Türkler gemileri yaktı!
"Cengaverlerim!" dedi. "Şimdi nereye kaçacaksınız? Arkanız deniz, önünüz düşman. Tek umudunuz cesaretiniz, tek güvenceniz muradınız şimdi! Kardeşlerim, kendimize güvenmekten başka çaremiz yoktur."
Tarık bin Ziyad, gemileri yaktırdıktan sonra yaptı bu konuşmayı. Bugün, geri dönüşü olmayan olaylar için kullandığımız "gemileri yakmak" deyimi işte buradan gelir. Kolay değildir gemileri yakmak, herkesin yapabileceği bir şey değildir. Cesaret ister, azim ve kararlılık ister, sağlam bir dava şuuru ister.
Önünde kendi ordusundan 10-15 kat büyük bir ordu ve geride dumanları tüten gemileru2026" Biliyorum" dedi sonra, "Siz ölümden korkmazsınız! Fakat ölmek çare değildir. Hedefimiz ölmek değil, Endülüs'ü fethetmektir."
Ve Endülüs'ü fethettik. Sonra Endülüs'e can geldi. Özgürlük geldi. Bilim, kültür, sanat, ticaret geldi. Şehirlerin temizliği, şırıl şırıl akan çeşmeleri, hamamları, çarşıları, okulları, ilim-irfan meclisleri, içinde ameliyatların yapıldığı hastaneleri ve eczaneleriyle tarihin en büyük ilim, kültür, sanat merkezine dönüştü.
Ve İslam orduları, Avrupa'da ilk kez Fransa sınırına kadar ulaştı. Avrupa uzunca bir müddet İslam ordusunun korkusuyla yaşadı. Batı, tarihinde üç büyük fethi hafızasından söküp atamadı. Kudüs, Endülüs ve İstanbul.
"Bizim vazifemiz düşmanın azlığını veya çokluğunu mukayese etmek değil, onun karşısına çıkmaktır" diyen Selahaddin Eyyübi de Kudüs'ü fethetti. Frankların(Haçlılar) yol açtığı katliamlar, Selahaddin Eyyübi'nin önderliğinde Hıttin'de son buldu ve 1291 yılında da işgalciler, El Eşraf Halil tarafından denize dökülerek bu topraklar zulümden arındırıldı. Siyonist çete o tarihten itibaren denize dökülme korkusunu bir türlü içinden atamadı.
"Ya ben İstanbul'u alacağım ya da İstanbul beni " diyerek bu sefer de gemileri karadan yürüten tarihin en büyük komutanı Fatih ise İstanbul'u fethetti. Batı, İstanbul'un fethini de bir türlü içinden atamadı. Bin yıldır bu korku ve nefretle yaşıyorlar.
Bugün Selahaddin Eyyübi ve 2. Fatih olarak gördükleri Tayyip Erdoğan'dan da korkmalarının yegane nedeni budur. Çünkü bizim de İstanbul merkezli bir dünya imparatorluğu ülkümüz var. Çünkü bizler Sultan Muhammed'in (Alp Arslan), Selahaddin Eyyübi'nin, Fatih'in mirasçılarıyız.
Batı, işte bu duyguyu köreltmek ve kendimize olan tarihi özgüvenimizi kırmak için yıllardır aralıksız operasyon düzenliyor bize. Bu toprakların evlatlarına CHP eliyle sistematik operasyon yapılmadı mı? Doğrudan hafızamıza, yüreğimize, benliğimize, bilincimize yapıldı bu operasyonlar.
Bugün Batı hayranı, ezik, Amerikan'ın kulu kölesi olacak derecede bu toprakların tarihinden uzaklaşmış insanlar varsa neden budur.
Birinci ve İkinci Dünya Savaşları'nın verilme nedeni de tam olarak budur. FETÖ ve PKK gibi terör örgütleriyle, Batı orijinli eğitim sistemiyle, siyasetçisi, sanatçısı, iş adamı, STK'sı, medyası ve irili ufaklı birbirinden farklı proje yapılarıyla bu toprakları teslim almak istemelerinin yegane nedeni budur.
Bu ülkenin evlatları bir daha yurduyla, toprağıyla temas kurmasın, ilim, irfan, idrak ayarlarına geri dönmesin, millet olarak bir daha tarih sahnesine adım atmasın diye yapıldı bunlar.
İmparatorluğumuzu elimizden alan güçler bugün de kalan son toprak parçamızı istiyor. Ama bu olmayacak.
Allah, tarihin bu evresinde Türkiye'ye yeniden bir yol tayin etti. Türkiye, yeniden ayakları üzerine kalkmaya başladı. Bir devlet gibi davranmaya başladı. Hafızası canlandı. 15 Temmuz'da Çanakkale ruhunu dirilten bu toprakların evlatları Endülüs'ü, Kudüs'ü, İstanbul'u, Selahaddin Eyyübi'yi, Fatih'i, Sultan Muhammed'i hatırladı. Yıllardır hatıralarımıza operasyon düzenlemeleri bir işe yaramadı.
Dolar şu saatte kaç lira oldu bilmiyorum. Çünkü Türkler artık bununla ilgilenmiyor. Dünyayı kumarhane gibi yöneten küresel tefeci sistemin kurduğu bu iğrenç düzeni yıkmak için mücadele ediyor. Tayyip Erdoğan, gemileri yaktı! Artık elimizdeki en etkili silah cesaretimiz. Tek umudumuz cesaretimiz.
Bu sefer, 300 yıldır İslam coğrafyasını kana bulayan, madenlerini/servetlerini sömüren, bilinçlerini körelten bu aşağılık düzeni yıkmak için ayağa kalktık. Millet olma şuuruyla bu topraklarda kalıcı olduğumuzu yeniden ilan etmek için savaşıyoruz. Dini, ırkı, rengi mezhebi ne olursa olsun Türkiye'nin yerli, milli ve şerefli insanlarının millet bilinciyle kuşandığı bir savaşın tam ortasındayız.
Gücünü dolardan değil sadece Allah'tan alan Anadolu insanının yüreğindeki imana, kararlılığa asla söz geçiremeyecekler. Türkiye artık gemileri yakmıştır.