Türkiye'nin Gizlenen Gücü
Dünya, tarihin hiç görmediği kadar farklı bir süreçten geçiyor. Bu süreçte Türkiye'nin tarihi birikimlerinden gelen tecrübeler doğrultusunda başlattığı büyüme sürecini 2008 yılından sonra gizli bir şekilde devam ettirdiğini görüyoruz. Nasıl mı? Abu Dabi'de gerçekleştirilen Savunma Sanayii Fuarında, Türk Savunma Sanayii adına büyük bir sürpriz yaşandı. Roketsan tarafından üretilen ve yerli adı BORA olacak olan uzun menzilli füze sistemi, "Khan" ismiyle ilk kez ortaya çıktı. 1000 km menzilli Khan'a ait broşür yayınladı. Bununla birlikte Roketsan'ın ürettiği Cirit Füzesi, adı açıklanmayan bir ülkeden ciddi miktarlarda sipariş aldı.
Bir diğer taraftan milli gururumuz ASELSAN'ın elindeki işlerin ekonomik büyüklüğü 2016'da, bir önceki yıla göre %44 artarak, 6,2 milyar dolarlık büyüklüğe ulaşırken Roketsan'ın Mühendislik Direktörü, Avustralya'nın yeni nesil savaş uçakları F35'lere SOM-J füzesi satmaya hazırlandıklarını bildirdi. Bu konuda fuardaki diğer firmalarla büyük bir rekabet içindeyiz. Bildiğiniz üzere bu tür ticari rekabetler son yıllarda dünyada şiddetini artırdı ve küresel ekonomik savaşa dönüştü.
Küresel ekonomik savaşın yaşanan küresel dünya savaşı içinde sadece bir cephe olduğunu önceki yazılarımda belirtmiştim. Günümüzde bir yandan askeri savaşlar yaşanırken diğer tarafta askeri silahlar yerini büyük ölçüde ekonomik silahlara bıraktı. Atom bombasının yerini faiz, F16'ların yerini döviz kurları aldı. Üretimin hammaddesi olan petrol ve doğalgaz gibi enerji fiyatları kimyasal silahların yerini alırken para, silahtan çıkan mermilerin yerini aldı. Bunlara karşılık vergi politikaları ve teşvikler ulusal kalkan gibi kullanılmaya başlandı.
Nitekim Japonya Başbakanı'nın danışmanı Nishimura, Japonya'nın ABD ile yapılacak ekonomik görüşmelerde, "Herhangi bir sınır vergisinin, ihracatı desteklemeyi amaçlayan bir vergi sistemi haline gelerek DTÖ (Dünya Ticaret Örgütü) kurallarını ihlal etmesini istemiyoruz" dedi. Yazılarımı takip eden okurların da bildiği üzere DTÖ ve IMF gibi kuruluşlar küresel sermayenin yönetiminde hakim olduğu kuruluşlardır. Serbest piyasa sistemi kuramıyla gümrük duvarları yıkılmaya başlayınca küresel sermaye, ülkelerin pazarlarına rahatlıkla girmeye başlamış, ülkelerin paralarının değerini düşürmüş böylece minimum maliyet ile hedef ülkelerin varlıklarını satın almışlardır.
Küresel sermayenin yönetiminde etkin olduğu FED, dünya ekonomisindeki hakimiyetini kaybetmemek için faiz politikalarıyla ve finansal operasyonlarla yaşanan ekonomik savaş içinde tüm gücünü kullanıyor. FED'in Mart'ta faiz artırma ihtimalinin %86'ya çıkmasıyla dolar son günlerde değerini artırdı. Doların değerlenmesi küresel sermayenin kazancını daha çok artırıyor. Şöyle ki, parası değer kaybeden ülkelerin mallarını daha ucuza satın alıyor. Yani belli bir miktar para ile daha fazla mal alıyorlar. Bu durumda ülkelerin ihracatı artıyor ancak dolar cinsinden düşünülürse daha az para kazanmış oluyor. Kazanan yine küresel sermaye oluyor.
Ekonomik savaş şiddetini artırırken Türkiye elbette boş durmuyor. Rusya ve Çin ile yapılan "ticarette yerel para kullanılması" hamlesinin ardından dini, tarihi ve kültürel bağlarımızın güçlü olduğu ülkelerle ticari iş birliği çalışmalarını da devam ettiriyor. Bildiğiniz üzere Cumhurbaşkanı Erdoğan Ekonomik İşbirliği Teşkilatı Zirvesi için Pakistan'daydı. Zirvede yaptığı konuşmada "Teşkilat yaklaşık 8 milyon kilometrekarelik bir alanda 400 milyonu aşkın bir nüfusu bünyesinde barındırıyor. Bu teşkilat aynı zamanda ortak değerlerimizi, köklü tarihimiz ve kardeşliğimizi de temsil ediyoru2026 Ülkeler arasında ticaretin artması için hava, kara ve deniz yolu ulaşımının kalitesini artırmalıyızu2026 Her ne kadar bu toplantı bir ekonomik işbirliği zirvesi olsa da asıl çerçevesi siyasettir, siyasi yaklaşımdıru2026 Bölgede yabancı ülkelerin çıkarları için istikrarımızı tehlikeye atamayızu2026 Katil sürülerini bölgemizden söküp atmalıyızu2026" sözleriyle küreselleşmenin artık sona geldiği dünyada bölgesel iş birliklerinin ilk adımlarını atıyordu.
Türkiye, gerek bölgesel gerekse küresel bir güç olma yolunda hızla ilerlerken küreselcilerin en güçlü olduğu bölge olan AB'de boş durmuyor, gücünü hızla artıran Türkiye'yi engellemek için çalışıyorlar. Almanya'da iki bakanımızın programı engellenirken Hollanda, Türkiye'deki referandum için Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun katılması beklenen Rotterdam'da düzenlenmesi planlanan etkinliğe izin vermeyeceklerini açıkladı.
Demokrasi, insan hakları, özgürlük kavramlarını kullanarak yıllarca propaganda yapan küreselcilerin yaşadıkları hükümranlığın artık sonuna gelindi. Kendi söylemlerini de açık bir şekilde ihlal etmeye başladılar. Türkiye gibi ulus devlet olarak güçlenen ülkelere her türlü antidemokratik uygulamayı yapıyorlar. Aynı şekilde sözde mücadele ettikleri ancak silahlı güçleri olarak kullandıkları terör örgütlerine desteklerini açıktan vermeye başladılar. Gerek dünyada gerekse ülkemizde herkes tarafını belli etmeye başladı.