Türkiye'nin öncelikli üç sorunu
Geçtiğimiz günlerde önce ek ders karşılığında öğretmenlik yapan camiayla dertleşiyorduk. 30 bin civarında ki eğitmenlerin yıllarca çok düşük ücretle çalışmalarına üzülmemek mümkün mü?
Öyleleri
var ki aldıkları ücreti sadece ulaşıma yetiyor.
Soruyorum:
Peki,
neden hiçbir kazancınız olmadığı halde bu işi sürdürüyorsunuz?
Aldığım
cevap oldukça manidardı:
O
çocukları, gençleri bırakamıyoruz ki!..
Çoğunun
taşrada, köylerde yani herkesin gitmeyeceği yerlerde görev icra ediyor
olmalarına bakınca öğrenme ve öğretmenin kutsallığını düşünüyorsunuz.
Bakanlık
bir çözüm bulmalı.
Bu
eğitimci ordusu için hem ücret artışı, sosyal ve özlük haklarında
iyileştirmelere gitmeli hem de bu statü(süzlük) ortadan kaldırılmalı.
Ama
nasıl?
Önerim
şu:
Sayıları
30 bini geçmeyen bu öğretmen kardeşlerimiz için;
İlk
olarak emeklerinin karşılığı verilmeli.
Sonra
hizmet yılı sırasına göre kadrolu öğretmen olarak atanmalıdırlar.
Mesela;
2023
ve öncesi için çalışan öğretmenlere şöyle bir hak tanınabilir: MEB, 2023-2024
eğitim-öğretim yılı için 5-10 bin atama yapabilir. 2024-25 için de bu minvalde
ve en geç 5 yılda bu yekûn bitirilerek derde deva olunur. Hem öğretmen ihtiyacı
karşılanmış olur hem de bu fedakâr camiaya haklarını vermiş oluruz.
Bu
fikir üzerinde düşünülmeye değer.
…
Bir
başka iş/sizlik sorunu ile boğuşan camia TYP’liler. TYP’lileri çok dinledim,
hak vermediğim hususlar vardı elbet. Anladım ki onlar için de kalıcı işe
dönüştürme, ya da özlük hakları daha yaşanabilir kılınırsa sorunu minimize
etmiş oluruz.
Ancak,
Malatya’dan
Zeynep kardeşimizin anlattıklarına bigâne kalınmamalı.
Şöyle
diyordu Zeynep Hanım kardeşim:
Abi,
depremzedeyim diye ajitasyon yapmış gibi bir duruma düşmekten haya ederim lakin
deprem bölgesinde, KYK’da kalan, ya da çadıra taşınan ve TYP ile kendi geçimini
sağlayan bizleri Temmuz sıcağında işsiz bırakmak doğru mu?
Cevabı
nasıl versem diye düşünür müyüm hiç?
Değil,
tabi ki değil dedim Zeynep kardeşime.
Gerçekten
de TYP ile ilgili düzenleme deprem bölgesi için farklı olmalı değil miydi?
Bunu
hazırlayan bakanlık deprem bölgesini dikkate almadı mı?
Hayır,
yani bunu düşünmek için filozof olmaya gerek yok ki!
Deprem
bölgesinde işini kaybeden dünya kadar insan için TYP can simidi gibiydi,
bakanlıklar bunu göz ardı etmişlerse bunun adı sorumsuzluktur, aymazlıktır.
Hangi bakanlık olursa olsun…
Türkiye
yapısal değişikliklere, yapısal reformlara imza atmaya devam edecek. Bu
değişikliklerden biri de bu ve benzeri iş sorunu alanında olmalı. Türkiye
istihdam alanında en avantajlı ülkelerden biri. Yeni dünyanın bu süreçte gözü
bizde ve yatırım cenneti olma yolundayız şükür.
Bu
süreçte TYP’lilere öncelik verilmesi mümkündür. TYP’li çalışanlara her
zaman ihtiyaç olduğuna göre bu hizmet modeline “daimi”lik kazandırmak
mümkündür. İşsizlik konusunu böyle çözmek devlete yük olsa da bu yükü hep
beraber kaldırabiliriz. TYP unutulmamalı, unutulmasın.
Dileğimiz
odur ki Zeynepler depremi yaşamışken bir de işsiz kalmanın yaratacağı “depremi”
yaşamasınlar.
…
Bir
diğer husus da emekli maaşlarına yapılan %25’lik zamın doğurduğu
memnuniyetsizliktir. Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan seçimlerden önce, “en düşük
memur maaşı 22.000₺ olacak” dediği konuşmasında “aynı
oran emekliler için de geçerli olacak” müjdesini vermişti. Ancak Temmuz
ayından geçeli olan maaş zamları açıklanırken sadece memurlar için 22.000₺ düzenlemesi açıklanmış olup emeklilere %25 zam uygun
görülmüştü.
Bu
hakkaniyet ilkesiyle uyuşmazdı. Bütün emekliler “Sayın cumhurbaşkanımız bunu
düzeltir” umuduyla bekliyor.
Bu
yazıyı hazırladığım dakikalarda MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli emekli maaşları
ile ilgili olarak “memnuniyetsizlik var” dedi ve emekliler için de 8 bin
₺ seyyanen artış önerisinde bulundu. Emeklilerden
aldığım pek çok bilgi Sayın Bahçeli’nin bu çağrısının karşılık bulması yönünde
temennilerden ibaretti.
Sayın Erdoğan Litvanya dönüşü bu
hususu masaya yatıracak diye düşünüyorum.
Hayırlısı.