Turp gibi idi , vefat etti
DÜN bir meslektaşımızın ağzından döküldü yukarıdaki başlık. Mesleğinde 35 yılı devirmiş bir hekim olarak yadırgamadım desem doğru olur. O kadar çok benzer vakalara şahitlik yapmışlığım var ki.
Bildiğimizi sandığımız çok sayıda bilinmeyeni ile insan denen varlık koskoca bir muamma. Neresinden başlarsan başla, hangi taraftan bakarsan bak ilmin sonsuz ışığında aklederek irdeleme yapıyorsan bir yerde koca bir kayaya tosluyorsun.
İki hücrenin birlikteliği ile başlayan yolculuk verilen ömür süreci içerisinde her gün ölümle iç içe yaşamını sürdürüyor. Ortalama bir günde on binlerce hücremiz bu makaleyi okurken bile ölüp yeniden dirilerek hayat dediğimiz süreci tamamlıyoruz.
Branşım gereği beynimizi ele alalım, görsel olarak yağ ve proteinden teşekkül bir et kütlesi. Derununda yolculuğa çıktığında milyarlarca hücrenin birbiri ile bağlantı kurarak oluşturduğu devasa bir ağ. Yağ ve proteinden müteşekkil olmasına rağmen beslendiği tek gıda ise şeker.
Bir meslektaşımın hafta içinde bir dostu aniden vefat etti. Bariz bir sebep yokken bu ani kayıp bana hiçliğimizi hatırlattı. Başsağlığı diledikten sonra herkes gibi merak ederek vefat sebebini sordum.
"Bir şeyi yoktu. Çok dikkatli ve sağlığını korumada da bizlere örneklik oluştururdu. Kilosu yok. Yemesine içmesine dikkat eder. Sabah sporunu hiç ihmal etmez ve hatta altı ayda bir de çek-up yaptırarak bizlere örneklik ederek sağlığımıza dikkat etmemizi tavsiye ederdi. Geçen hafta yaptırdığı çek-up sonuçlarını turp gibi olduğunun adeta belgesi olarak benimle de paylaşmıştı."
Her ikimizin de kafasına dank eden bu gerçeklikle ilgili sizlerle hasbihal etmek istiyorum.
Ölüm saati şaşmayan bir gerçeklik. Kutsal kitabımızda ve peygamberimizin sözlerinde ölüm ile ilgili çok detaylı bilgilerde bir çoğumuzun malumu. Tüm canlılar için de geçerli. İnancımızda ölümle ilgili mutlak gerçek olan iki türlü sebep bilinir. Ecel-i kaza ve ecel-i müsemma.
Hastalıklarla ölüm arasında bir bağlantı kurulsa da sıklıkla iç içe olmadıklarına şahitlik yaparız. Sapasağlam insanlar patır patır dünyasını değiştirirken, aylarca yıllarca ölümü beklendiği halde dünyasını değiştirmeyenlere de sık rastlarız. Ani ölümlerin çok arttığı günümüz dünyasında bu ibretli gerçeklikten de sıklıkla öğüt almak işimize gelmez.
Ölümü hatırlatan nesnelerden uzak kalarak onunla yüzleşmeye cesaret edenler hep azınlıkta olmuştur. Modern batı tarzı yaşamda zaten ölümü hatırlamak ve hatırlatmak konusu mümkün olduğunca hafızalardan uzak tutulmaya çalışılıyor. Mezarlıklar yerleşim yerlerinden uzaklara taşınarak iç içelik bilinçli olarak engelleniyor.
Ani ölümler modern dünyada giderek daha da artacak gibi. Sağlık profesyonellerinin tüm önleyici girişimleri her ne kadar tesellimiz olsa da mutlak gerçeklikten kaçış yok.
Bu tedirginlik aslında kendimizi sorgulatacak bir açılım oluşturabilse, uyuyanlarımızı uyandırarak bizleri sigaya çektirebilse ne kadar faydalı olur. Hiç ölmeyecekmişiz gibi çalıştığımız dünya hayatının, yarının ölümlü olabileceği gerçekliğini kavrayıp ölmeden önce fırsat varken içimizdeki fitne fücurları, nefsani tuzakları, şeytani duruşları öldürebilsek kazancımıza diyecek olmaz.
İnsanların hüsranda olduklarını açıkça beyan eden Rabbimiz hakkı ve sabrı tavsiye ederken aynı zamanda ansızın gelecek ölüme de hazırlıklı olmamızı, bu ibretlik halden yararlanarak ders alarak yaşamamız tavsiye ediliyor. O halde ölmeden önce içimizdeki nefis canavarının arsız isteklerini öldürerek işe başlayalım. Ölümsüzlük iksiri içmiş gibi hareket edenlerin dümen suyuna kapılmayalım. Yoksa başımız leh taşına değdiğinde uyanırız ki, bu uyanış ölüm gerçeği ile yüzleşmede geç olur.
Elbette sağlığımız için her türlü gayreti gösterelim. Sağlıklı beslenmemiz, uyku düzenimiz zararlı alışkanlıklardan uzak duruşumuz, stresle savaşmayı öğrenmemiz tabi ki çok önemli. Kanaat zenginliği ile maddi ve manevi bedenimizi doyurarak içimizde pis pas biriktirmemeliyiz. Bunların hepsi amenna.
Ancak biyolojik bedenimizi ne kadar sağlıklı tutarsak tutalım eğer zihin ve ruh sağlığımızı marazlara karşı korumada eksiklerimiz varsa vay halimize. Ölümün yüzü soğuk. Kelimesi bile vücut kimyamızı bozabilir. Ancak mutlak gerçek olan öbür dünyamızın kapılarını ölüm sayesinde açacağız. Cennet bahçesi ve cehennem çukuru tercihimiz için henüz fırsatımız var. Sağlık ve mutluluk dileklerimle.