Türkiye'ye Darbenin 40. Yılı: 12. Eylül
12 Eylül 1980 darbesinin 40. yılındayız. 12 Eylül,
ülkemizin, toplumumuzun ve düzenimizin her şeyini kökten altüst eden bir askeri
müdahaledir. 12 Eylül, ülkemizi her açıdan patolojik ve anormal bir ülke haline
getirmiştir. 12 Eylül darbesi, kurduğu düzen itibariyle, ülkemizin sadece geçen
40 yılını değil, geleceğini de çalmaya ve tahrip etmeye devam etmektedir. 12
Eylül militarist düzeninin oluşturduğu anormallik ve patoloji, tedavi olmaz bir
şekilde bizi anormalleştirmektedir. 12 Eylül’den beri Türkiye, sağlıklı bir
şekilde kendini normalleştirememiş ve demokratikleşememiştir. Demokrasiyi,
siyaseti, sivil toplumu ve hukuku yerle bir eden 12 Eylül, Türkiye’nin tank
altında ezilmesine neden olmuştur. 12 Eylül’de Türkiye, tank sesiyle uyanmamış,
tank altında ezilmiştir.
12 Eylül, ülkede demokrasiyi, siyaseti ve hukuku birlikte
ortadan kaldırmıştır. 12 Eylül darbecileri, hukuktan, siyasetten ve toplumdan,
kısacası insandan arınmış bir anayasaya dayanan bir düzen kurdular. 12 Eylül
düzeni, gençleri etkisizleştirdi, onları dünyadan ve toplumdan kopuk bireyler
haline getirdi. 12 Eylül darbecileri, o günün kavramı olan anarşist kurgusu
etrafında bütün toplumu ötekileştirdiler ve kamplaştırdılar. 12 Eylül, toplumun
kısıtlı insan sermayesini ezdi geçti. Darbeler, en çok hukuku ve insanı ezerek
bir topluma en büyük zararı vermektedirler. Hukuku ezilen insanlar ve toplum, 40
yıldır ayağa kalkmaya ve doğrulmaya çalışmaktadır.
12 Eylül öncesi yaratılan şiddet ve çatışma ortamından halk
bunalmıştı. Üniversitelerdeki öğrenci olaylarından, her gün sokak ortasında
15-20 kişinin öldürülmesinden bunalan toplum, 12 Eylül darbesine destek
vermişti. Güvenlik ve can korkusundan dolayı halk, 12 Eylül darbecilerini
alkışladı ve darbenin komutanlarını kurtarıcı olarak gördü. 12 Eylül
militarizmini güvenlik ve can korkusu kaygılarıyla destekleyen toplum,
demokrasiyi ve hukuku kaybettiğinin farkına varamadı. 12 Eylül darbesi
tecrübesinden çıkarılacak en önemli sonuçların başında, bir toplumun asla
demokrasi ve hukuktan vazgeçmemesi gerektiği gerçeğinin öğrenilmesidir.
12 Eylül düzeni, hukuksuzluğuyla toplumu ezip geçmiştir. 650
bin kişi gözaltına alınmış ve işkenceden geçirilmiştir. İşkence altında 400
kişi, hayatını kaybetmiştir. 85 bin kişi düşüncelerinden dolayı yargılanmış ve
düşünce suçu kavramıyla insanlar her türlü hukuksuzluğa maruz kalmışlardır. Bütün
düşünceleri ezen 12 Eylül düzeninin ideolojisi, Türk-İslam Sentezidir. 12 Eylül’de
MHP davasından yargılanan Agah Oktay Güner, bu durumu “fikirleri iktidarda,
kendileri hapiste” olarak özetlemiştir. Bu dönemde 50 kişi idam edildi. Bu
idamlar arasında en çok yürek yakanı 17 yaşındaki Erdal Eren’in idamıdır. Darbe
lideri Kenan Evren’in Erdal Eren için söylediği “Asmayalım da besleyelim mi?” sözü,
hiçbir şekilde unutulmuş değildir. Toplum, 17 yaşındaki bir gencin idamının oluşturduğu
travmayı hâla atlatmamıştır. Kitaplar, gazeteler, filmler ve oyunlar
toplatıldı, yasaklandı ve yakıldı. 12 Eylül düzeni, insana ve insana dair ne
varsa yakmayı, yıkmayı ve yok etmeyi istedi. 12 Eylül militarist düzeninin hukuksuzluklarının
önemli bölümünü gazeteci Erbil Tuşalp, Bin
İnsan, Bin Tanık ve Eylül İmparatorluğu isimli üç kitabında
belgeledi. Yeni nesiller, 12 Eylül düzeninin işlediği insanlık suçlarını öğrenmek
için bu kitapları mutlaka okumalıdırlar.
12 Eylül düzeninin ne olduğunun somut uygulama yeri,
Diyarbakır 5 No’lu Cezaevidir. Diyarbakır Cezaevine giren herkes maddi, manevi
ve fiziki her türlü işkenceye maruz kalıyordu. 12 Eylül düzeninin Ebu Gureyb’i
Diyarbakır 5 No’lu Cezaevidir. Kürtçenin yasaklandığı ve insanların ana
dillerini konuşmaktan dolayı işkenceye maruz kaldığı 12 Eylül düzeni, toplum
olarak herkese büyük travmalar yaşatmıştır.
12 Eylül, insanların birbirini öldürmesini sağlamak ve toplumsal
çatışma ortamı oluşturulmak suretiyle Türkiye’nin içine çekildiği derin bir
tuzak ve bataklıktır.12 Eylül 1980 darbesinde 2. Ordu Komutanı olarak görev
yapan Orgeneral Bedrettin Demirel, 5 Temmuz 1987 tarihinde Milliyet’te
yayınlanan röportajında Türkiye’ye kurulan tuzağı şu şekilde itiraf edecektir: “12
Eylül’ün geç yapıldığına inanıyorum. Arkadaşlarımızın çoğu, ‘tam olgunlaşsın,
millet tarafından tamamen tasvip edilsin’ dediler. Bana kalsaydı en az bir yıl
önceden yapardım. Bir yıl çok kan aktı… Gelecek kuşaklar bizi lanetleyecek.” 12
Eylül’ün üstünden 40 yıl geçmesine rağmen, 12 Eylül faciasını herkes
lanetlemeye devam etmektedir. Ülkemizde demokrasinin, hukukun, barışın ve
özgürlüğün gelişmesi için 12 Eylül darbesinden çok ciddi dersler çıkarmamız gerekmektedir.