Türkiye'nin dostları
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın liderliğinde gelecek beş yılımızı emanet edeceğimiz bakanlar görevlerine başladılar. Başkan Erdoğan’ın göreve başlama töreni yeni dünya sisteminin ağırlık merkezi hakkında bizlere ipuçları verdi. İngiltere Kralı Charles’in 6 Mayıs’ta yapılan taç giyme törenine katılmayan ne kadar lider varsa Erdoğan kutlamak için Beştepe’ye koştular.
Batı adına NATO Genel Sekreteri Stoltenberg dışında üst
düzey kimsenin bulunmadığı törende İslam ülkeleri başta olmak üzere Asya,
Afrika, Güney Amerika’daki dünya mazlumlarının temsilcileri Erdoğan’ı tebrik
etmek için birbirleriyle yarıştılar. CIA’nın operasyonlarıyla deviremediği
Venezuela lideri Maduro, Erdoğan gibi Soros’un altılı masasını mağlup eden
Macaristan Başbakanı Urban, Dünyanın yıllardır haksız yere izolasyon uyguladığı
KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, tek millet iki devlet şiarıyla Karabağ’ı
işgalden kurtaran Azerbaycan lideri Aliyev, Özbekistan başkanı Mirziyoyev,
Kazakistan Cumhurbaşkanı Tokayev gibi 21 devlet başkanı Ermenistan Başbakanı Paşinyan
ile birlikte 13 başbakan, Çin ve Rusya Meclis başkanlarının aralarında olduğu
12 ülkenin meclis başkanı, Mısır Dışişleri Bakanı Samih Şükri ile birlikte 45
ülkeden bakan törende hazır bulundu. Türk Devletler Teşkilatı, İslam İşbirliği
Teşkilatı gibi 8 uluslararası kuruluşun temsilcisi Türk halkının sevincine
ortak oldular. Maduro’nun el açarak Türkiye için dua etmesi ile Paşinyan’ın
Aliyev’in arkasındaki protokol sırası sosyal medyayı salladı.
Macaristan başbakanı Orban, seçim günü Erdoğan’ın başarısı
için sabaha kadar dua ettiğini açıkladı. Her ne kadar açıktan Erdoğan’a karşı
tavır alsalar da, ABD’li abilerinden izin alamadıkları için Erdoğan’ın yanında
görünmek istemeseler de kara Avrupası ülkelerinin liderleri de Erdoğan’ın
başarısı için dua ettiklerinden emin olabilirsiniz. Ukrayna savaşı ile ABD’nin
boyunduruğu altına giren AB’nin yularının gevşemesi için de Erdoğan’ın
başarısına ihtiyaç var. Ucuz Rus gazı yerine ABD’nin kaya gazıyla ekonomisi
allak bullak olan Almanya’nın savunma bakanı Boris Pistorius, Asya-Pasifik’te
meydana gelebilecek herhangi bir çatışmanın tüm dünyayı etkileyeceğini
belirterek, "Asya-Pasifik ülkelerinin 21'inci yüzyılı şekillendireceği çok
açık" diyerek ABD’nin çatışmalarla hegemonyasını sürdürme politikalarının
yanlış olduğuna vurgu yaptı.
Türk dünyası ve Asya’nın mazlumlarının canı gönülden
Erdoğan’ı tebrik etmesinin arkasındaki sebep, bölgede oluşabilecek her türlü
çatışma riskini durdurabilecek potansiyel gücün Türkiye’de olması. Erdoğan’ın
liderliği ile tanışan Afrikalılar Fransa gibi sömürgecilerine artık size
ihtiyacımız yok diye meydan okuyabiliyorlar.
Ukrayna savaşında tarafsızlığı ile Rusya’nın da Ukrayna’nın
da güvenini kazanan Erdoğan liderliğindeki Türkiye, yeni ABD-Rusya çatışma
alanı olarak gösterilen Balkanlarda da ağırlığını koydu. Kosova’da muhtemel
çatışmaları önlemek için komandolarımız NATO’nun isteği üzerine görev başı
yaptılar. Erdoğan’ın yemin ettiği gün ABD Merkezi İstihbarat Teşkilatı (CIA)
Direktörü William Burns'ün Yunanistan'daki temaslarındaki amaçlardan birinin de
Ukrayna’dan sonra Kosova’da da fitne ateşinin yakılması girişimi. Türkiye’yi
F-16 konusunda oyalayan ABD yönetimi, Yunanistan’a F-16 verilmesini kabul etti,
F-35’ler konusunda da 2028 tarihinin verildiği biliniyor. ABD, Suriye’de terör
devleti kurma girişimini sürdürürken Türk-Yunan dengesini de Yunanistan lehine
bozmak için elinden gelen here şeyi yapıyor.
Batı’nın ısrarla İsveç’in üyeliğine Türkiye ve Macaristan’ın
onay vermesi konusunda baskılarına rağmen her iki ülke de direnişini
sürdürüyor. Stoltanberg Erdoğan ile görüşmesinden umduğunu bulamamış olacak ki
Kosova’ya asker gönderme konusunda teşekkür ederken, 11-12 Temmuz Vilnius
Zirvesi öncesinde İsveç’in üyeliği konusunda tek kelime bile etmedi.
Stoltanberg tavşana kaç, tazıya tut diyeceğine, çıkardığı terör yasasına rağmen
terör örgütünün gösterilerine göz yuman İsveç’i hizaya getirmeyi denemesi
gerekiyor. NATO istediğini elde etmek istiyorsa bundan böyle baskıları
Türkiye’ye değil İsveç’e yönlendirmesi gerekiyor.
Önümüzde bekleyen riskleri ekonomi, güvenlik ve dış politika
diye sıralayabiliriz. Ekonominin vitesine getirilen Şimşek’in “Türkiye’nin
rasyonel bir sürece dönme dışında seçeneği kalmamıştır” açıklamasının, bugüne
kadar uygulanan politikanın irrasyonel olduğuna işaret anlamına gelebileceğini,
2018’de gitmeden önce faiz artırımı konusunda ısrarının maliyetini milletin
unuttuğunu düşünebilir. Şayet Şimşek, para batıda biz de onların kuralına göre
oynayacağız derse, yandı gülüm keten helva. Erdoğan’a kaybettirmek isteyen
Londra tefecilerinin ekmeğine yağ sürer. Yok borsaya batılı girişinin önünü
açarsa kur üzerindeki baskı azalır ekonomi yönetiminin eli güçlenir. Türkiye,
üretim ekonomisinden vazgeçip faiz ekonomisine dönerse bu durumda yılladır bu
ülkenin ödediği bedellerin bir anlamı kalmaz. Türkiye’nin batının kurallarına
ihtiyacının kalmayacağı Türk dünyasının kendi İMF’sini kurma aşamasına geldiği
bir başka gerçekliğimiz. Yani Şimşek batının politikalarını Erdoğan'a kabul
ettirirse işimiz var, yok Erdoğan Şimşek’e kendi politikalarının batı nezdinde
meşrulaşmasını sağlama misyonunu verirse Türkiye, batıda da doğuda da sözü
dinlenen küresel bir güç haline gelir. Açıklanan yeni bakanlar kurulu
Türkiye’nin potansiyelini göstermesi bakımından önemli. Ellerinde küresel sermaye
gibi bir silah olmasına rağmen Biden’in dostları yine kaybetti. Gelecek, Asya
Pasifikte, gelecek Afrika’da, gelecek Türk dünyasında, gelecek İslam
dünyasında. Her türlü engellemeye rağmen bu yüzyılı Türkiye’nin dostları
şekillendirecektir. Vesselam….