Türkiye'nin 'Yeni denge' hamlesi
Türkiye, Suriye'de 'kırmızı çizgileri'ni aylar öncesinden dünya kamuoyuna deklare etmişti. Ve 'Fırat'ın Batısı' olarak vurgulanan bu hatta terör örgütü PKK-PYD'nin geçmesine müsaade edilmeyeceğini açıklamıştı. Türkiye, Halep-Azez hattını delmek için girişimde bulunan PKK-PYD militanlarını top atışlarıyla vurmaya başladığı andan de "mesaj" içerikli bir sürü olaya muhatap oldu.
Özellikle PKK'nın, Güneydoğu'da çukur terörü başlatması ve yine PKK-PYD'nin 'TAK kılıfı' ile Ankara'daki bombalı saldırı, hep dış odaklı mesajlar dandı.
Türkiye ABD'li yetkililere ısrarla, "PYD'ye söyleyin Afrin'e girmesin" içerikli mesajlar iletti. Ancak her defasında ABD'den "bizim Afrin'dekilerle ilgimiz yok" yanıtı geldi.
***
"Topal Ördek" pozisyonunda başkanlıktaki son aylarını yaşayan ABD Başkanı Obama'nın zihninde hep "Ben Bush gibi askerimi Suriye veya Irak'a sokmayacağım" düşüncesi var. Dolayısıyla "başarı" olarak saydığı bu argümanı çürümesin diye Suriye'yi Rusya'nın işgal etmesine müsaade etti.
Obama'nın zihninde, "DEAŞ'i yendim" ve "İran'ı Batı'ya yaklaştırıp ılımlı çizgiye çektim" gibi geride iki "başarı öyküsü" bırakmak var.
Dolayısıyla Cenevre'de acilen "Ateşkes" adı altında Rusya ile birlikte Suriye'de geçici de olsa bir süku00fbnet oluşsun istiyor. Kendisi görevden ayrıldıktan sonra ne olursa olsun. İsterse Suriye batsın önemli değil. Obama'nın şimdilik zevahiri kurtarmak tek derdi.
Rusya ise ABD ile vardığı "anlaşma" doğrultusunda, Doğu Akdeniz'e iyice yerleşmek için Suriye'deki üslerine yeni üsler ekliyor. ABD de Rusya gibi İncirlik başta olmak üzere Suriye'ye anında müdahale edebileceği üsleri olmasına rağmen hayvani bir iştahla Şengal ve Lazkiye'de iki üs daha kuruyor.
Kandil PKK için ne ise Suriye'deki üs de PYD-PKK için o anlama gelecek. Yani Rusya ve ABD böylelikle, Suriye'de uzun süre kalacaklarının sinyalini veriyor.
Almanya Başbakanı Merkel ise yapılanların ne anlama geldiğini gördüğü için Türkiye'ye yaklaşmaya çalışıyor. Özellikle mülteciler konusunda sergilediği inisiyatif alan liderliğiyle AB'nin gerçek patronunun kendisi olduğunu herkese gösteriyor. Türkiye'nin bu süreçte AB ile yakınlaşması ise şüphesiz en çok Rusya'yı rahatsız ediyor.
***
Türkiye'nin hamleleri ile Rusların art niyetli adımları da bir bir açığa düşüyor. Rusya, Türkiye'yi PKK ile AB'yi de mülteci kriziyle bloke etmek için bir politika yürütüyordu. Ancak Rusya, Türkiye ile ilişkiler bozulunca en uygun kart olarak PKK kartını oynamaya başladı Demirtaş'ın Rusya ziyareti. HDP'nin Moskova'da ofis açması filan hep bu amaca yönelik. PKK ise zaten Sovyetlerin soğuk savaş döneminde NATO ülkelerine yönelik "Rahatsız etmek için orada örgüt kur!" konsepti ile ilk günden Rus bağlantısı olan bir terör örgütü.
PKK'ya karşı Türkiye'nin operasyonları başarıyla sürdükçe Rusya, PKK kartını oynamanın umduğu gibi sonuç vermediğini gördü. Türkiye, PYD'nin Esed'le işbirliği içinde Halep-Azez hattına sızma çabasına karşı da kararlı tutumuyla PYD'yi 'müttefik' sayan ABD'ye gerekli cevabı vermiş oldu.
***
"Türkiye yalnızlaştı" iddialarına karşı Türkiye'nin attığı adımlar, içimizdeki hainler başta olmak üzere dünyadaki birçok merkezi şoke ediyor. Son günlerdeki hamleleri iyi takip edin.
Suudi Arabistan'la, İran'la, Almanya'yla, Avrupa Birliği ile ilişkilerde müthiş bir hız var. Buna çok stratejik anlamlara sahip Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Latin Amerika ve Afrika hamlelerini de ekleyince Türkiye'nin dış politikada oluşturduğu yeni dengenin büyüklüğünü göreceksiniz.
Başbakan Davutoğlu 15 Mart'ta da Ürdün'e gidecek. Ay sonunda ise Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ABD ziyareti var. Bu iki ziyaret ise oluşan 'yeni denge'nin "cilası" gibi olacak.