Türkiye’nin milli rotası
Türkiye son yıllarda tam manasıyla bir milli rotaya girdi.
Buraya kadar gelmek hiç de kolay olmadı.
İç ve dış vesayet odakları ile çok büyük bir mücadele verildi.
Bundan sonrası, özellikle de 2023 sonrası çok daha zor olacak.
Son yıllarda atılan adımlarla, uluslararası güç dengelerini değiştiren hamlelerin elbette bir bedeli olacaktı.
Bu bedelin bir kısmı içeriden ve dışarıdan ödendi.
Hala ödemeye de devam ediyoruz.
AK Parti kapatılma davası, Gezi Ayaklanması, 17-25 Aralık operasyonları, MİT tırları operasyonu, HDP destekli PKK hendekleri, 6-7 Ekim (PKK’lı Selahattin Demirtaş’ın öncülüğündeki) PKK isyanı, 15 Temmuz darbe girişimi, PKK (HDP) ile CHP arasındaki yerel seçim ittifakı, korona ile mücadelede muhalefetin yaptığı provokasyonlar, askeri darbe tehditleri… Bunlar daha çok içeriden ve içerinin kullanılmasından kaynaklı büyük badirelerdi.
Ayrıca dış kaynaklı çok sayıda badire de atlattık. ABD’nin PKK ile açık ittifakı, yıllardır devam eden PKK, DEAŞ gibi terör örgütlerinin eylemleri, Suriye sorunu, Ege’de Yunanistan’ın şımarık provokasyonları, 15 Temmuz darbe görünüşlü işgal girişimi ve buna karşılık verilen 2. Kurtuluş Savaşı, Doğu Akdeniz ve Kıbrıs merkezli tehditler, Şimdi de korona ile mücadele döneminde ekonomi operasyonları.
Ekonomimize yönelik çökertme saldırıları. Birinci saldırı Ağustos 2018’de Trump’ın Türk lirasını çökertmek için başlattığı kampanya ile zirveye çıkmıştı. Bu kez yine küresel spekülatörler ile içerideki bazı finans kuruluşlarının ortak hareketiyle TL’ye değer kaybettirecek yeni bir (6 Mayıs 2020) operasyon yaşadık.
Ekonomimizi hedef alan Londra merkezli bu yeni saldırı dalgasının, Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın yatırımcılarla yaptığı toplantı esnasında başlaması, son derece önemli tehdit mesajları içeriyor.
CHP’den Özgür Özel’in: “saray rejiminin sonu geliyor…. Türkiye Cumhuriyeti Devleti gelir saat gibi işlemeye başlar” sözleri. CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’nun “Bir erken seçimle veya başka bir şekilde” tehdidi
Ragıp Zarakolu’nun,“makus kaderden çıkış yok” idam mesajı. AK Parti’den ayrılan AKP’lilerin millilikten savrulmaları… Bunlar acaba nereden cesaret alıyor? Siyaset ve proje üretmek varken, darbe tehditleri, idam mesajları, kaos/isyan çıkarma tehditleri neden?
ABD’de de Pentagon ve CIA ile yakın ilişkileri olan ve CIA’in uzantısı olarak kabul edilen, RAND Corporation isimli kuruluşun hazırladığı bir raporun yayınlanmasından bu yana, Türkiye’de milli olmayan muhaliflerde bir hareketlenme var. Türkiye-ABD ilişkilerinin geleceğine dair 200 sayfayı aşan bu raporda son derece çarpıcı hususlar vardı.
Raporun başlığı “Türkiye’nin milliyetçi rotası ABD-Türkiye ilişkilerini nasıl etkiliyor.” şeklindeydi.
Özetle diyordu ki: “Önümüzdeki beş ila on yılda MHP’li ortaklarının teşvikiyle Erdoğan’ın, Birleşik Devletler ve diğer NATO müttefiklerinin çıkarlarına çeşitli ölçülerde ters düşen, savunma ve güvenlik işbirliğinin eskiden beri süregelen boyutlarına zarar veren daha iddialı bir dış politika ve savunma politikası gütmesi muhtemeldir. Eğer bu dönemde Türkiye’de varlığını sürdürebilecek bir koalisyon oluşacak ve 2023’ten sonra Erdoğan ve AK Parti’yi iktidardan edecekse üç öncü muhalefet partisinin 2018 seçimlerinde NATO müttefikleri ve Avrupa Birliği (AB) ile ilişkileri canlandırma çağrısında bulundukları konuşmalarındaki gibi daha uzlaştırıcı bir yaklaşımın ortaya konması gerekmektedir.”
Rand Raporu, milli rotamızı eleştiriyor. Milli rotamızdan sapmamızı istiyor.
Milli rotamızı değiştirmek için de içerideki muhalif unsurların kullanılmasını akıl veriyor.
Eski Türkiye’ye, hatta 1930’lar Türkiye’sine dönüş olmasını istiyor.
Ama, eski Türkiye yok artık.
Türkiye’nin milli rotasını artık kimse değiştiremez.
Milli rotanın gerçek kahramanı artık halktır.
Milli rotanın kaptan liderleri; Erdoğan, Bahçeli…
Milli rotanın yolcuları da cesur halkımızdır.
Milli rotadan milim dönülemez artık.
Cumhuriyeti kurdum diyen CHP, Milli Görüşçü geçmişi olanlar, PKK (HDP), topu birleşse de
Türkiye’nin milli rotası artık değiştirilemez.
Milli Rota’nın yolcuları (Türk, Kürt, Arap, Boşnak, Sünni, Alevi ) rotanın değiştirilmesine asla izin vermeyecektir.
***
Türkiye’nin ERDOĞAN gibi bir lidere ihtiyacı olacak
Erdoğan, Atatürk’ten sonra 2. Kurucu lider olarak tarihe geçmiştir.
CHP artık Erdoğan karşısında aciz kaldığı için, Atatürk ile Erdoğan’ı yarıştırma hatasına giriyor.
Erdoğan aslında CHP liderleri ile değil, direk Atatürk ile yarışıyor.
Artık bu politikadan vazgeçilmelidir.
Bundan böyle Erdoğan, partiler-üstü hale gelmeli ve bütün devlet dairelerinde;
Atatürk-bayrağımız-Erdoğan şeklinde bir teamül oluşturulmalıdır.
Yani;
1. Kurucu önderimiz Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK
2. Kurucu önderimiz Gazi Recep Tayyip ERDOĞAN
1. Kurtuluş Savaşını veren ATATÜRK ile
2. Kurtuluş (15 Temmuz) Savaşını veren ERDOĞAN
Tamamen partiler-üstü hale gelmelidir/gelecektir.
Erdoğan sonrası Türkiye için önemli hazırlıklar yapmak gerekiyor.
Bunu da bizzat Erdoğan’ın yapması gerekiyor
Atatürk kendisinden sonrası için ciddi hazırlıklar yapmıştır ama kendisinin yerini dolduracak bir lider olmadığı için, Türkiye çok şeyler kaybetmiştir.
Erdoğan da kendisinden sonrası için bazı hazırlıklar yapıyor.
Bu hazırlıkların ne durumda olduğunu tam bilmiyoruz.
Zamanla ortaya çıkacaktır.
Atatürk’ün yeri nasıl ki doldurulamamışsa, Erdoğan’ın yeri de tam olarak doldurulamayacaktır. Atatürk’ten sonrakiler, Atatürk İnkılap ve ilkeleriyle kör-topal yürüyerek; Türkiye’yi krizlerden-krizlere, muhtıralardan-darbelere sürükleyip memlekete çok büyük zarar verdiler.
Erdoğan sonrasında, Erdoğan İnkılap ve İlkeleriyle Türkiye’yi yönetebilecek bir lider gereklidir.
Atatürk’ten sonra ülkeyi yönetenler memleketi iyi yönetemediler.
Erdoğan sonrasında, Erdoğan’ın bırakacağı (kuracağı) iyi bir sistem ve güçlü bir lider ile badireler daha kolay atlatılabilir. Peki Erdoğan sonrası 2. adam kim olacak?
Yeni kurulan partiler; Gelecek Partisi ve DEVA Partisi içerisinden birinin Erdoğan gibi bir liderlik göstermesi son derece zor. Mansur Yavaş, CHP’ye geçerek bu şansını kaybetti. Ancak İYİ Parti’ye geçerse, ancak İYİ Parti’nin başına geçebilir.
Selahattin Demirtaş; çözüm sürecini bitirip, CHP ile ittifak yaparak bu şansını kaybetti.
Ekrem Bey, İstanbul’a bile başkanlık yapamayacağını göstererek bu şansını kaybetti.
Ahmet Davutoğlu ve Babacan/Gül ise; Erdoğan’a ihanet ve nankörlük yapan imajlarıyla bu şanslarını kaybettiler.
Fatih Erbakan henüz bir lider olarak kendisini gösterebilmiş değil.
Evet, Türkiye Erdoğan sonrası için bir lider arıyor.
Bu lider
AK Parti içerisinden biri mi?
MİT Başkanı Hakan Fidan mı?
Süleyman Soylu mu?
Numan Kurtuluş mu?
Mevlüt Çavuşoğlu mu?
Sürpriz biri mi?
Kim olacak?
Bence Erdoğan sonrasında AK Parti başına Kürt kökenli birinin gelmesiyle birlikte,
MHP’nin başına kim gelirse gelsin, Cumhur İttifakı devam ederse,
Türkiye çok büyük krizleri atlatarak yeni bir dünya düzeni kurup, dünya liderliğine bile oynayabilir.
Hakan Fidan, Putin gibi biri olabilir mi?
MHP’nin Bahçeli sonrası başkanı, Nedvedev gibi olabilir mi?
Söz konusu büyük Türkiye ise; bir Kürt ile bir Ülkücü, birlik ve beraberlik içerisinde Türkiye’yi yöneterek, Türkiye’yi dünya liderliğine taşıyabilir.
***
CHP tasfiye edilebilir mi?
Cumhuriyeti kurduğunu iddia eden bir parti olan CHP, 2019 yerel seçimlerinde (tek parti dönemi uygulamalarıyla ortaya çıkmasına sebep olduğu) PKK (HDP) ile açık bir seçim ittifakı yaptı.
Milli hiçbir (neredeyse) konuda kendi ülkesinin yanında yer almadı.
Erdoğan ile Atatürk’ü yarıştırmaya kalkıştı.
Darbeci zihniyeti hala değişmedi.
Din (İslam) ile arasında hala bir mesafe var.
Yani CHP eski tas eski hamam misali aynı yerde duruyor.
Hatta bir gerileme bile var.
Milli konularda bile kendi ülkesinin yanında değil.
CHP’nin millilikten ve Atatürkçülükten uzaklaşması, kendi sonunu hızlandırmıştı zaten.
PKK ile yaptığı seçim ittifakı, kısa vadede CHP’ye birkaç belediye kazandırdı ama, bırakın uzun vadeyi, orta vadede bile CHP’ye kaybettirecek.
CHP’nin gerçek Atatürkçüleri, CHP’yi ele geçiren sahte Kemalistleri tasfiye etmezlerse, halk gerçekten CHP’yi tasfiye edecek.