Türkiye'nin Taliban Özelinde Afganistan Politikası
Dünya siyaset sahnesini yönetmek istiyorsanız ekonomik ve askeri anlamda güçlü ve kendi kendine yeter bir ülke olmalısınız. Aksi takdirde bu güce sahip ülkelerin belirlediği siyaseti izlemek durumunda kalırsınız.
1960 yılında rahmetli Adnan Menderesi asanlar, 1971 Muhtırasını verenler, 12 Eylül Darbesini yapanlar, 28 Şubat Postmodern Darbesini devreye alanlar ve en nihayetinde 15 Temmuz Darbe kalkışmasını yapanlar hep onların çocuklarıydı.
Onlar Türkiye’den bir kg pamuk karşılığında bir kg demir madenini alanlardı. Onlar tenekelerle Vita yağlarını bize hibe edip ucuza Zeytin yağlarımızı çalanlardı. Onlar Nuri Killigil ve arkadaşlarını barut fabrikasına gömenlerdi. Onlar Türkiye’mizin, Türk Milletinin ve bizlerin şahsında Dünya Müslümanlarının geleceğini gasp edenlerdi.
Onlar son yüzyılda bizlerin karşısında bizden birilerini terörist ve çağ dışı göstererek tarihimizi ve geleceğimizi dizayn edenlerdi. Onlar beyin göçü ile beyinlerimizi çalıp bizleri kardeş göçleri ile meşgul edenlerdi.
Tarih hep tekerrür ediyordu ama nedense bizim içimizdeki işbirlikçilerimiz hiç ders almıyorlardı. Uçak fabrikasını millete olan sadakatlerinden “kapatanlarda”, Barut fabrikasının sabotajını “soruşturmayanlarda”, Devrim otomobiline benzin koymayıp “çalışmıyor” diye bu millete ihanetten sakınanlarda onlardı.
Onlar hala içimizde. Biz bittik tükendik ama onlar tükenmedi. Biz çoğu zaman umutsuzluğa kapıldık ama onlar asla yılmadı. Bu milletin dinini, milli değerlerini, ahlaki inanç sistemini modernleşmenin, gelişimin ve çağdaşlaşmanın önünde hep engel gördüler. Batı medeniyeti onlar için hep ulaşılması gereken nihai hedef oldu.
Bu yüzden yüzlerini batıya döndüler. İslam Devletlerine ve Müslüman Milletlere sırtlarını çevirdiler. Böylece İslam Dünyasına yabancılaştılar.
Sonrasında İslami terör dalgasını kendilerine tehlike olarak gösteren batılı devletlerin terör mücadelesini ve dış politikalarını kendilerine rehber edindiler. İstedikleri grupları kuruyor, istedikleri adı veriyor ve istedikleri şekilde terör listelerine dahil ediyorlardı.
ASALA’yı, Boko Haram’ı, Eş-Şebab’ı, DAEŞ’i, El Kaide’yi ve PKK’yı kuranlarda onlardı. Bunlar üzerinde bölgemizi dizayn edenlerde onlar…
Bu oyunların bir benzeri coğrafyamızda, Afganistan’da yeniden sahneye alınmak üzere; Taliban!
1970’lerde başlayan Rus sosyalizminin etkisini kırmak için İslami değerleri halka yerleştirmek için kurulan medrese eğitimi ile başlayan ve Taliban (Talebeler) adını alan yapı, 1979 SSCB’nin Afganistan’ı işgali ile silahlı bir mücadeleye dönmüş ve ABD başta olmak üzere batılı ülkelerin bölgede Rus ve Çin etkisini kıracak bir güç olarak desteklenmişti.
Öyle de oldu. Özgürlük Savaşçıları olarak nitelenen Taliban, Rusları mağlup etti ve sonrasında SSCB dağılmak durumunda kaldı. Ancak bölgenin kontrolünü bilfiil ellerinde bulundurmak isteyen ABD ve saz arkadaşları 11 Eylül saldırılarını bahane ederek koca bir ulusun kaderini yerle bir edecek işgali başlattı.
Ve Taliban terör örgütleri safına dahil edildi. Afganistan’ın meşru hükümeti olan Taliban altı yıllık iktidarını böylece kaybetti. Dağlık bir arazi yapısına sahip Afganistan coğrafyasının avantajını iyi kullanan Taliban bu kez ABD’ye ikinci bir Vietnamı yaşattı diyebiliriz.
Sonrası malum. 31 Ağustos 2021 itibari ile ABD ve NATO ülkeyi terk etti. Bu olayın siyasi ve diplomatik sonuçlarına değinmeyeceğim. Gözler önüne sermek istediğim tek şey Taliban hakkında takip edilmesi gereken siyaset ve ilişkiler ağı…
ABD burnumuzun dibinde ülkemizi kana bulayan PKK’yı terör listesine alırken DAEŞ ile mücadele ediyor süsü vererek Suriye’de terör estiren YPG/PYD’yi terör listesine almadı. 2001 yılında Terörist ilan ettiği Taliban ile 2011 yılında başlattığı diyaloglarını resmileştirme adına El Kaide’yi BM nezdinde terör listesinde bıraktırırken Taliban’ı dışarıda bıraktı.
Nihayet 2020 yılında Taliban ile bir anlaşmaya vardı ve sonuç malum. Tüm bunlar yaşanmadan önce Taliban karşısında muvaffak olamayacağını fark eden ABD ordusuna yine ABD’nin CIA’sı Taliban’ın dünya ve iç kamuoyunda zora girmesi için kadınlara kötü davrandığı algısını uydurun. Tavsiyesinde bulunduğu yazıyordu.
ABD ve batılı ülkeler kendi çıkarları ve diplomasi gerekleri neyi gerektiriyorsa göstere göstere onu uyguluyor, bir de bize ahlak ve din dersi veriyordu. Gerçi bu onların düşmanlıklarının gereğiydi ama peki içimizdekilere ne oluyordu. T.C. Devletine ve bölgesinde bulunan ülkelere bir tek terör eylemi yapmamış Taliban’ı neden biz terör listesine alacak idik.
T.C. Devletinin anayasası kimlerin terör örgütü olup olmayacağını tanımladığı halde ve bu tanımlamaya Taliban uymadığı halde bize “havada leylek var” diyenlerin niyeti neydi? İslam dini kadına karşı nasıl davranılması gerektiğini “Cennet anaların ayakları altındadır.” Diyerek en zirve noktada gösterdiği halde neden İslam’ın kadına karşı kısıtlayıcı algısı önde idi.
Evet Cumhurbaşkanımız izlenmesi gereken siyaseti net olarak ortaya koyuyordu. Değiştim diyen, ülkede barış ve huzura katkı sağlayacağız, düşmanlıkları bir kenara bıraktık, kadınların sosyal ve iş hayatında bulunmasına katkı sağlayacağız diyen Talibana’a karşı temkinli ama iyi ilişkiler içerisinde olunabileceğini ortaya koyan yaklaşım Türkiye’nin izlemesi gereken ilişkiler ağını oluşturmalıdır.
Kırk iki yıldır savaşta olan, okul ve eğitimden mahrum kalan, gözünü cephede mermi vızıltıları altında açan bu eğitimsiz kitlenin eğitimine katkı sağlamak, Afgan halkı ile barışık ve modern Dünya’da modern devlet anlayışı ile ülkelerini yeniden teşkil etmelerine katkı sağlamak kime zarar verir.
Kendi soydaşlarımızı ve din kardeşlerimizi batılı emperyalist tek dişi kalmış canavarlara teslim etmek ne derece doğru? Bu durum varsayılan cehaleti ortadan kaldırmayacağına göre yapılması gereken onlara Türk Milletinin medeniyet elini uzatmaktan başka bir şey değildir.
Evet kim ne derse desin buradan seslenmeye devam edeceğim. O, Bu, Şu dediği için değil, ülkemin, milletimin ve medeniyet coğrafyamın menfaati neyi gerektiriyorsa ona göre hareket edeceğiz. Ve Taliban başta olmak üzere İslam ülkelerinde barış ve huzurun temini için gereken tüm gruplarla görüşecek ve uluslararası siyasetimizi şekillendireceğiz.
1921 de Emanuel Khan ile başlayan 1932 de zirveye çıkan ve Türkiye’nin NATO’ya girmesi ile sekteye uğrayan Afganistan’ın modernleşme sürecine katkı sağlamaya devam edeceğiz.
Çünkü biz bugün AKINCI ile göklere akına çıkan kadim Türk Milletiyiz! Medeniyet Coğrafyamızın umut ve ışık kaynağıyız.