Dolar (USD)
34.53
Euro (EUR)
36.14
Gram Altın
2963.29
BIST 100
9367.77
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
12 Temmuz 2023

​Türkiye'nin NATO sınavı

Türkiye ile ABD arasında hiçbir zaman iki ülke arasında olması gereken standart bir ilişki olmamıştı. İkinci Dünya Savaşı sonrasında Sovyetlerin Doğu’da toprak, Boğazlarda üs talep etmesi üzerine Türkiye güvenlik endişeleri nedeniyle NATO’ya üye olmaya karar vermişti. Türkiye’nin güvenlik ihtiyacı ile ABD’nin küresel çıkarları bir noktada kesişti ve Türkiye NATO’nun ortağı oldu.

Bilindiği gibi Truman Doktrini, çerçevesinde Marshall Plânı kapsamında ekonomik ve askeri yardım alan Türkiye, ABD’ye giderek daha fazla yanaştı. Ancak ‘’ortaklık’’ gibi görünen bu ilişki hiçbir zaman iki tarafın çıkarlarını esas alan bir ‘’ortaklık’’ değildi. Türkiye, sadece Amerika’ya itaat ediyordu.

Türk-ABD ilişkilerinin ciddi derecede ilk defa eleştirilmesi, 1964’te Kıbrıs’ta Türk toplumuna Rum çetelerinin giriştiği katliama karşı Türk Silahlı Kuvvetlerinin müdahale etme teşebbüsü üzerine olmuştu. Zira dönemin ABD Başkanı B. Johnson İnönü’ye gönderdiği mektupta, Amerikan silahlarını böyle bir harekâta kullanılamayacağını söylemişti.

1974 yılına gelindiğinde Türkiye Garanti Antlaşmasının verdiği hakla Kıbrıs Barış Harekâtını gerçekleştirdi. ABD, Türkiye’ye aynı gerekçeleri ileri sürerek 5 Şubat 1975’te Türkiye’ye silah satışını durdurdu. Daha açık bir ifadeyle bize ambargo uyguladı.

1991’de Sovyetler çökünce ABD, hem askeri gücünü Orta Doğu’ya iyice yerleştirmiş, hem de bütün dünyaya gözdağı vermişti. Kafkasya ve Orta Asya ülkeleri ile olan ilişkilerinin artırılması stratejisinde Türkiye’ye jeopolitik mihver rolünü biçmişti.

Avrupa Birliği’nin 1990’lı yıllarda, Türkiye’ye karşı olumsuz tavırları karşısında Türkiye, ABD’ye yakınlaşmak zorunda kalmıştı. Hatta 1999 yılından itibaren Türk-ABD ilişkileri ‘’Stratejik Ortaklık’’ olarak nitelendirilmişti. Hâlbuki Türkiye NATO’ya üye olduktan sonra, ABD hiçbir zaman Türkiye’ye, ‘’stratejik bir ortak’’ gibi davranmamıştı. Kavramları yerli yerinde kullanmak gerekir. Türkiye’nin ABD ile stratejik ortaklık seçeneğinin tartışılmasını sağlıklı yapabilmek için önce bu kavramı kısaca tanımlayalım.

Stratejik Ortaklık: Ortak milli menfaatlerin elde edilmesi için iki ülke arasında savunma sanayii, istihbarat alışverişi, askeri eğitim için personel değişimi, ülkelerin karşılıklı olarak askeri birlik bulundurması, gibi geniş kapsamlı güvenlik konuları içeren bir ilişki biçimidir.

Ayrıca iki ülke arasında sürekli güvenilir bir stratejik ortaklık ilişkisi için söz konusu ülkelerin dünya görüşlerinde, siyasi sistemlerinde, uzun vadeli menfaatlerinde, hukuki, ahlaki ve siyasi değerlerinde benzerliklerin mevcut olması gerekir. Bu ölçütler dikkate alınmadan stratejik bir ortaklıktan söz edilemez. Olsa bile ilişkiyi sürdürecek manevi ve siyasi dayanaktan yoksun olacağından dolayı kısa ömürlü olur.

Çünkü ortaklığın sınanacağı kriz durumlarında taraflar arasında görüş ayrılıkları hemen ortaya çıkar. Ortaklığın yazılı gerekleri bile yerine getirilmez, beklentiler karşılanmaz. Şimdi Türkiye, İsveç’in NATO’ya alınıp alınmaması konusunda yeni bir sınav ile karşı karşıyadır. Bu sınavı nasıl vereceğini hep birlikte göreceğiz.