Türkiye'nin gelecek planı
Batan ABD bankalarının
söylenenlerin aksine bir bir kurtarılması sonrasında adeta düğün havasına
giren uluslararası piyasalar "boğa sezonu"na girdi.
Adı geçen bankaların ABD dolarının geleceğini
tehdit edene kripto paralarla iş yapması, ABD yönetimini kurtarma
sürecine girip girmeyeceği noktasında büyük bir çelişkiye soktu.
Tahvil faizlerindeki artış
nedeniyle bilançoları zarar veren bankaları, faizlerin daha
fazla artırılması ile diğer bankaların da takip edeceği beklentisi iflas
açıklayan bankaların bir bir kurtarılması ile rafa kalktı.
Ama bu adım FED’in elini epey
sıkıştırdı.
ABD bundan
sonra daha fazla faiz artıramayacak ve para
basma konusunda da bir noktada borç karşılığını sağlayamayacağı için
sona gelecek.
Muhtemelen bu senaryo 2030 ile 2035
arasında karşımıza çıkacak.
O zamana kadar en büyük rakibi Çin’i
sıkıştırmaya çalışan bir ABD izleyeceğiz.
ABD için
artık yolun sonu göründü.
Seçenekleri sınırlı...
Para basma işlemine, “gelişmemiş
ülkeleri fonlama” kılıfı bularak bir süre daha devam edebilir ve bu
ülkeleri kendi tarafına geçerek rakibi olma ihtimali olan ülkeler karşı
kullanabilir.
Diğer seçenekler istihbarat ya
da askeri oyunlarla karışıklık çıkarması olacaktır ki bunun
yayılması küresel bir kini beraberinde getirebilir ve ABD için
süreç daha da kısalabilir.
Diğer seçenek ise ABD’nin bütçe
kesintilerine ve vergi artışlarına gitmesi olacaktır
ama bu tüketime alıştırılmış bir toplumu ve firmaları epey
rahatsız edecek, iç karışıklıkları harekete geçirebilecektir.
Zaten ABD’nin batmasını
isteyenlerin gözü ABD’nın siyahiler ile başlayan bir kavga
sonrasında eyaletlerin bağımsızlıklarını bir bir ilan ederek Birleşik
Devlet yapısından ayrılması olacaktır.
Hepsi masada olan bu senaryolar bugün için
imkânsız gibi görünse de yakın gelecekte hepimizi etkileyecek.
Önemli olan ABD’nin bu
durumuna karşı diğer devletlerin bizim özelimizde ise Türkiye’nin ne yapacağını
belirlemek olacak.
Yoksa bana ne Amerika'dan!..
Ortak para, ortak
pazar yaklaşımlarını hızlandıracak bir süreç mi yoksa AB’ye
daha fazla entegrasyon mu?
PUTİN, ERDOĞAN’I İSTER Mİ?
Seçim sürecine girildiği andan itibaren
cılız bir tonla dile getirilen bu sorunun cevabını ortaya koyacak en güzel
tablo TEPAV tarafından yayımlanan Doğrudan Yatırımlar
Bülteni’nde kendisini gösteriyor.
2022 yılında Rus ortaklı kurulan
şirketlerin sayısı 177’den bin 363’e yükselirken bedel ise 8,1 milyar dolar
oldu.
Yani Rusya için
Türkiye’nin önemli bir çıkış kapısı hâline geldiği rakamlarla
da teyit edildi.
Putin’in Türkiye dışında bir senaryosu şu
an için yok.
Peki ama Erdoğan’ın yönettiği
bir Türkiye, Rusya için olmazsa olmaz mı?
Sanırım bu sorunun cevabını Finlandiya’nın NATO’ya
girişi konusunda Meclis oylamasından sonra Putin’in tavrıyla
gözlemleyeceğiz.
SAVUNMA HABERLERİNDE YENİ DÖNEM
Savunma Sanayi konusunda
önemli bir adım geldi.
İletişim Başkanlığı himayesinde Savunma
Sanayi Başkanlığı ve Savunma Sanayii Araştırmaları Merkezi
(SASAM) tarafından düzenlenen Savunma Sanayii Medya
Zirvesi medya ve kurumlar arasında önemli bir köprü oldu.
Yakın takip ettiğim etkinlikte birçok
meslektaşımı gördüm ve kurumların çalışmalarına ilişkin arka plan bilgileri
aldım.
Savunma Sanayii daha
çok Ankara merkezli ilerleyen bir sektör.
Türk Silahlı Kuvvetleri ve
ihracat yapılan ülkeler kapsamında birçok alt strateji içerisinde
yürütülen çalışmalarda tabiri caizse ayak ayağa değmesin diye büyük ihtimam
gösteriliyor.
Göz önünde olandan daha fazla
görülmeyenler var.
Şirketlerin başardıklarından
bahsedemeyeceği gizlilikte projelerin yanında üretim sürecine ilişkin hiçbir
içeriğin paylaşılamadığı prosesler haber ekosistemine hâkim...
Bunlar sektör için çok olağan olsa
da medya genel olarak aşağı yukarı aynı...
Medya, ihtiyaç duyunca çağırılan ihtiyacı
bitince bir köşeye atılan bir araç şirketler için...
Mesele medya kuruluşunun güven
verdiği okuyucu/takipçisine verilecek reklam ile ulaşmak...
Peki medya kuruluşlarından kaçı gerçekten
de böyle bir güveni verebiliyor.
Çoğunluğu için reklamcılıkla haberciliğin
sınırını aşalı epey vakit olmuş.
Birkaç nadide meslektaşın bireysel
çabaları ile ortaya koyduğu kaliteli işler olsa da bunlar görünemeyecek kadar
küçük kalan boyutta yer alıyor.
Medyanın fonlanması ve gelir
kazanımı için vatandaşın haber sisteminin merkezinden uzaklaştırıldığı
politikalara öncelik verilmesi her yeri etkilediği gibi savunma alanını da
etkilemişe benziyor.
Savunma sanayii medyasında özel
çalışmalara ihtiyaç duyulduğu görülüyor.
İstihbaratın elini
boşa çıkaracak ve orduların var olan güçlerini daha da fazla
gösterecek haberler ile karşı istihbarat yapma amacından
uzakta kalan bir savunma haberciliği gerekiyor.
Hiçbir şey kolay olmadığı gibi bu da kolay
değil.
Ama bir yerden başlamak lazım.