Türkiye'nin göç politikasına bir öneri
Türkiye bulunduğu jeopolitik konumdan ötürü, yakın komşularında yaşanan savaş, çatışma vb. afetlerden direkt olarak etkilenmiş ve yasadışı yollarla ülkeye gelen düzensiz göçmenlerle mücadele etmektedir. 2011 Suriye savaşı ülkemizi derinden etkileyen insan kaynaklı bir afet olmuş, ülkemizin sınır illerindeki demografik yapı değişmiştir.
Göç İdaresi Başkanlığının 2024 Mayıs verilerine göre Suriyelilerin
yoğun olduğu şehirler, 530.748 kişi ile ilk sırada İstanbul, 429.183 kişi ile Gaziantep,
273,790 kişi ile Şanlıurfa 258,449 kişi ile Hatay takip ediyor. Oran olarak
Suriyelilerin en yoğun olduğu şehir ise %31,2 ile Kilis. Kilis’te 155,179 TC.
Vatandaşı kayıt altına alınmış
70,217 Suriyeli bulunmaktadır.
Günümüzde göç olgusunun hızlanmasına bağlı olarak, göç
edilen ülkenin nüfusunda da öngörülmeyen bir artış meydana gelmekte bu ise demografik dengesizliğe ve ulus devlet
bilincinin yok olmasının tetikleyici bir unsuru olmaktadır.
Kitlesel göçün hacmi, göç ile gelen kişilerin ülkemizde kalış sürelerinin uzunluğu, geçicilikten kalıcılığa
giden bu süreçte ülke olarak kitlesel göçlere ilişkin
olarak her zaman hazırlıklı olmayı gerektirmiş, kitlesel göç risklerinin
azaltılmasına yönelik devlet olarak
politika, hedef ve uygulama stratejileri
geliştirilmesi ihtiyacını doğurmuştur.
1990’ların 2. yarısında ağırladığı transit göçmen sayısının
arttığı Türkiye’de 2011 yılı itibariyle başta Suriye olmak üzere Asya, Ortadoğu
ve Afrika ülkelerinden gelerek geçici koruma statüsü alan kişilerin hem kalış
süreleri uzamış hem de sayıları giderek artmıştır.
Türkiye bulunduğu coğrafya nedeniyle küresel bir sorun olan
düzensiz göçe hem kaynaklık etmekte hem de transit ülke olarak düzensiz göçe
maruz kalmaktadır. Türkiye göç akışları sadece kriz anlarına karşı tepki veren bir
anlayıştan vazgeçerek göç yönetimini de dönüştürmesini yani, göç
hareketleri başlamadan önlem almasını gerekli kılmaktadır.
Suriyeli mültecilerin
sayısının zamanla artması, kalış sürelerinin uzaması ve yaşanan ekonomik krizin
etkisiyle Türkiye’de toplumsal tepki düzeyinde göçmen, sığınmacı ve mülteci
karşıtlığı artmış, göç siyasallaşmıştır. Toplumda özellikle Suriyeliler başta
olmak üzere Afganlılara karşı bir tepki oluşmuştur.
Ancak AB ile 16/12/2013
tarihinde imzalanan Geri Kabul Anlaşması’nın bir an önce iptal edilmesi
Türkiye’nin yararına olacaktır.
T.C Devletinin
yapması gereken, ülkeye gelen göçmen, mülteci ve sığınmacılara karşı AB
ülkelerinin uyguladığı göç politikalarını uygulayarak nitelikli iş gücüne haiz
bu göçmenleri alıp, geriye kalanları bir plan dahilinde kendi ülkelerine de
port etmesi sorunu çözecektir.
Türkiye açısından göç
çok hassas bir konudur, bu nedenle
göçlerin yeni bir toplumsal kargaşaya sebebiyet vermemesi için, kitlesel göç riskinin azaltılması, bu göç
meselesinin hukuki bir yapıya bağlanması gereklidir. ABD nasıl her yıl kendi ülkesine yeşil kart vizesiyle nitelikli göçmen
alıyorsa, Türkiye’ninde benzer politikalar üretmesi gereklidir.