bir aparat olarak kullananlar sonuç alamayacakları gibi mücadele
azmimizi de asla kıramayacaklardır."
Benim altını çizdiğim ve Sayın Bahçeli’ye ait olan cümle tarihe altın
harflerle geçmelidir. Feraset ve basiret bu olsa gerek.
DEM Parti'den de TUSAŞ saldırısına dair yapılan açıklamada barış
vurgusu dikkate değerdi. Dem Parti, “Barış sinyallerinin
verildiği günlerde böyle bir saldırıyı manidar buluyoruz”
dedi ve, "Ankara'nın Kahramankazan İlçesi'nde
meydana gelen saldırıyı kınıyoruz. Türkiye toplumunun çözümü konuştuğu ve
diyalog ihtimalinin belirdiği bu günlerde böylesi bir saldırının olmasını
manidar buluyoruz. Bu saldırıdan büyük üzüntü duyuyor, yaşanan acıyı
paylaşıyoruz.
Bu acı verici olayların bir daha yaşanmaması için barışa her
zamankinden daha fazla sahip çıkmalıyız. Saldırıda hayatını kaybedenlere
Allah'tan rahmet, ailelerine başsağlığı ve yaralılara acil şifalar
diliyoruz." açıklaması çok olumluydu.
Elbette bu saldırı sonrası ağızlarından kin ve nefretten gayrı bir
kelam çıkmayan kana susayanların kin ve nefret dolu açıklamaları oldu lakin
sayfamızı o alçak laflarla kirletmeyi düşünmüyorum.