Dolar (USD)
34.53
Euro (EUR)
36.15
Gram Altın
2963.54
BIST 100
9367.77
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
20 Eylül 2023

​Türkiye'nin tek alternatifi Avrupa mı?

Geçen haftaki yazımızda bu hafta ‘’Fransafrika kavramı’’ ve Fransa’nın Afrika’da devam eden etkisini yazacağımızı belirtmiştik. Ancak Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın BM Genel Kurulu görüşmeleri için ABD’ye gitmeden önce basına yaptığı açıklama dünya gündemine oturunca bu hafta Fransa yazılarına ara verdik.

Hatırlanacağı gibi Avrupa Parlamentosu geçen hafta Türkiye’yle ilgili kabul ettiği raporda: ‘’AB-Türkiye ilişkileri için alternatif ve gerçekçi bir çerçeve oluşturması gerekir. Aksi takdirde Türkiye’nin AB’ye katılım sürecinin sürdürülemeyecektir’’ denildi.

Rapora ilişkin Erdoğan’ın değerlendirilmesi sorulunca, Erdoğan’da: ‘’Avrupa Birliği Türkiye’den kopma gayreti içerisindedir. Bu dönem içerisinde biz de bu gelişmeler karşısında değerlendirmelerimizi yaparız ve bu değerlendirmeden sonra gerekirse Avrupa Birliği ile yollarımızı ayırabiliriz’’ dedi.

Bundan yaklaşık üç yıl önce bakınız bu köşede ne demişiz: ‘’Avrupa’nın çifte standart tutumuna karşı Türkiye alternatif seçeneklere sahip olduğunu pek çok kez bu köşede yazmıştık’’ (Aralık 2020 Milat) Görüldüğü gibi Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklaması tam olarak bizi teyit etmiştir.

Avrupa Birliği, Türkiye için bir modernleşme projesiydi. Tanzimat’la başlayan ve Cumhuriyet’le sert bir şekilde devam eden ‘’çağdaşlaşma’’ çabaları Avrupa Birliği’ne üye olmakla mümkün olacağına inanıldı. Eğer AB’ye üye olunursa ‘’muasır medeniyet’’ seviyesinin üzerine çıkılabileceğine inanılıyordu.

Eğer ‘’çağdaşlaşma’’ ile demokratik bir devlete kavuşmak kast ediliyorsa, bu ancak ‘’AB’ye üye olmakla mümkündür’’ gibi birön kabulün kesinlikle doğru olmadığını düşünüyorum. Çünkü Türkiye’nin demokratik anlamda bir devlet olabilmesi için illa AB’ye üye olmasına gerek yoktur.

Zira demokratik değerlerin, yani kişilerin eşitliği, fertlerin doğuştan sahip olduğu hakların sağlanması, şeffaflık ilkesi, kamu hayatının demokratik yapısı gibi değerlere Türk insanın da sahip olması gerekmez mi? Hatta AB’nin üyelik için şart koştuğu bu kıstasları yerine getirilmesi için bizden reform istemesini son derece onur kırıcı bir durum olarak değerlendiriyorum.

Eğer söz konusu reformlar memleketimize, milletimize faydalı olacaksa, batının ‘’Hans’ları bizden istediği için değil, kendi Hasanlarımız buna layık olduğu için yapmalıyız. Bizim milletimiz en iyi ve güzel sisteme zaten layık değil midir? Bunun için batının dayatmalarına, afra-tafralarına gerek var mıdır?

İnsan onuruna hürmet etmek, hak eşitliği, insan haklarına saygı, çoğulcu, hoşgörülü, âdil, dayanışmacı, ayrım gözetmeyen bir hukuk devlet anlayışına sahip olmak zaten inancımızın ve kültürümüzün gereği değil midir? Bu değerler büyük ölçüde toplumumuzda zaten yaşanmaktadır.

Türkiye, genç bir nüfusa sahiptir. Bu genç nüfusun eğitim seviyesi ve kalitesi mükemmel olmasa da giderek artmaktadır. Öte yandan Avrupa nüfusu giderek yaşlanmakta kaliteli iş gücü giderek düşmektedir. Bunu biz söylemiyoruz bizzat kendileri söylüyorlar.

Avrupa Birliği gerçekten bir dünya gücü olmak istiyorsa, Türkiye’nin AB’ye ihtiyaç duyduğu kadar AB’nin de Türkiye’ye ihtiyacı vardır. Ama eğer AB, Türkiye’yi dışlamaya devam ederse, Türkiye’nin tek alternatifi AB değildir. Türkiye birden çok alternatif seçeneklere sahip olduğunu birçok kez bu köşede yazmıştık. Nitekim Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklaması da bizi teyit etmiş oldu. Bundan dolayı mutlu olduğumu ve şükrettiğimi ifade etmeliyim.

Not: Peki, ‘’Türkiye’nin alternatif seçenekleri nelerdir?’’ diye bir soru akıllara gelebilir. Bu sorunun cevabı önemlidir, belki önümüzdeki zamanlarda birkaç yazı ile bu konuyu işleyebiliriz.