Türkler-Müslümanlar Tembel İnsanlar mı?
Son
yazımda Abdülkerim Zeydan’nın (1921-2014) “İslam Hukukuna Giriş”
kitabında (S.224-225) hukukçuların taklide yönelmesini üç faktörle izah
ettiğini aktarmıştım: (1)-Siyasi otoritenin teşvik ve yardımlarının azalması,
(2)-Bilim insanlarının tembelliği ve (3)-Özgüvenin zayıflamış olması.
Bu
alıntıyı şu yorumla sürdürmüştüm: İlk ikisi hakkında çok şey söylenmiş üçüncüsü
üzerinde daha az durulmuştur. Özgüvenin zayıflaması iddiası önemsenmesi gereken
bir konudur. Özgüvenin zayıflaması görüş (içtihat) açıklamadan çekinilmesine
neden olmuştur. Yetersizlik duygusu ve özgüven üzerinden çok durulması gereken
bir konudur.
Bazı
okuyucular tembellik iddiası konusunda düşüncemi sordular.
Tembellik
Tembel
kimdir? Öncelikle kavramdan ne anladığımı açıklayayım. Tembel kavramı (sıfat) Farsça
tenbel kelimesinden dilimize geçmiştir. Tembel (ağırcanlı, haymana), iş
görmeyi, çalışmayı sevmeyen, çaba göstermekten, sıkıntıdan kaçan (kimse, kurum, organizasyon vs) veya fonksiyonunu
yerine getirmede yavaşlık gösteren (organ, kişi, kurum vs) anlamındadır. Bu tanım
çercevesinde Türk-Müslüman toplumlara, bireylere, kurumlara, STK’lara, siyasi organizasyon
vs bakmak mümkün.
Bireylerin
veya aydınların tembelliği meselesi mikro bir yaklaşımdır. Şöyle ki Türk-İslam
Dünyasının mevcut durumunu değerlendirirken bazen mikro ölçekte (birey, küçük
gruplar) bazen makro ölçekten (Ülke, ümmet, ulus, süper güçler/Dünya)
yararlanmak gerekir. Bu yaklaşımlarda önyargılı-katı sınırlar varsa mevcut
durumu anlamak oldukça zordur. Fakat daha esnek olup iç ve dıştaki faktörler
anlaşılmaya çalışılsa belki de daha doğru bir çözüm yolu bulunabilir.
Mikro
Mikro
ölçekte (birey, küçük gruplar) baktığımızda tümdengelimsel olarak Türk-Müslüman toplumları
tembel olarak değerlendirmek doğru bir çıkarım değildir. Tümdengelim (dedüksiyon) tümel
bir önermeden tikel bir önermeye, yasalardan olaylara, etkenden etkiye geçme
yolu yöntemidir.
Türk-Müslüman bireyler kanaatimce
tembel sayılamaz; tüm geneli için bu çıkarım doğru değildir. Örneğin çevremdeki
tarım ve sanayi çalışanlarını gözlemlediğimde çoğunun oldukça çalışkan sonucuna
ulaşıyorum. Yazının başında özel olarak vurguladığım, Türk-Müslüman bilim
insanları, aydınlar için ‘tembel veya fonksiyonunu yerine getirmeyen kimseler
mi’ sorusu içinde benzer düşüncelerim var. İçlerinde sayıları sınırlıda olsa
başarılı örnekler var.
Bu
noktada çıkarımımın öznel (subjektif) düşünceler olduğu iddia edilebilir. Buna
cevap olarak standardize edilmiş uluslararası raporlara bakılmasını öneririm.
Raporlar
Bu
raporlar arasında üçünü zikretmek mümkün: Uluslararası Öğrenci Değerlendirme
Programı (PISA), Uluslararası Matematik ve Fen Eğilimleri Araştırması (TIMSS),
Uluslararası Yetişkin Becerilerinin Ölçülmesi Programı (PIAAC).
PISA
sonuçlarına göre, “Üst performans (A Kalite denebilir) düzeyindeki öğrenci
oranlar matematik alanında %5,4, fen alanında %4, okuma becerileri alanında
%1,9’dur. Okuma becerileri alanında üst performans düzeyindeki öğrenci oranının
diğer alanlara kıyasla düşük olmasına dikkat edilmelidir (PİSA 2022 Raporu, S:
13-14).
Türkiye’deki
yetişkinler, Yetişkin Becerileri Araştırması’na (PIAAC) katılan
diğer OECD ülkeleri ile kıyaslandığında yetişkinlerin sadece %0,5 civarındaki
kısmı sözel becerilerde en yüksek iki düzeyde (Düzey 4 veya 5) yeterlik
göstermişlerdir.
Elbette
bu oranlar düşüktür. Ancak Türkiye nüfusunun 2024’de 85.372.377 milyon olduğu
düşünüldüğünde ülkemizde yetişkinler arasında 425.000 üst performansda insanımız
var. Yine %5 üst performansta öğrenci demek 4-5 milyon nitelikli öğrenci
demektir.
Sorun
nedir? Toptancı yaklaşıp, milyonlarca insanı başarısız sepetine atıp
bireyin/toplumun özgüveni kaybettirilmektedir. Bu toplumda müthiş bir
potansiyel var. Türk-Müslüman bireylerin veya aydınların sorunu tembellikte çok
verimsizliktir. İyi eğitim almadıklarından büyük meseleleri ele alamamaları,
alsalar da bir sonuca bağlayamamalarıdır. İyi eğitilmişleri uygun yerde
konumlandıramamalarıdır. Kötü yönetimler, iyi çalışmayan kapsayıcı olmayan
kurumlarıdır.
Son
söz:
Sorunun kök nedeni bulunmadan tedavi olmaz.