TÜRKİYE'NİN YENİ SAVAŞI
Suruç katliamından sonra Türkiye'de ciddi bir değişimin olduğu görülmektedir. Suriye'de DAİŞ mevzilerine, Irak Kürdistan'ında PKK alanlarına karşı hava operasyonları düzenleyen Türkiye, dünya gündemine oturmuş bulunmaktadır.
Türkiye, şimdiye kadar üsleri kullandırmamak ve DAİŞ'e karşı kurulan koalisyonda aktif olarak yer almamakla eleştiriliyordu. DAİŞ teröristlerinin bir askeri öldürmesi üzerine Türkiye, ilk defa bu örgüte karşı geniş kapsamlı bir askeri karşılık da bulundu. Birçok şehirde DAİŞ hücrelerine karşı operasyon yapıldı ve onlarca kişinin tutuklandığı ifade edilmektedir.
DAİŞ ve Türkiye arasındaki ilişkiler giderek sertleşmektedir. DAİŞ, Türkiye'yi tağut devlet olarak suçlamakta ve kendisine karşı yapılan saldırılardan dolayı Türkiye'yi tehdit etmektedir. Önümüzdeki günlerde DAİŞ, Türkiye'ye karşı intihar saldırıları dahil değişik terör eylemlerini gerçekleştirebilir. Türkiye, DAİŞ terör örgütüne karşı daha uyanık ve hazırlıklı olmalıdır.
ABD-Türkiye ilişkileri uzun zamandan beri DAİŞ ve Suriye politikaları yüzünden sorunlarla doluydu. Son gelişmeler ışığında Türkiye ve Amerika arasında belirli bir anlaşmanın sağlandığı görülmektedir. Yapılan anlaşma çerçevesinde Amerika ve müttefikleri, İncirlik dahil bütün üsleri kullanabileceklerdir. Türkiye, DAİŞ'e karşı kurulan koalisyonun aktif bir unsuru haline gelmiştir. İncirlik dahil bütün üslerin kullanıma açılması ve Türkiye'nin koalisyonun aktif parçası haline getirilmesi, Amerika ile varılan anlaşmanın özünü oluşturmaktadır. Yapılan antlaşma, bundan sonraki süreçte Amerika'nın DAİŞ'e karşı farklı bir politika izleyeceğini ve koalisyonun genişlemesi yönünde yeni adımlar atılacağını söylememize imkan vermektedir.
Türkiye, DAİŞ konusunda Amerika ve müttefikleriyle işbirliği yapmaya uygun bir politika değişikliğini benimsemiş durumdadır. Bu politika değişikliği, Türkiye'nin DAİŞ konusundaki anlayışını ve politikalarını radikal bir şekilde yenilemeyi gerektirmektedir. DAİŞ, Türkiye için dış tehdit olmaktan çıkmış, bizzat ülkenin toplumsal, dini ve düşünsel yapısını bozan bir iç tehdite doğru evrilmektedir. DAİŞ'le ideolojik, kültürel, dini ve sosyal temellerde ciddi düzeyde mücadele edilmelidir.
Suruç katliamının faili Adıyamanlı bir genç çıktı. Diyarbakır saldırısının bombacısı da Adıyamanlıydı. İki saldırganın profil ve bağlantıları konusunda önemli bilgiler kamuoyuna yansıdı. Şimdiye kadar yazılıp çizilenler ışığında DAİŞ'in Adıyaman konusunda özel bir planı olduğunu söyleyebiliriz. DAİŞ, Adıyaman'ı taban bulacağı, kurumsallaşacağı ve insan kaynağını devşireceği bir laboratuvar olarak kullanmaktadır. Adıyaman'ın DAİŞleşmesi tehlikesi, aslında Türkiye'nin DAİŞleşmesidir. Konya'da DAİŞ ideolojisine uygun medreselerin kurulduğu ve buralarda yoğun bir ideolojik eğitimin verildiği kamuoyuna yansımaktadır. DAİŞle bağlantılı medreseler olgusunun, önümüzdeki süreçte Türkiye'yi muhtemel bir Konya Talibanı tehlikesiyle karşı karşıya getireceği unutulmamalıdır. Adıyaman örneğinde DAİŞ'in çay ocağı, Konya örneğinde ise medrese üzerinden örgütlenmeye, ideolojik ve sosyal hinterlandını genişletmeye çalışmaktadır. İlk bakışta insanların, sosyalleşme mekanları olarak takıldığı çay ocakları ve medreselerin sistematik ve sinsi bir şekilde DAİŞ'in sosyal akademileri olarak işlev gördüğü mekanlara dönüştüğü görülmektedir. Türkiye, DAİŞ radikalizmini üreten mekanlar olarak çay ocağı ve medrese olgularını köklü olarak analize tabi tutmalıdır. Polisin DAİŞ'e hizmet veren bir çay ocağını kapatması yetmemektedir. Çay ocağının sosyal, dini ve düşünsel işlevi ciddi olarak anlaşılmalı ve gençlere alternatif sosyalleşme mekanları oluşturulmalıdır.
DAİŞ, kurmuş olduğu devletin sınırlarını uzun vadede Türkiye'ye doğru genişletmenin, İstanbul'u DAİŞ'in kullanımıyla Konstantinopol'u küffardan alarak yeniden fethetmenin planlarını yapmaktadır. DAİŞ'in sınır tanımayan terörünün hedefinde Türkiye vardır. Türkiye, DAİŞ tehlikesini küçümseme, önemsiz görme veya ihmal etme lüksüne sahip değildir. DAİŞ, Türkiye için varoluşsal bir tehdit oluşturmaktadır. DAİŞ, diğer terör yapıları gibi Türkiye'nin sosyal yapısını bozarak coğrafyamıza doğru genişlemeye çalışmaktadır. DAİŞ'in stratejik hedefi, Türkiye'de Kürt-Türk, Alevi-Sünni, Müslüman-kafir karşıtlığı temelinde bir iç savaş çıkartmaktır.
DAİŞ, Müslüman toplumların sorunlarını, açmazlarını, inançlarını ve ideallerini ustalıklı bir şekilde kullanmakta ve istismar etmektedir. DAİŞ, Müslüman psikolojisinin kolaylıkla kanabileceği iki büyük yalanı sürekli olarak söylemektedir. DAİŞ, ilk olarak Batı dünyasına karşı anti-emperyalist bir mücadele verdiğini ve Müslümanları Batı boyunduruğundan kurtaracağı yalanını yaymaktadır. İkinci olarak DAİŞ, bütün Müslümanları Hilafet Devleti dediği yapı içinde birleştireceği vaadinde bulunmaktadır. Gerçek ise DAİŞ'in Batı'ya değil Müslümanlara karşı mücadele verdiği, Müslümanları birleştirmek yerine Müslümanları parçalamak için her çeşit çatışmayı çıkardığı şeklindedir. Türkiye'nin ve Müslüman toplumların etkin bir şekilde DAİŞ felaketine karşı kendilerini çok boyutlu olarak güçlendirmeleri gerekmektedir.