Türkiye’nin hedefleri
Kürsel finans krizi dünya ekonomisinde büyük bir kırılmaya neden oldu. Kriz sonrasında artan korumacı politikalar ile birlikte küreselcilik akımı adeta patinaj çekmeye başladı.
Nitekim uzun yıllardır küreselleşmenin finansal nimetlerinden faydalanan ABD ekonomisi üretim kısmında zarara uğradığını yeni fark etmeye başladı. Bu nedenden dolayı Trump’ı başkan seçti.
Ucuz iş gücü dolayısıyla üretimlerini Çin, Hindistan, Endonezya gibi nüfus yoğun uzak doğu ülkelerine kaydıran çok uluslu şirketler elde ettikleri kârları ABD bankalarına yatırıyorlardı.
2008 krizi sonrasında ABD’nin bankaların batmasına izin vermesiyle birlikte bu durumun da değiştiğini görmeye başladık. Böylece ABD reel üretim yapan ülkelere karşı dezavantajlı bir konuma gelmeye başladı.
“Önce Amerika” sloganıyla milliyetçilik duygularını körükleyerek ve bir yandan da çeşitli vergi politikalarıyla fabrikaları kendi ülkesine çekmeye çalışan Trump’ın çok da başarılı olduğunu söyleyemeyiz.
1980’li yılların başında yine ABD merkezli başlayan küreselleşme akımıyla birlikte çok uluslu şirketler dünyaya yayılmıştı. Ancak bu süre içinde çok uluslu şirketler merkez ülkelerinden sıyrılarak dünya vatandaşlığı gibi bir kavram oluşturarak milliyetçilik duygularından çok uzaklaşmışlardı.
2000’li yılların başında başlayan ve 11 Eylül saldırılarıyla birlikte ayyuka çıkan devletler ile çok uluslu şirketler arasındaki mücadele 2008 krizinde büyük bir gümbürtüyle patladı.
Nitekim kriz sonrası artan korumacı politikalar bunu net bir şekilde gösterirken ABD Başkanı Trump’ın geçen hafta gerçekleşen BM toplantısındaki “ABD, Amerikalılar tarafından yönetilir. Biz küreselleşme doktrinini reddediyoruz. Tüm dünyadaki ülkeler kendi ülkelerini korumalıdır.” İfadeleri aslında malumun ilanı oldu.
Küreselleşme ve Türkiye
Küresel finans krizinin ardından Türkiye de kendi politikalarını revize etti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 2011 seçim beyannamesi ile açıkladığı 2023 hedeflerinin hazırlıklarının birkaç yıl öncesine dayandığını biliyoruz.
Nitekim Türkiye 2011 yılında 2023 hedeflerini ilan ettikten sonra küresel güçlerin hedef tahtasına oturtuldu.
12 Haziran 2011 seçimlerinin ardından 13 Eylül 2011’de Oslo görüşmeleri sızdırılmış, 7 Şubat 2012’de MİT Başkanı Hakan FİDAN, FETÖ savcıları tarafından ifadeye çağırılmıştı.
İlerleyen dönemlerde ise Gezi olayları, 17/25 Aralık emniyet ve yargı darbe girişimleri, Kobani olayları, hendek-barikat-canlı bomba terörü, 15 Temmuz hain darbe girişimi ve son günlerde artan ekonomik saldırılar…
Cumhurbaşkanı Erdoğan 24 Haziran seçimleri öncesinde ithal edilen ürünlerin yurt içinde üretilmesi için açıkladığı teşvik paketi Türkiye’nin 2023 hedeflerinden vazgeçmediğini tekrar ilan etmişti.
Türlü saldırılar ve ekonomik operasyonlar ile Türkiye 2023 hedeflerinden vazgeçirilmeye çalışılsa da Türkiye devletiyle ve milletiyle kızılelmasından vazgeçmedi.
Türkiye, dünyanın ilk on ekonomisine girmek için gereken ne varsa yapmak için çalışmaya devam ediyor.
Bunun en son örneklerinden biri de 21-24 Kasım 2018 tarihleri arasında CNR Expo İstanbul’da gerçekleşecek olan 17. MÜSİAD EXPO organizasyonudur.
Aralarında Almanya, Fransa, Hollanda gibi AB ülkeleri olduğu kadar, Çin, Malezya, Kazakistan, Hindistan, Pakistan gibi Asya ülkeleri, Birleşik Arap Emirlikleri ve Nijerya, Kenya, Sudan gibi Körfez Bölgesi ile Afrika’nın bulunduğu 100 kadar farklı ülkeden şu ana kadar teyit edilmiş toplam 600 kadar yabancı yatırımcının gelecek olması tüm saldırılara rağmen Türkiye’nin geleceğin yıldızı olacağının göstergesidir.
Bir zirvede dört büyük etkinlik
MÜSİAD EXPO birçok önemli programı kapsıyor. Küresel iş dünyasından temsilcilerin makro ekonomik gündemi konuşacağı IBF International Business Forum, yüksek teknoloji üreten kuruluşların ve savunma sanayiinin bir araya geldiği High-Tech Port geleceğin iş adamları ve sanayicilerini buluşturan UGİK (Uluslararası Genç İş Adamları Kongresi)’e de ev sahipliği yapacak.
Bu tür organizasyonlar Türkiye’nin ticaret hacmini artırırken diğer yandan da Türkiye’nin yumuşak güç unsurlarını oluşturmaktadır. Sivil diploması olarak da adlandırılan bu organizasyonlar Türkiye’nin nüfuz alanını genişletmek için önemlidir.
Dünyanın ilk on ekonomisi içerisinde girmek için çok yönlü gelişim sağlanırken hep birlikte Türkiye için daha çok çalışmalı ve gayret göstermeliyiz. Türkiye o zaman 2023, 2053 ve 2071 hedeflerine ulaşacaktır.