Türkiye’nin Önü Açılıyor
Çok ilginç bir dönemden geçiyoruz. Bir yandan gözle görünmeyen bir virüsle boğuşuyoruz, öbür yandan önümüze inanılmaz imkanlar açılıyor. Çok sayıda insanımızı kaybettik, acımız, üzüntümüz tabii ki büyük. Ancak “gelişmiş(!)” Avrupa’nın pek çok ülkesine kıyasla can kaybı sayımız epey az, çok şükür. Devletin zamanında aldığı yerinde önlemlerle Koronavirüsle mücadelede iyi bir imtihan veriyoruz.
New York’ta Korona’dan dolayı ölenlerin cesetleri sokaklarda tutuluyor, şimdiden morglar dolmuş, ceset torbaları tükenmiş, dünyanın süper gücü ABD bir virüs karşısında diz çökmüş vaziyette. Avrupa’nın ise hali perişan. İtalya, İspanya, İngiltere çok zor durumda, kollarını kaldıracak halleri kalmadı. İngiltere’nin umudu Türkiye’den gelecek sıhhi yardımlarda.. Ölüm sayıları Almanya hariç hâla çok yüksek. Yunanistan’da da korku ve panik devam ediyor, zaten ekonomik yapıları çok kırılgan. ABD ve Avrupa’da genel tablo böyle.
Bandı biraz geriye saralım ve Korona’dan önceki uluslararası arenaya bir göz atalım şimdi. Hatırlayacak olursak Akdeniz adeta kaynayan bir kazandı. Akdeniz’deki doğalgaz ve enerji kavgası adeta büyük bir kapışmaya dönüşmüştü. Özellikle İtalya ve Yunanistan, Akdeniz’i adeta kendilerinin tapulu malı olarak görüyorlardı. Küresel enerji şirketlerinin maşaları olarak bölgedeki mücadelede rol alıyorlardı. Şimdi o sırtlarını dayadıkları şirketler çökmek üzere.
Yunanistan, göçmen meselesinden dolayı burnumuzun dibindeki adalara asker yığmıştı. Esasında adalar kendilerine verilirken asker bulundurmama şartıyla verilmişti. Yunanistan bu kuralı çizdi ve anlaşmayı bozdu. Dolayısıyla adalar üzerindeki hak iddiaları esasında tehlikeye düşmüş oldu. Yunanistan anlaşma şartına uymadığı için artık adalar üzerinde hak iddia edemeyebilir ve eğer Türkiye bastırırsa 12 adalar tekrar Türkiye’nin olabilir.
Diğer yandan Akdeniz’deki kapışmada artık İsrail dahi pasif aktör konumuna geçmiş durumda. Hamileri konumundaki ABD virüsten kırılıyor. İsrail bölgede artık kabadayı rolü oynamaya biraz çekinecektir. Küresel enerji şirketleri de petrol fiyatlarından dolayı tarihin en kötü günlerini yaşıyorlar. Kollarını kıpırdatacak halleri kalmadı. Dolayısıyla Türkiye’nin önüne ikinci bir fırsat daha açıldı ve Akdeniz’deki enerji kaynakları üzerindeki hak iddiamızın altını doldurma zamanı geldi de geçiyor. Şimdi daha güçlü bir şekilde, belki daha fazla arama-çıkarma gemisiyle orada olmanın tam zamanı.
Bir başka kritik mesele ise artık bizim için namus meselesi haline gelen Ayasofya’nın ibadete açılması konusu. Ayasofya sıradan bir ibadethane değil. Ayasofya’nın uluslararası siyasette belirleyici olan dini ve mezhepsel etkilerle büyük ilişkisi var. Bizantinist-Megalo ideacı Avrupa Ayasofya’yı hâla kendisi için bir egemenlik meselesi görüyor. Ortodoks dünya Ayasofya’yı kaybettiğinde dünya üzerindeki dini ağırlığını kaybedeceğini öngörüyor. İstanbul’u Ortodoks’un merkezi haline getirmek isteyen başta Yunanistan olmak üzere pek çok ülke, Ayasofya yeniden camiye çevrildiğinde İstanbul’un fetih sürecinin tamamlanacağını ve Konstantinapol hayallerinin boşa düşeceğini düşünüyor. Bu yüzden şimdi Ayasofya’yı ibadete açmanın tam zamanıdır. Hazır üzerimize çullanacak halleri kalmamışken bir devlet kararıyla Ayasofya’yı ibadete açmalıyız. Bu bir fırsatçılık değil, nefes almış olmanın verdiği güçle adım atma iradesini ortaya koymaktır.
Sırtımızda az kambur yok. PKK-FETÖ-DHKPC gibi örgütlerle mücadele devam ediyor. Kuzey Suriye’de terör unsurlarına karşı düşük yoğunluklu da olsa mücadele sürüyor. Ellerinden gelse Türkiye’ye başını kaşıyacak fırsat vermeyecekler. Daha geçenlerde 5 vatandaşımızı kendi topraklarımızda katlettiler. İç siyaset ise cadı kazanı. CHP+HDP ittifakı terör örgütlerini kollamaya ve Türkiye’nin altını oymaya devam ediyor. İçimizdeki aptal Kemalistler ise bu sözde demokratları şakır şakır alkışlıyor, destekliyor. Yani iç siyasette de ayak bağlarımız hâla aktifler ve Türkiye’nin sıçramasını hazmedemiyorlar. Hazır dış güçler nefes alamaz vaziyette iken satranç tahtasında hamle yapacak taşlarımızı öne çıkarmanın şimdi tam zamanı. Şah mat için az kaldı, biraz sabır!