Türkiye''yi ''gayrimenkul'' olarak görmekten vazgeçin
Bunca yıl aynı paktta yer aldığımız, Kore’de birlikte savaştığımız, çocuklarımızın süt tozu ihtiyacını bile düşünen stratejik ortak Amerika ile anlaşamıyoruz. Daha doğrusu biz Amerika’yı anlıyoruz ama Amerika bizi anlamıyor çünkü yeterince tanımıyor bizi.
Anlamak ve bilmek için gereğince ilgilenmek, tanımak gerek. Bazen anlamak yetmeyebiliyor, iyice anlamak lazım.
Biz Amerika gibi bir süper gücü tanımak ve anlamak için aralıksız çalıştık. Her yeni gelişme karşısında Amerika‘yı anlamayı sürdürdük. ABD ne der, ne demek ister, nasıl davranır, asıl ne söylemek ister, böyle söyleyince nasıl davranır… Kısacası Amerika’yı çalıştık, öğrendik, anladık.
Diyeceksiniz ki dünyanın en büyük gücünü tabi ki iyi bilecek, anlayacaksınız. Haklısınız, lakin Amerika’nın da Türkiye’yi bilmesi gerekir ki Suriye, S-400, FETÖ gibi konularda Amerika ile sağlıklı değerlendirmeler yapabilelim.
Söylediğimi tekrarlıyorum:
ABD Türkiye’yi tanımıyor, bilmiyor, dolayısıyla anlamıyor, Çünkü;
Türkiye gayrımenkul değil
Devletlerin birbirini tanıması, bilmesi ve anlaması “önemi kadar” o ülkeyi çalışmayı gerektirir. ABD her ülke için olduğu gibi bizim için de birinci derecede önemli ve de önceliklidir. Bizim Amerika’yı bilmeme gibi bir lüksümüz yok, ABD ise bazı ülkeleri çok da bilmeyi gerekli görmüyor.
ABD Dış İşleri bürokrasisi hiçbir zaman spesifik olarak Türkiye ile ilgilenmedi. Türkiye 60 yıl ABD’de ya ofis müdürü ya bakan yardımcısı danışmanı ya da düşük mevkilerdeki başka bürokratlar düzeyinde ilgi görüyordu.
Bu bürokratlar Türkiye’yi “düşük öncelikli ülke” konumda görüyorlar/dı. Yani Amerika’nın hiçbir zaman entegre Türkiye politikası olmadı. Türkiye Amerika’da her zaman Amerika’nın diğer ülkelere yönelik politikalarının aparatı olarak görüldü: ABD-Rusya, ABD-İran, ABD-Irak politikalarının fonksiyonu olarak görülen Türkiye ABD tarafından adeta “Gayrımenkul” değeri ile kabul edildi: “Boğazlara nazır, SSCB’ye 500 bin km sınıra sahip bir toprak-arazi-arsa parçası gibi... Bu haliyle Türkiye, 40 yıl boyunca ABD tarafından Sovyetler’e ÇIPA olarak tanındı.
Doğrusunu isterseniz o yıllarda ve uzun yıllar boyunca Türkiye, kendi dinamiklerinin farkında olmayan idareciler tarafından yönetildi. Bir “merkez ülke”, bir bölgesel güç olduğunu ima dahi edemeyen Türkiye daha fazla dikkate alınamazdı. İsrail’e “tavşan”, ABD’ye “çıpa” olmayı sindiren başbakanlarla idare edilen Türkiye bugün ABD’ye “YETER” deyince ABD afallıyor.
ABD bizi tanımadan olmaz
Bizi gereği gibi çalışmayan ABD bizi gereği gibi tanımıyor da. Daha doğrusu geçmişte bize “tak” dediklerinde “şak” diye yapan bir ülke olduğumuz için bizi çalışmayan ABD hala “tak-şak” ülke olduğumuzu düşünüyor. Yani ABD‘deki her değişim ve dönüşümü takip etmemize rağmen, ABD, bizim değişim ve dönüşümümüzün “tak-şak”lıktan çıkamayacağımız bir düzeyde olacağını vehmetti.
Sorun bu:
Vehimlerle yol yürünmez.
Biz ABD’lilere, ülkemizin gelişmiş hava savunma sistemine ihtiyaç duyduğunu söylüyoruz ve bu ihtiyacı karşılamak üzere onlardan Patriot satın almak istediğimizi bildiriyoruz. ABD bin dereden su getirerek Patriot hava savunma sistemini bize vermekten imtina ediyor. Biz, siz vermezseniz başka yerden mesela Rusya’dan bu ihtiyacımızı karşılayan S-400’leri alacağımızı söylüyoruz, ABD bu dediğimize inanmıyor.
ABD Başkanları ve bakanları bizi düşük profilli bürokratlarından soruyorlar, onlar da kendilerine soranlara, “Türkiye söyler, ama bizi aşamaz” bilgisini verince bu durum kaçınılmaz oluyor.
ABD burada büyük bir yanlışın ve yanılgının içine düşüyor. Türkiye eski Türkiye değil, değişim ve dönüşümü, daha doğrusu Türkiye’nin Recep Tayyip Erdoğan ile birlikte kendi yerinin, dinamiklerinin, değerlerinin, potansiyellerinin gereğini yapan ve bunları en üst seviyeye çıkarmaya çabalayan bir devlet olduğunu kaçırıyor. Çünkü ABD Türkiye dersini hiç çalışmıyor. ABD “tak-şak” konseptini unutmadan da dersini çalış(a)maz ve dolayısıyla ülkemizle ilgili sağlıklı adımlar atamaz.
ABD ülkemizle anlaşmayı istiyorsa önce Türkiye dersini iyi çalışmalı.