Türkiye'yi Sıkıştıranlar
Bir zamanlar devlet adamlarımız karşısında bacak bacak üstüne atıp, Türkiye’ye üçüncü dünya ülkesi muamelesi yapan batılı politikacılar şimdilerde “ama siz de çok oluyorsunuz” demeye başladılar. Evet sanırım Türkiye artık kabuğunu kırmış, bölgesinde bölgesel güç, uluslararası planda da etkili bir aktör olmaya başlamıştır. Her ne kadar iç ekonomik sıkıntılar şu günlerde devletimizi ve vatandaşlarımızı yoruyor ve yıpratıyor olsa da Türkiye ekonomik büyüklük itibarıyla muadili pek çok ülkeyi geride bırakmış durumda. İhracat iyi gidiyor, savunma sanayi iyi gidiyor. Türkiye yavaş yavaş dışa bağımlılık zincirlerini kırıyor.
Kabul ediyoruz, yolunda gitmeyen işler de yok değil ama yolunda giden işlerin hatırına yolunda gitmeyen bazı işleri sineye çekiyoruz. Ne adına? Tabii ki kimsenin kara kaşı kara gözü ya da kimsenin siyasi hırsları adına değil. Ülkemizin, devletimizin, milletimizin, birliği, dirliği ve bekası adına. Bu ülkeyi üç beş çapulcunun, bölücünün, karanlık merkezin eline bırakmamak adına. Başka ne adına? Devletin ve milletin istikbalini yabancı bir takım siyasi proje merkezlerinin kucağına atmamak adına. Başka ne adına? İçerideki gavurların, kahır ekseriyete rağmen güçlerini pekiştirerek 28 Şubattaki gibi yeniden milletin başına bela olmamaları adına. Başka ne adına iplerini CIA’nın tuttuğu ve 15 Temmuz belasını başımıza saran mürai vatan hainlerinin tekrar eski güçlerine kavuşmamaları adına.
Ara sıra televizyon ekranlarına bakıyorum. Eskiden şiddetli bir şekilde 28 Şubat zihniyetinin yanında duran, millete düşmanlık eden yerli gavurları her fırsatta alkışlayan bazı kalemler bile artık işin farkına varmış durumdalar. Yavaş yavaş uyanıyorlar. Eski söylemlerini değiştiriyorlar. Eskiden laiklik, kemalizm, CHP gibi rejimin hassas noktaları üzerinden millete ayar vermeye kalkan bazı zümreler, şimdi devletin ve milletin elden gittiği yönünde yorumlar yapmaya başladılar. Gerçekleri sanırım geç de olsa görmeye başladılar. Hangi gerçekleri? Mesela CHP’nin artık Mustafa Kemal’in kurduğu CHP ile bir ilişkisinin kalmadığı ve ülke için artık bir milli güvenlik sorunu haline geldiği gerçeğini. Mesela HDP’nin PKK’dan bağımsız bir siyasi oluşum olmadığını, aksine PKK’nın meclisteki siyasi ayağı olduğu gerçeğini. Başka? Devletin ana omurgasına çöken bazı paralel örgütlenmelerin aslında devletin ve milletin altını oyduğu gerçeğini.
Ve şunu da açıkça anladılar ki, hepimiz aynı gemideyiz. Bu gemi batarsa hep birlikte batacağız ve yeniden bir milli mücadele vermek zorunda kalacağız. Şimdiden ABD ve Yunanistan sınırlarımıza askeri yığınak yapmaya başladı bile. Hiç utanmadan güneyimizde PYD ve PKK’yı desteklemeye devam ediyorlar. Türkiye bir taraftan terörle etkin bir şekilde mücadele ederken öbür taraftan kendi içindeki bazı etnik merkezli sorunları çözüyor. Bu sorunlar çözüldükçe kendilerine maşa olarak seçtikleri insan kaynağı da ellerinin altından kayıp gidiyor. İçerideki ve dışarıdaki hain odaklar bütün bu olup biten karşısında Türkiye’ye aba altından sopa gösteriyorlar.
Kendi topunu, tüfeğini, füzesini, İHA’sını SİHA’sını, TİHA’sını, savaş gemisini, insansız uçağını yapan bir Türkiye elbette içerideki ve dışarıdaki gavurları çok korkutuyor. Operasyonel gücü pekişen ve dünya üzerinde ilk 10’a girebilecek kapasiteye ulaşan Mili İstihbarat Teşkilatı, sınır dışı operasyonlarda başarı üstüne başarı yakalayan Türk Silahlı Kuvvetleri ve Emniyet güçleri, uluslararası emperyalist şebekeyi çok korkutuyor. Geçtiğimiz hafta 15 Mossad ajanını bir gecede paketleyerek deşifre eden ve etkisiz hale getiren Milli İstihbarat Teşkilatımız artık ülkemizin gurur duyduğu yurt içi ve yurt dışı operasyonlara imza atıyor. Şehadet şerbetini içmeye and içmiş isimsiz kahramanların cesareti ve gözü pekliği onları çok ama çok korkutuyor.
İç siyasette gayrı milli odaklarla birlikte hareket eden CHP, HDPKK, FETÖ gibi unsurlar milli cephenin iktidarı kaybetmesi için elinden geleni yapıyor. İktidarın zayıf yönlerine belden aşağı vurarak her fırsatta kriz çığırtkanlığı yapan bu zümre, artık zıvanadan çıkmış durumda. Mustafa Kemal’in mirasına sırtını yaslayarak PKK’nın ve FETÖ’nün kucağına oturan CHP, açıktan açığa Türk devletine ve Türk milletine düşmanlık ediyor. Büyükelçiler krizinde Türk devletinin ve Türk milletinin yanında duramayan CHP, sık sık dostlarıyla(!) birlikte ülkenin sorunlarına neşter vuracağını söylüyor. Peki dostları kimler? Ülke içinde yıkıcı faaliyette bulunan sermaye çevreleri, Alman ve ABD menşeli STK’lar, Sorosçu çete, FETÖ’cüler, PKK’lılar, DHKP-C, Savcı Selim Kiraz’ı şehit eden çeteye sayfalarında güzellemeler düzen Cumhuriyet Gazetesi gibi yayın organları.
Türkiye içeriden ve dışarıdan sürekli olarak kuşatılıyor ve köşeye sıkıştırılmaya çalışılıyor. İçerideki ve dışarıdaki gavurlar boş durmuyor. Burada önemli olan milli çizgide olan her kesimden insanın bu gerçeği görmesi ve birbirine kenetlenmesi. Aksi taktirde yedi düvel fırsatını bulduğunda üzerimize çullanacak ve bizi paramparça edecek.