Dolar (USD)
34.92
Euro (EUR)
36.39
Gram Altın
2942.93
BIST 100
10025.47
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
26 Kasım 2018

Türkiye’nin yapması gereken çağrı

2003 yılında ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Marc Crosman tarafından kamuoyuna açıklanan BOP'un ana hedeflerinden biri; İsrail'in varlığı ve güvenliğini garanti altına almak, “Haydut devletlerin” elindeki kitle imha silahlarını yok etmek, en önemlisi de ABD'ye muhalif yönetim ve unsurları ortadan kaldırmaktı.

Bush'un 11 Eylül saldırılarının hemen ardından duyurduğu Büyük Ortadoğu Projesi ise Fas'tan Suriye'ye kadar 22 ülkenin sınırlarını/rejimlerini değiştirmeyi hedeflemektedir. Sevr’in 100. Yılında bu emellerinden zerre taviz vermediklerinin altını çizelim.

İsrail bu toprakları istiyor ve bunun için iki büyük dünya savaşı verildi. ABD Eski Dışişleri Bakanı Kissinger; ”Ortadoğu'nun yarısı İsrail'in olacak. Üçüncü Dünya Savaşının patlama anını iple çekiyor, özlemle bekliyorum!” demişti.

Dünya ekonomisinin %40'dan fazlasını yöneten 147 finans kuruluşunun Yeni Dünya Düzeni adı altında bilhassa İslam coğrafyasında yol açtıkları tahribat telafi edilir cinsten değildir.

Örneğin, ABD'nin Afganistan'a girdiği 7 Ekim 2001 tarihinden beri, ülkeye 12 bin tondan fazla bomba atıldı. Bu bombaların %60'ı uydudan veya lazerle yönetilen akıllı bombalardır. Irak, Filistin, Kuzey Afrika, Suriye olmak üzere dünyanın birçok bölgesinde küresel güçler hemen her gün masum sivil insanları katletmekte ve dünyayı her geçen gün felakete doğru sürüklemektedir.

2016 yılında hayatını kaybeden mülteci sayısı 5 bin 700'ü bulmuştur. Oxfam'ın verilerine göre 2016 yılında her 80 dakikada bir sığınmacı hayatını kaybetmiştir. Almanya ise her yıl ortalama 40 bin çocuğa el koyarak kilise yurtlarına yerleştirip ailelerinden koparmaktadır.

Dünyaya nizamat vermek isteyen küresel sistem sadece silah/terör değil medya, finans ve eğitim sektörünü tekelinde bulundurmak suretiyle ülkelerin eğitim sistemlerine de yön vermektedir.

Küresel sistemin dünya hâkimiyetine giden yolunda en büyük destekçisi okullardır. Nesilleri yozlaştırma ve dirençleri kırma operasyonlarıyla bu yoldaki tüm engelleri ortadan kaldırmak istemektedir.

Yeryüzündeki oyun kurucu aktörler, 21.yy'da dünya tarihine, uygarlık tarihine medeniyet tarihine, dinler tarihine, paranın tarihine format atma peşinde.

Abdullah Çiftçi’nin de sıklıkla gündeme getirdiği gibi; Tek Dünya Devleti Projesi, New World Order (Yeni Dünya Düzeni) dedikleri mesele de gerçekte bir Dijital Dünya Projesidir. Vatandaşları devletlerinden kopartıp Blockchain'e entegre ederek devletleri etkisizleştirme ve global bir konsensüs sağlama projesidir.

21.yy'ın dijital dünyasının kurgucuları çocuk ile aile, devlet ile vatandaş, insan ile toprak, insan ile ruhu arasındaki bağı kopartıp tüm tarihi ve kültürel birikimi de dejenere ederek zihinlere yeni bir format atarak, yeni kavramlarla dünyayı/evreni gerçekliği açıklama ve algılatma peşindeler. Bu yüzdendir ki tüm değerler tehdit altındadır.

Dünya iki yüz yıldır teo-jeopolitik Haçlı siyasetinin tehdidi altında. Küresel sistem, ezoterik örgütler, bankerler/küresel finans oligarkları Türkiye başta olmak üzere, İslam coğrafyasındaki emellerini gerçekleştirmek için gerek terör örgütleri marifetiyle gerekse eğitim sistemleri aracılıyla planlarını yürütmeye çalışıyor.

Biz ise 19. yüzyıl pozitivizminin etkisinden hala kendilerini kurtaramamış yobaz bir tayfa ile meşgulüz. Bu zihniyet, “Türkiye’de benim sahip olduğum zihniyetin ve dünya görüşünün dışında kimse ülkeyi yönetemez” diyor. Başka bir deyişle “Egemenlik kayıtsız şartsız Kemalistlerindir” diyen bir anla.yışla enerji harcıyoruz.

Her defasında çapsız aydın bozuntularıyla “Bu ülkenin sahibi biziz ve bizim zihniyetimizin dışında olan kimsenin bu ülkeyi yönetme hakkı bulunmamaktadır” türünden mesajlarla dikkatlerimizi dağıtmaktadırlar.

Oysa Türkiye’nin, İslam ülkelerini bölüp kaos çıkartarak dünyaya nizamat vermeye kalkan küresel çeteye karşı tüm dünya halklarına esaslı bir çağrı yapması gerekmektedir.

19. yüzyıldan kalma pozitivist, Mesiyanik, spiritüalist Kemalist eğitim sistemini tasfiye ederek medeniyet perspektifli, ilim, irfan, kültür ve tarih kodları üzerine yeni bir eğitim felsefesi/sistemi inşâ ederek yeni nesli heba etmemesi gerekmektedir. İyi de kim ya da kimler yapacak bunu? Davayı kremalı pasta sanan bir kesim lüpçü muhafazakârlar mı?