Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
03 Mart 2016

TÜRKİYENİN HAZİNELERİ

Dekorasyon ve el sanatları sergisinin açılışındayız. Tahran'ın en güzide semtlerinden Jorden ya da diğer adıyla Afrika bulvarında bulunan merkezimizde "Dekorasyon ve El sanatları" sergisi var. İç mimar ve ressam olan sanatçılarımızın bu postmodern tasarım sergisine ister istemez Postmodern giyimleriyle gelen Tahranlı ziyaretçilerimiz de var. Bu ziyaretçilerimiz için ikramlarımız genelde pasta ve çikolata tarzı oluyor.

Gelen ziyaretçilerimiz arasında dikkatimden kaçmayan biri vardı. Avrupa ve Amerika gördüğü her halinden belli olan bu ziyaretçimiz Fatime Hanım'a görevliler çikolata hediye etmek istiyorlar. Kendisine sunulan ikramın çikolata olduğunu gören Fatime Hanım bu ikrama tebessüm ederek itiraz ediyor. Fatime Hanım'ın bu itirazı çok farklıydı. Ve İtirazına şöyle bir izahat getirdiydi Fatime Hanım. Ben Kanada'da iken Türk Kültür merkezindeki Türklerin sergisine gittiğimde bana çikolata yerine baklava ikram etmişlerdi. Siz neden baklava ikram etmiyorsunuz." Bu itiraza arkadaşlarımızdan biri muzip bir cevapla karşılık vermişti. Bizler de evlerinize, kafelerinize misafir olduğumuzda bize demli çay yerine poşetli çaydan ikram ediyorsunuz ya bu ikramı ona sayalım demişti.

Fatime Hanım'ın bu itirazına verdiğimiz muzip cevabı saymazsak şunu düşünebiliriz. "Tahran nere Antep nere"diye söyleneceğimiz olduydu. Ama bu sözü hiç garipsememek lazım diye düşünüyorum. Çünkü Türkiye'nin yurt dışında kültürel diplomasi adına en önemli ögelerinden birisi de hiç şüphesiz yemeklerimiz gelmektedir. Daha önce İran'da düzenlenen Türkiye Günlerinden haberim olmuştu. Yurt dışında kültürel diplomasi adına bu günlerin devam edilmesi ve hiç olmazsa burada Antep'in baklavası, Urfa'nın çiğköftesi, Adana'nın Kebabı ve Maraş'ın dondurması, Konya'nın etli yemeği gelen misafirlere ikram edilmesi lazım.

Yazar Ahmet Özcan'ın Türk Edebiyatı dergisinde kullandığı bir ifadesi vardı. "Uzaktaki Türkiye: Yunus Emre Enstitüsü" bu ifadeyi benimsediğimi söylemek istiyorum.Fakat bununla birlikte Türkiye'yi bütün kültürüyle temsil etmek her zaman her yerde mümkün olmuyor maalesef. Japonya'da iken Türkiye algısı farklı İran'da özellikle Tahran'da ise farklı oluyor. (Çünkü Tebriz'de iken insanlar kendilerini Erzurum'da imiş gibi hissediyor, kültürler aynı.) Yazar Ahmet Özcan, Tokyo için Barış Manço'nun Tokyo'su diyor. Biz de Tahran'da iken buraya İbrahim Tatlıses'in Tahran'ı desek yeridir. Çünkü Tahran'a ilk geldiğim günlerde büyükelçiliğimizin de bulunduğu İstanbul Caddesinde (İranlıların deyimiyle Çar rah-ı İstanbul) gezintiye çıkmıştım. Orada bir mağazada alışveriş yaparken Mağaza sahibi ve oradaki diğer müşterilerle sohbetimi hiç unutmam. Sohbet esnasında Urfalı olduğumu öğrenen Mağaza sahibi Hz. İbrahim ve Urfa'yı çok sevdiğini söylemişti. Sohbetimize kulak misafiri olan diğer müşteriler ise bana İbrahim Tatlıses'in sağlık durumunu sormuş ve onun "Mavi Mavi" türküsünü hala ezbere bildiğini söylemişti.

Kültürel alışverişin etkileşim işi olduğunu en başta bizler biliyoruz. Toplum olarak ürettiklerimizi ve biriktirdiğimiz hazineyi başka ülkelerde başka toplumlara arz ediyoruz. Tahran özelinde ürünlerimize yönelik yeterli bir tatmin oluşturulduğunu görüyoruz. Acıyı çok sevmeyen Tahran'lıların tatlı ve özellikle Antep baklavasına bayıldıklarını yukarıda zikrettiğimiz misalde de söylemiştik. Zaten İran'da da fıstık önemli bir ihraç ürünü. Antepliler fıstıkları bitti mi hemen Tahran'a yöneliyorlar.

Tahran caddelerinde Türk Lokantalarının varlığını görüyoruz. Bunun yanında Antep Baklavalarının olmayışı Tahranlıları önemli bir damak zevkinden yoksun bırakıyor. Biz de kendi kültürel öğelerimizi ve değerlerimizi İran coğrafyasında çokça sergilemeliyiz. Özellikle baklava olayını Antepli dostlarımızın hatırlarından çıkarmaması lazım. Son zamanlarda İran'la ilişkilerimizin normal seviyelere gelmesi için Antep baklavasından ikramlarımız olmalı. "TATLI YİYELİM TATLI KONUŞALIM" kültürel diplomasisi için gerekli bir eylem.

Kanada görmüş Tahranlı Fatime Hanım'a da bir gün Antep baklavası ikram etmek dileğiyle...