Türkiye'nin radarı
Türkiye düşmanı Michael Rubin, deprem sonrasında attığı Türkçe tweetinde, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hitap ederek, “Yolsuzluk öldürür! Siyasi suçluları serbest bırak. Onun yerine inşaat yolsuzluğu yapan müteahhitleri siyasi bağlantılarına rağmen tutukla ve yargıla” diyerek bizim muhalefete deprem sonrasında toplumun radarlarının neleri algılaması gerektiğini dikte ediyor.
Aynı Rubin, ABD Türkiye’yi izlemeli, Yardım dağıtımında Kürtlere
(PKK teröristlerine) ayrımcılık olursa, yardım gönderilmiyor veya az
gönderiliyorsa ABD doğrudan müdahale etsin. Yardımları kendisi ele alsın. Depremi
de çıkarları için kullanan ABD’nin gündeminin Türkiye’nin gündemiyle farklı
olduğunu, depremi bile yüzyıllık bölücülük hedefleri için kullanacaklarını ifşa
etmiş oldu.
Türkiye ile birlikte depremden etkilenen Suriye’de muhaliflerin
kontrolündeki bölgede yaşayan 4,5 milyon insan ise, BM’nin sınır ötesi yardım
operasyonları bahanesi ile PKK’nin uzantısı SDG’yi meşru aktör haline getirme
çabaları yüzünden akamete uğradı. Depremden 3 gün sonra harekete geçebilen BM
yardımları sadece Bab al-Hawa’dan ulaştırmaya çalıştı. Depremden bir hafta
sonra BM Güvenlik Konseyi toplantıya çağrılabildi. BM Genel Sekreterinin
Esed’le görüşmesi sonucunda yardımların dağıtımı büyük oranda Esed’in insafına
bırakıldı. Ancak Esed yardımları rakiplerini cezalandırmak için bir silah
olarak kullanmaktan çekinmedi.
Türkiye depremde kaybettiği canlarla uğraşırken, depremin
verdiği hasarı tamir etmek için seferber olurken, depremi siyasi emelleri için
kullanmak isteyen emperyalistlerin oyunları hakkında birçok senaryo ortaya
saçıldı. Depremin suni olabileceğinden, petrol kuyularına, fay katlarındaki
enerji birikiminin tetiklenebileceğine kadar birçok konu acımızın arasında
gündem oldu.
Depremden bir hafta öncesinde özellikle Ortadoğu’da yayın
yapan kuruluşlar İran’ın ABD üslerine füzeli saldırısının ardından, ABD’nin
HAARP silahını devreye soktuğunu uçak düşmesi ve iki depremin bu yolla olduğunu
yazdılar. TV5’in internet sitesinde depremden bir gün önce 5 Şubat tarihinde
yayınlanan alıntıda ABD’nin Irak’taki füzelerine yönelik füzeli saldırı
düzenleyen İran’da aynı saatlerde güneydeki Buşehr’de 4.5 ve 4.9 büyülüğünde
iki deprem meydana geldiğini, bir uçak düştüğünü bunların da HAARP silahıyla olmuş
olabileceğini belirtiyor.
Bu arada Türkiye’nin İki binli yılların başında HAARP teknolojisini
yakından takip ettiği İTÜ’nün bu amaçla 2012 yılında Milli Yüksek Atmosfer
Radarı kurdurduğu iddiaları gündeme geldi. Radarın ise, Rusya’dan alınan
S-400’lerin Türkiye’ye geldiği 2019 yılında Arı Teknokent inşaatında çalışan
bir iş makinası tarafından yıkıldığı iddiaları gündeme oturdu.
Radarı yaptığını iddia eden Atlantis Otomasyon’un internet
sitesinde, ülkemizin tek uzay savunma sistemi olduğu iddia edilen Milli Yüksek
Atmosfer Radarı’nın 2012’de faaliyete geçtiği ve teknik ayrıntıları anlatılıyor.
Şayet Türkiye’ye HAARP saldırısı gerçekleşmiş ise, bunu
tesbit edebilecek bu radarın durumunu sorduğumuz İTÜ iletişim koordinatörlüğü,
“Konunun Anadolu Ajansı ile paylaşıldığını, konu ile ilgili İTÜ’nün bir
bağlantısı olmadığını, İlgili web sitesini bilmediklerini, kullanılan İTÜ
logosunun eski olduğunu, Site’nin 2014’de yapılmış olduğunu kurumsal
iletişimlerinin olmadığını. İTÜ’de böyle bir projenin olmadığını, gerekirse
hukuki yollara başvuracaklarını” ifade ettiler.
Aldığımız cevaptan tatmin olmadığımız için geçmişe dönük
ilaheleri ve sözleşmeleri karıştırdık. 2011 yılında 209853 numaralı ihale ile
ihalenin gerçekleştirildiği gerçeği ile karşılaştık. İşte uygulanacak idare
şartnamenin başlığı ise, AÇIK İHALE USULÜ İLE İHALE EDİLEN İTÜ AYAZAĞA YERLEŞKESİ
UÇAK
VE UZAY BİLİMLERİ FAKÜLTESİ YÜKSEK ATMOSFER RADAR ALTYAPISI
İNŞAATI (2012) İŞİNDE UYGULANACAK İDARİ ŞARTNAME
şeklindeydi. İhaleyi. K….y Yapı almış, işi ise iş bitirme
belgesi olmayan bir alt yüklenici A…… O…… yapıyor. İş bitiyor paralarını alıyorlar.
2012-2019 yılları arasında sistem çalışıyor. 2019’da antenin bir iş makinası
tarafından yıkılması üzerine proje iptal ediliyor.
Tübitak mühendislerini, müstekbirlerinin iştihalarına kurban
veren, devrim otomobilinden, uçak sanayiine kadar bir çok ürününü sessiz
sedasız çöpe atabilen bir ülkede 15 Temmuz hain darbe girişimi sonrasında bile bir
projenin imha edilme ihtimali kanımızı donduruyor. İTÜ’den bu projeye ne
olduğunu, eğer radar yıkıldı ise sorumlular hakkında ne işlem yapıldığını,
şayet böyle bir proje elzem ise radar yıkıldıktan sonra bu projeye yeniden niye
devam edilmediğini, yok gereksiz fuzuli bir proje ise de eşek yükü ile paranın
bu proje için niye harcandığı sorularına cevap bekliyoruz.
Muhalefet tarafından pompalanan devlet enkaz altında gibi
asılsız gündemlerle Yüksek Atmosfer Radarımız gibi Sosyal dokumuzda oluşturmak
istedikleri depremleri algılayacak basiret radarlarımız da yok edilmek
isteniyor. Yaşasın Türkiye için taş üstüne taş koyanlar, yaşasın ekmeğini,
aşını kardeşleriyle paylaşabilen emperyalizmin bir projesini daha püskürten
yüce gönüllü Türk milleti.