Türkiye'nin büyük mücadelesi
Amerika’nın planlarında “ÇİN'İ DURDURMAK”, birinci sırada
yer alıyor. O edenle Rusya’nın zayıflatılmasını, elzem gördükleri şüphesiz. Çünkü
Rusya’nın Çin’e yanaşıp yeni denge oluşturması, Amerika için büyük sorun teşkil
etmekte. Fakat Rusya’nın Çin ile boy göstermesi değil sadece, Rus-AB işbirliğinin
de, Amerika tarafından istenmediği muhakkaktır. Zira Rusya’nın Çin'i Avrupa’ya,
Avrupa'yı ise Çin’e bağlayacak bir potansiyel barındırması, Amerika için önlenmesi
gereken bir durumu ihtiva ettiği aşikâr. Yani mevcut resimde; “Kuşak Yol Projesinin
sekteye uğraması, dolayısıyla da kurulacak yeni dengenin bir ayağının budanması,
bir nevi Rusya’nın pasifize edilmesine bağlı seyrediyor” demekte hiçbir beis
bulunmuyor.
Bu açıdan Amerika’nın ilk olarak, iç temizliğe yıllar evvel başladığına
hepimiz şahit olduk. Tıpkı TRUMP-RUSYA DİYALOĞUNUN sac ayakları olan; FBI
Başkanı James Comey, Başkan’nın Güvenlik Danışmanı Michael Flynn, Trump'un
kampanya menajeri Paul Manafort vb. çoğu ismin, ya istifa ettirilmesi ya da
görevden azledilmesi gibi. Trump’un olanlara ikna edilmesi yahut boyun eğmesi sonrasında
ise dış operasyonlara hız verdikleri malumunuz. Kaldı ki Amerika’nın Pasifik’te
yürüttüğü kuşatmayı ve NATO’nun yoğunluğunu hızla Doğu Avrupa’ya vermesini, özetle
bunun ispatı konumunda düşünmek hata sayılmaz.
Lakin tamda bu demde, Amerika’nın emir eri Paşinyan’ın,
sivil hedeflere saldırarak savaşı büyültmeye çalışması, özellikle Rusya’yı bir açmaza
sürüklediği inkâr edilemez. Keza bunu gören Putin, bir süre ATEŞKES için adımlar
attı belki. Ancak taraflar masaya oturalı henüz birkaç saat geçmişti ki, mesaj Ermeni
bombalarının patlatılmasıyla verildi. Anlayacağınız birileri Moskova'ya; “BEN
İSTEMEDEN BARIŞI GETİREMEZSİN” imasında bulunmuştu. Akabinde Şansölye Merkel’in;
“COVID-19’un artışı nedeniyle, Berlin'de yapılması planlanan ÇİN POLİTİKASI
ZİRVESİ iptal edildi...” açıklaması, süreci tam olarak pekiştirdi. Kısaca önümüzdeki
kış, sahada da ARTARAK SÜRECEK bir çatışmanın iz düşümü niteliğinde…
Hal böyleyken “bu fırtına, bizi de etkilemiyor mu” diye soracağınızı gayet iyi biliyorum. Elbette etkiliyor, hem de çok yakından… Öyle ki Karadeniz-Hazar, Akdeniz-Ortadoğu, Avrupa-Balkanlar ve Pasifik’te oluşan dört halkanın; üçüne direkt, birine ise dolaylı olarak eklendiğimiz tartışmasız bir vakıa. Zaten Türkiye’nin söz konusu yeni denge (Çin, Rusya…) için de, Amerika’nın gelecek planları için de odak noktada bulunması, bizi hedef haline getiriyor. Nitekim Karabağ meselesi ve ORUÇ REİS'in sondaj çalışmaları bahanesiyle, ABD Dışişleri Bakanlığının; "PROVOKASYON" tanımı ve Fransa’nın; "Türkiye diyalog yolunu seçmezse, Avrupa Birliği GÜÇ DENGESİNİ DEĞİŞTİRMEYE hazır..." tehdidi, yenilir yutulur cinsten değil. Tabi Lavrov'un; “Rusya hiçbir zaman 'Türkiye Moskova'nın stratejik ortağıdır' demedi, Türkiye bizim partnerimiz...” lafları ile Sn. Çavuşoğlu karşında madara olan, İsveç Dışişleri Bakanı Linde’nin; "Türkiye'yi Suriye'den çekilmesi için uyarıyoruz..." saçmalığı da cabası. IMF ile Dünya Bankasının topa girerek, TÜRKİYE EKONOMİSİNE YÖNELİK provokatif sözlerini ise saymıyorum daha…
İşte bu minvalde değerlendirdiğimizde, tüm yaşananlar için;
“TÜRKİYE'NİN MÜCADELEDEN VAZGEÇMESİ ADINA SAHNELENDİĞİNİ” söylemek, yeter de
artar bile… Diğer bir manası da; “Türkiye’yi eskisi gibi Washington’dan,
Brüksel’den, Tel-Aviv’den… yönetmeye devam etme” çabasının yansımasından
ibaret. Yoksa şu aşamada “Karadeniz’de doğalgaz ARAMAYIN, Akdeniz’de petrol ARAMAYIN,
donanmanızı GERİ ÇEKİN, Suriye sınırına yığınak yapsak ta SUSUN, PKK devleti
kuracağız MÜDAHALE ETMEYİN, Ege adalarını silahlandıracağız GÖRMEYİN tavırları,
başka nasıl yorumlanabilir ki…?
Hülasa Türkiye aleyhinde dahi olsa DIŞARIDAN gelen
talimatları beklese, etliye sütlüye karışmasa ve egemenlerin “bir kişiye tam
dokuz, dokuz kişiye bir pul” taksimatını kabul etse, mutlu olacakları kesin. Şayet
mücadele etmez, bedel ödemekten de çekinirsek, İLERİDE TELAFİSİ İMKÂNSIZ faturalar
ödeyeceğimiz ise ayan beyan ortada. Onun için “ERDOĞAN’I İNDİRME, TÜRKİYE’Yİ
DURDURMA” sevdasında olanların, zihin bulandırmalarına ve umutsuzluk
pompalamalarına sakın aldırmayın. Çünkü Türkiye, kendi rotasını belirlemeye ve
önlenemez yükselişine devam edecektir inşallah. Bunu geçenlerde Putin’in bile; "ERDOĞAN,
BASKILARA RAĞMEN BAĞIMSIZ DIŞ POLİTİKA İZLİYOR" sözleriyle itiraf etti.
Bize ise bu ulvi mücadeleye inanmak ve omuz vermek düşüyor… Bilmem anlatabildim
mi?