Türkiye'yi ve milletimizi sevmek
Rauf Tamer’i
çocukluğumdan beri (50 yıldan fazla oldu herhalde) okurum. Halen de okumaya
devam ediyorum. İnce ve kaliteli esprileriyle, bilgeliğiyle zihinde hoş bir tad
bırakır. Hayata olumlu bakar, hep güzeli görür. Kısa ama anlamlı yazılarıyla
okuyucularına yaşama enerjisi ve ülke sevgisi aşılar. Dünkü yazısında şöyle
yazmış:
“Güzel şeyler görmek ne kadar
güzelse, bunları konuşmak inanın daha da güzel... Küçücük şeylerle mutlu
olabilen rızacı bir karakterimiz vardır ama ne yapalım ki denizlerimizden
petrol fışkırsa bile üzülenlerimiz olacak.
Felaket tellallarıyla, haysiyet
cellatları yıllardır yarışıyorlar. İçimizi kararttılar, yeter.
*
Eski tüfek bir komünist arkadaşım,
aklı başına geldikten yıllar sonra şunu itiraf etmişti bir sohbette:
- Bizi öyle şartlandırdılar ki, bir
Bulgar güreşçi, Türk güreşçinin sırtını yere yapıştırınca, ayağa fırlayıp
çılgın gibi alkışladığımı hatırlarım.
*
Dün kendisini aradım. Yazının başında
anlattığım şu Hatay ve Başakşehir futbol sahalarındaki centilmenlik sahneleri
için ne düşündüğünü sordum:
Dedi ki:
-Sonra oturdum, bu yazıyı yazdım.
Vaktinizi aldıysam affola.”
*
Gerçekten
bazı kişiler var ki gözünü fanatiklik kaplamış. Sırf iktidara muhalefet olsun
diye her güzel şeye, her atılıma, her gelişmeye karşı çıkıyor, küçümsüyorlar.
İstiyorlar ki ülkemiz zor duruma düşsün, insanlarımız sıkıntı çeksin.
Bu kişileri
sorsanız memleket sever, milliyetçi olarak kendilerini tanıtacaklardır.
İnşallah diyorum Rauf beyin eski komünist dostu gibi bir gün gerçeği anlarlar
ve yanlış tutumlarını düzeltirler.