Dolar (USD)
34.53
Euro (EUR)
36.15
Gram Altın
2976.72
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
16 Ocak 2023

Türkiye'nin bölgesel gücü

Türkiye son dönemde uygulamaya koyduğu ekonomi modeli uluslararası ilişkilerinde de olumlu yansıyor.

Bölgesinde üretim ve enerji üssü olmaya hazırlanan Türkiye jeopolitik, jeoekonomik, jeostratejik konumunu avantaja çevirmeye başladıkça kazanımları da artıyor. Türkiye’nin bu konumunu kullanarak kendi çıkarlarını artırmaya çeviren ülkeler de Türkiye ile ilişkilerini bu düzlemde ilerletmeye başladı.

Türkiye-İsrail ilişkileri karşılıklı atılan adımlarla düzelirken BAE ve Suudi Arabistan ile de karşılıklı adımlar atılmaya devam ediliyor. Mısır ve Suriye ile sınırlı düzeyde görüşmeler sürdürülürken ülkelerin karşılıklı olarak anlaşmaları durumunda “Ortadoğu’da kartlar yeniden dağıtılacaktır.”

Türkiye’nin bölgesinde üretim ve enerji üssü olması hem uluslararası yatırımcıların hem de enerji rezervine sahip ülkelerin ve enerji ihtiyacı olan ülkeleri dikkatini çekiyor. Rusya-Ukrayna savaşı sebebiyle Avrupa’nın ve Rusya’nın karşılıklı olarak uyguladıkları yaptırımlar sebebiyle bölgede Türkiye’nin konumunu ve politikalarını daha önemli hâle getirdi.

Rusya’nın Avrupa ile Çin arasında lojistik konusunda önemli bir yeri olması sebebiyle alternatif güzergâh olarak Türkiye’ye yönelmelerin arttığı görülüyor. Diğer taraftan Çin kendi içine kapanık bir hâldeyken kapitalistleştirerek dünya üretim merkezi hâline getirilmesi bugün ABD başta olmak üzere birçok ülkenin zarar etmesine neden oldu. Kısa dönemde maliyet avantajı sağlandığı için kâr ediliyor gibi görünse de Çin’in nüfusu ve üretim kabiliyetlerinin artması teknolojik gelişimlerini de artırırken ABD’nin en büyük sorunu hâline gelmeye başladı. ABD’nin Çin ile Avrupa’nın da Rusya ile gerilen ilişkilerini Türkiye’nin izlediği denge politikası bağlamında tahlil ettiğimizde Türkiye’nin önemli bir konumda olduğu söylenebilir.

Asya, Avrupa ve Ortadoğu üzerinden Afrika coğrafyası arasında önemli bir konumda olan Türkiye üretim ve ihracata dayalı ekonomi modeliyle önümüzdeki dönemde bu konumunu avantaja çevirmeye başlıyor. Yer altı ve yer üstü kaynaklarını kullanmaya başlayan Türkiye, savunma sanayinde yakaladığı ileri teknoloji üretim kabiliyetini TOGG ile sivil alana taşımayı başardı. Savunma sanayine ileri teknoloji üretim tedarik eden alt firmaların artık sivil alanlara da üretim yapmaya başladıkları haberleri geliyor. Türkiye’nin artan yüksek teknolojili üretim kabiliyeti yeni uluslararası yatırımcıların da Türkiye’ye gelmesini artıracaktır. Çünkü yapılan büyük yatırımlar bölgesinde bir ekosistem kurulmasını sağladığı için hazır kurulu bir ekosisteme dâhil olmak büyük yatırımcıların işine daha fazla gelmektedir.

Türkiye’nin son 20 yılda yaptığı altyapı yatırımları Türkiye’nin üretim merkezi olma yolunda attığı en önemli adımlar olarak söylenebilir. Aslında bu doğrultunda bir süredir hazırlıklar olduğu görülmektedir. Organize sanayi bölgelerinin artırılması, enerji yatırımları, bölünmüş ve oto yolların artırılması, köprülerin yapılması, havalimanlarının artırılması, internet altyapı güçlendirilmesi ve geliştirilmesi gibi çok önemli adımlar atıldı. Bu yatırımlar ve hazırlıklar olmasa Türkiye’nin küresel sistemdeki değişimlere yönelik adımlar atabilmesi mümkün olmazdı.

Gerek içeriden gerek dışarıdan maruz kaldığı terör, darbe girişimi, sivil itaatsizlikler gibi birçok saldırıya maruz kalınmasına rağmen Türkiye’nin altyapı yatırımlarını ilerletmesi büyük bir aşarı olarak söylenebilir.

Savunma sanayinde yakalanan başarı ve Türk ordusunun ve polisinin kahramanca mücadelesiyle yurtiçinde ve sınır ötesinde terörle mücadelede sağlanan başarı Türkiye’de yatırımcıların güveliğinin sağlanması da aynı şekilde önemli bir altyapı yatırımı olarak söylenebilir.

Büyük badireleri atlatan Türkiye bundan sonraki süreçte artık hem kendi vatandaşlarının yaptığı yatırımlarla hem de yabancı yatırımcılar çekerek bölgesinde önemli bir merkez olma yolunda ilerliyor. Artan bölgesel gücünü ekonomi ve dış politikasıyla destekleyen Türkiye güçlendikçe daha fazla rağbet gören ve daha istikrarlı bir ülke hâline gelecektir.

Küresel ekonomide yaşanan enflasyonist süreç, savaş sebebiyle uygulanan yaptırımlar ve ekonomi modelindeki değişiklikle birlikte türbülans yaşansa da sakinleşmeye başlayan piyasa artık daha güçlü ve sağlam bir şekilde yoluna devam edecektir.